Demokrasi iyi bir yönetim biçimi mi?

Ülkemiz nasıl kurtulur diye düşündüğümüz bir günde de demokrasiyi sorguladım. Cumhuriyet ilan edildi artık ülkemizi kendi kendimiz yönetiyoruz diye sevindik kutladık. Ancak bugün geldiğimiz noktaya da cumhuriyetle geldik. Haklı olarak ülkeyi pek çok konuda darmadağan eden kişiler beni halk seçti diyor.

Sırf Aysun Kayacı dedi diye tiye alındı. Ancak bugün hepimiz dibi boylarken sormuyor muyuz? Gerçekten sokaktan geçenle benim oyum bir mi diye? Gerçi ben kimsenin salak olduğunu düşünmüyorum. Her zaman da söylerim. Bana göre her şeye rağmen bir tarafı destekleyenlerin mutlaka bir çıkarı var. Ama az ama çok. Hakkı olmadan iş verilmiş olabilir. İnternet trolluğu karşılığında asgari ücret alıyor olabilir. Sebebi olmayan yardım adı altında sahte rapor alıp asgari ücretin altında dahi olsa yardım almış olabilir. Değerlenilecek alanlar söylenilmiştir. Kentsel dönüşüm olacak yerlerden yer verilmiştir. Gibi bence saymakla bitmez. Bence bu paralar bir gruba dağıtılıyor mutlaka. Hatta zamanla bu gruplar azaltılıyor. 15 temmuz darbe girişimi sebeplerinden biri de buydu. Ancak üretim olmadan haksız kazanç şeklinde olduğu için sürekliliği yok. Hep cahil diyoruz. İşte bu adamlar bunu göremeyecek kadar cahil. Sadece günü kurtarıyorlar ancak gelecek daha kötü olacak.

Tarihteki yönetim biçimlerine bakarsak antik yunanda aristokrasiyi görüyoruz. Hatta feodalizme bu aşamadan sonra geçilmiş. Karl Marx’a göre medeniyet gelişim aşamalarının basamaklarından biri olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim. Ancak Marx’ın öngördüğü ideal toplum modeline şu an yaşadığımız kapitalizmden geçeceğimizden emin olmadığımı da söylemiştim. Aristokrasinin ana mantığı aslında devleti yönetecek en donanımlı en eğitimli kişinin seçilmesiydi. Ünlü antik yunan felsefecileri de bunu desteklemişti. Ancak ne olduysa oldu sistem bozuldu ve veraset sistemi geldi. Yönetim babadan oğula geçmeye başladı. Gerçi donanımlı ve eğitimli insanlatın çocukları da yetişmiş oluyordu ancak sonuçta pek de çaba harcamalarına gerek yoktu. Doğuştan şanslılardı. Sonuç olarak sonra çıkan eşitlik fikirleriyle bu sistem değişti. Hatta yazıyı yazmadan önce buldum bu aristokrasinin ilk çıkış noktasına uyumlu yönetim biçimine meritrokrasi deniliyormuş.

Belki de sıkıntı yönetici olarak herkesi seçebilmemizdir. Belki liyakat çok ön plana çıkarılmadığı için insanlar kendilerine en yakın kişileri seçiyorlardır. Bu durumda toplumdaki eğitim seviyesi önem kazanıyor. Ve bu kapitalizm eğitim konusunda insanlara eşit fırsat sunmuyor. Ayrıca bugün kitle iletişim araçları yardımıyla insanların seçimleri ve düşünceleri manipüle edilebiliyor. Mevcut iktidar yerini sağlamlaştırabiliyor, dış müdahalelere açık hale gelebiliyor. Bugün gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde hep dış destekli azınlığı temsil eden liyakatten yoksun yöneticiler geldiğini görüyoruz.

Hegel’in dialektik felsefesine göre tarih tekerrür edecek. Belki biz de aristokrasi neden bozuldu diyerek meritrokrasi ve demokrasiyi birleştirerek ülkeyi kurtarabiliriz. Bunun için yönetici adaylarının çok ciddi elekten geçirilmesi ancak belli seviyenin üstündelerse adaylıklarını koyabilmeleri gerekli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir