Mucize İksiri: Anne Sütü

Bir zamanlar muhtemelen kapitalizmin bir oyunu olarak anne sütü yerine mamalar özendirilmiş. Ancak yetişen nesilde diyabet ve benzeri sistemik hastalıkların sık görülmesinden kaynaklı olacak ki bu hatadan dönülmüş. Artık anne sütünün önemini hemen hemen herkes vurguluyor. Sağlık bakanlığı ilk altı ay sadece anne sütünü öneriyor ve iki yaşına kadar anne sütü verilmesini destekliyor.

Anne sütünün önemi
Anne sütünün içinde şüphesiz çok faydalı şeyler var. İçinde ne tür minerallerin vitaminlerin olduğunu artık internette pek çok kaynakta bulmak mümkün. Benim vurgulamak istediğim, başka hiçbir mamada bulamayacağınız sadece anne sütünde bulunan insan bağışıklık hücreleri. Bebeği ömür boyu etkileyecek, hayati öneme sahip bir madde. Sadece hastalıklardan koruyor diye düşünmeyin. Şöyle bir örnek vereyim. İnsan vücudu her gün kanser hücresi üretir. Yani kanser hücreleri insan vücudunda var olan hücre çeşitlerinden biri. Bağışıklık sistemimiz her gün bu hücreleri öldürür. Peki bu durum ne zaman hastalık haline geliyor? Bağışıklığımızın çöktüğü herhangi bir dönemde vücut hücreleri kanser hücrelerini öldüremiyor ve hastalık başlıyor. İşte bağışıklık hücreleri bu kadar önemli.

Emzirmenin psikolojik etkileri
Gariptir bebek anne memesinden sadece besinini almaz. Ayrıca su ve haz ihtiyacını karşılar. Küçücük beden hiç tanımadığı, bilmediği kocaman dünyada anne göğsünde sakinleşir ve emerek zevk alır. O karnınızdayken de göğsünüzde atan kalbi dinleyerek sakinleşiyordu ve parmağını emerek zevk alıyordu. Ayrıca emzirmek anne bebek bağlanmasının kilit noktası. Bebekler önce anneye sonra babaya bağlanmalıymış. Kişilik gelişimi sonra başlıyormuş ve bağlanma problemleri ciddi psikolojik problemlere neden olabiliyormuş. Pek bahsedilmeyen bir konu da anne sütünün içindeki bazı maddelerin bebeğin uyumasına yardım etmesi. Yani anne memesi bebeğin çoğu ihtiyacını tek başına karşılayabiliyor.

Anne sütü yetmiyor mu?
Bu çok çelişkili bir konu ve anladığım kadarıyla tüm çocuk doktorları ve hemşireler anne sütünün yetmediğini ve mama takviyesi verilmesi gerektiğini söylüyor. Bu konu biraz tartışmaya açık çünkü anneden süt geliyorsa bebek emdikçe çoğalacaktır. Bebeğin karnı süt dışında bir şeyle dolmasın diye ilk altı ay su bile verilmiyor. Anne sütünden mahrum kalmasın, annenin de sütü çoğalsın diye mama verilmesi de tavsiye edilmiyor. Fakat doktorlarda hemşirelerde bir kilo telaşı alıp başını yürüyor bu yüzden mamayla bebeği şişirmeye çalışıyoruz. Önce doktorun dediği önemlidir benim için diğer bir taraftan anne sütünün önemi tartışılmaz. Bu yüzden bu konuda kafam karışık. Benim zaten ilk iki ay emme problemi olduğu için az da olsa mama verdim. Sonra kestim ve doktor dördüncü aydan sonra tekrar mama vermemi önerdi. Ancak benimki mamayı ağzına bile sürmedi. Bu durumda kafamı karıştıran bu konuyu uygulamaya geçiremedim.
Kilo almanın önemli olduğu ilk hafta belki mama verilmesi önemli olabilir. Sarılık değerlerinin yükselebileceği bu dönemde oluşabilecek önemli komplikasyonlar ilk hafta kontrolleri ve fototerapi yöntemiyle en aza idirgendi. Hatta bu şekilde kalıcı özür oluşma sıklığı da azaldı. O yüzden belki bebeğin karaciğerinin hala tam çalışmadığı ilk haftalar bu konuya yoğun bir şekilde eğilinebilir. Doktor kontrollerini aksatmamak gereklidir.

Bebek emmiyorsa
Maalesef her anne şanslı değil. Sezaryen doğumların artmasıyla anne karnından çıkmaya hazır olmadan doğan bebekler emmeyi de bilmeyebiliyor. Ya da annede depresyon, lohusalık hüznü veya diğer nedenlerle oluşan bağlanma problemi de emmeye engel olabiliyor. Ne olursa olsun annenin emzirmek için çaba sarfetmesi çok önemli. Emme problemi yaşayan biri olarak nasıl emzirmeyi başardığımdan önceki yazımda bahsettim. Çözülemeyen ileri durumlarda bir emzirme psikologu veya pedagogla görüşülebilir.

Anne sütü yoksa
Maalesef bazı hormon bozukluklarından dolayı anne sütü hiç olmayabiliyor. Bu konuyu da düşünüp anne sütü bağışlamaya karar verdim. Çünkü bence kimsenin bebeği bundan mahrum kalmamalı. Bebek emmese dahi pompayla süt arttırılabilir. Böylece bebeğimi memeden kestiğim zaman bir süre sütümü sağıp bağışlamaya karar verdim. Böylelikle bu konuyu araştırmaya başladım. Avrupada anne sütü bankaları çok yaygınmış. Kan bağışı gibi bulaşıcı hastalıklar taranarak süt bağışı yapılıyormuş. Avrupa birliği uyum sürecinde; Avrupa, Türkiye’de süt bankalarını zorunlu hale getirmiş. Böylelikle süt bankaları kurulma aşamasına gelmiş. Fakat o da ne? Meğerse süt bağışı önemli günahlara sebep olabiliyormuş. Diyanet hemen bu konuda fetva veriyor. Süt veren annenin çocuğuyla süt kardeşi gelecekte evlenirse ne olur? Çok günahmış. O yüzden sağlık bakanlığı bir çözüm buluyor. Süt annenin çocuğuyla aynı cinsiyette bir çocuğa süt verilmesi kararlaştırılıyor. Ama hayır o da olmuyor çünkü ya aynı süt annenin sonra başka cinsiyetten bir çocuğu olur ve yıllar sonra evlenirlerse? Sonuç olarak anne sütü bankası projesi rafa kaldırılıyor.
İnsanlar yorum olarak artık anne sütünün yerini tutan mamalar var demiş. Ama yukarıda da dediğim gibi hiçbir mama anne sütünün yerini tutmaz. Bu yazının çözüm önermediğinin farkındayım. Belki sütünüz gelmiyorsa bir süt anne bulabilirsiniz. Bulaşıcı hastalıklara karşı kan tahlil sonuçlarını görmelisiniz. Ayrıca süt gelmiyorsa da bebeğinizi mutlaka sık sık çıplak göğsünüze koyun.
Anne sütü bağışlanabilecek yer bilen varsa yorumlara beklerim.

Sonuç olarak, benim bebeğim çok sakin ve ağlamayan bir bebekti. Bu işin sırrı, her ağladığında meme vermemdi. İstediği kadar da emdi. Alışır falan diye düşünmeyin verin memeyi emsin yumurcaklar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir