Kızınızı Evlendirmeyin
Bu yazıyı genelleyerek yazıyorum. Burada yazdıklarıma uymayan erkek varsa kusura bakmasın.
Toplumu algılayıp konuyla ilgili okumaya devam ettikçe toplumlar arasındaki sömürünün çok benzerinin aile içinde olduğunu gördüm.
Toplum içindeki sömürü durumu hepimizin malumu. Hepimiz bir şekilde işveren ya da bizzat devlet tarafından sömürülüyoruz. İşe gidiyoruz belki işveren kendi kazandırdığımızın yüzde birini veriyor. Ya da Türkiye şartlarına göre hiç vermiyor. Sonra kazandığımız üç kuruş parayı da vergilere kaptırıyoruz. Zaten baştan zengin olmadığımız için kaybediyoruz. Bugünün Türkiye şartlarında fakir ya da orta halli başladıysak sefaletten kurtulmamız pek mümkün değil. Kader gibi kısaca.
Toplumlararasına bakarsak da bir dönem sömürgecilik çok yaygınmış. Şu anda da aynısının laciverti devam ediyor. İnsanlar ben yapmayayım sömürecek insan bulayım demiş ki bu sistem başlamış. Yoksa insanoğlunun ihtiyacı çok. Sığınacak güvenli yeri inşa etmek lazım. Yiyecek içecek; ekilecek, işlenecek, hasat edilecek, hasat işlenecek, yemek hazırlanacak, ortalık temizlenecek, çocuklara bakılacak… İnsan hemen kendince akıllıcasını buluyor ve kendince zayıf olana güç kullanarak işini yaptırıyor kendi yan gelip yatıyor. Ötekine neredeyse yaşama hakkını vermiyor. Şu anda da köleyiz de bizim üzerimizden birileri trilyoner oluyor. Sadece sahibimize yakın olmadığımızdan etkisi az.
Bu aslında biraz özgürlük arayışı. Yani yaşamak için besin ve barınağa ihtiyacımız var. Bunları yapmak zorunda olduğumuz için bu işler dışında özgürüz. Bu işleri başkasına yaptırırsan tamamen özgürsün. Hem enerjiden hem zamandan tasarruf. Ama bu sefer üstüne yıktığın kişi hem senin işini yapacak hem kendi işini yapacak. O özgürlüğünden iki kat kaybetti. Eşitsiz öyle değil mi? İşte hepimiz bu eşitsizliğin içinde yaşıyoruz. Çoğumuz maalesef şanssız taraftayız.
Peki aile içi sömürü nedir?
İşte tüm bu yazdığım fenomenlerin aynısı aile içinde geçerli. Ve maalesef bizim toplumumuzda çoğunlukla sömürülen taraf kadın tarafı.
Neden sömürülen kadın olmuş aslında anlamaya çalışıyorum. Kadının tarih içindeki rol değişimiyle ilgili de yazı yazacağım. Ama tahminim biyolojik olarak çocuk doğurma ve emzirme işi kadına düşünce bu konuda erkek pasif kalıyor. Bu pasiflik insanları zamanla tembelliğe itmiş gibi düşünüyorum. Şunu sen yapıyorsun bunu da yapıverle devam ediyor sömürü süreci ve buradan itibaren gitgide artıyor. Ben de aşağıda kademeli olarak açıklayacağım.
Öncelikle ev işlerinin tamamının kadına ait olduğunu hatırlatmama gerek yok herhalde. Bu artık bir cinsiyet rolü. Erkek hijyenden anlamadığından değil de işine gelmediğinden. Yemek pişirmek? Gerçekten kadın işiyse neden dünyanın en iyi şefleri aşçı? Neyse bu zaten toplumda böyle benimsenmiş.
Bir diğer toplumda benimsenen ve yanlış olduğunu düşündüğüm şeylerden biriyse çocuk yetiştirme işinin de komple kadına kalması. Anne bir gereklilikse çocuk için baba figürünün de önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuk aktif rol üstlenen ve çocuğuyla vakit geçirip onun bazı ihtiyaçlarını karşılayan bir kişiye bağlanıyorsa ve bu sadece anneyse o zaman babanın rolü ne ve bu durumda babalık ne? Ama bizim toplumumuzda erkeğin çocuğun hiçbir ihtiyacını karşılamaması ve çocuğuyla hiçbir ilişki kurmaması normal karşılanıyor. Babalık görmeyen çocuk ilerde babalık yapmakta zorlanıyor.
Kademeli olarak sorumluluğun alındığı erkek zamanla daha çok tembelliğe alışıyor. Ev içinde erkeğe daha uygun roller de kadına kalmaya başlıyor. Mesela tamir işi daha çok erkeğe verilir. Aslında çok anlamlı değil ama toplumda bu rol erkekte olduğu için kadın tamir öğrenmemiş olabilir. Ancak evlenince tembelliğe alışan erkek tamir işlerini bilse de kadına kalınca kadın bir şekilde öğrenmek durumunda kalıyor. Bitmiyor ağır yükler de kadına kalıyor. Fiziksel olarak erkek ağırlık taşımaya daha uygun olsa da o iş de kadına kalıyor. Hatta kadın rahatsızsa, hamileyse hatta riskli gebelik durumunda dahi erkek yerinden kalkmazsa ağır yükleri kadın taşıyor.
Şimdi tüm bu çocuk ve ev işleri toplumsal cinsiyet rolünde kadındayken erkeğe dışarda para kazanma rolü verilmiş. Ancak son yıllarda artık kadında erkek kadar dışarda çalışıp para kazanıyor. İşte burada akıllı erkeğimiz çalışıp para kazanma rolünü paylaşıyorsak ev işleri ve çocuğu da paylaşalım demiyor. Evde toplumda benimsenen erkek cinsiyet rolü iki cinsiyet arasında paylaşılırken kadın rolü yine kadında kalıyor. Yani kadınsanız çalışırken eve gelip ev işleri ve çocuğa bakmak zorundasınız. Ama erkek eve gelip dinlenebiliyor.
Şimdi eğer ev işi paylaşılmıyorsa kadın para kazanmasa erkekle eşit iş yapmış gibi oluyor. Ama bu durumda da kadının ekonomik özgürlüğü olmuyor erkek kadını sürekli aşağılayabiliyor ve aile düzenini bozacak hareketleri rahatça yapabiliyor. Mesela neymiş erkek aslında çok eşli olmalı diyerek karısını rahatça aldatabiliyor. Çünkü kadının ekonomik özgürlüğü olmadığı için bir yere gidemez diye düşünülüyor. Yoksa erkek çok eşliliğe uygun olduğundan değil. Bir süre sonra kadına duyulan saygı kalmıyor. O yüzden ekonomik özgürlük şart.
Tembellik bununla sınırlı kalmıyor. Ee ev işi rolü kadında, çocuk rolü kadında, e para kazanma rolü de kadında. Erkekte sadece para kazanma rolü kalıyor o da şu an toplumumuzda kabul görmese de ‘artık kadın para getiriyor ben neden çalışıyorum ki’ diyebiliyor. Gerçekten bu tarz erkekler aslında az değil. Google’dan arayınca çıkıyor. Çalışmayıp karısının üstünden geçinmek erkek için toplumda utanç sebebiyse de kimisi umursamıyor sonuçta tembellik tatlı geliyor. Ha erkeğimiz ben eve para getirmiyorum ev işlerini komple ben yapayım da demiyor. Dese yine eşitlenecek. Ama unuttunuz mu o kadının rolüydü. Kısaca erkeğin rolü kalmıyor. İşte uyumak, oturmak, yatmak, tuvalete gitmek, önüne konan yemeği yemek…
Dahası da var. Evde ev işi, çocuk yetiştirme ve maddi gelir yükünün tamamını kadına devreden erkek neden daha lüks yaşanmadığı konusunda vızırdanıyor. Bir de kadının kazandığı parayı beğenmiyor. Hani ben eve para getirmiyorum gibi bir utanma şöyle dursun oturduğu yerden daha çok para harcamak istiyor.
Bununla da bitmiyor. Nasıl yani? Evet bir de psikolojik sömürü var. Bu ortamda üstüne erkeğin canını biri sıkarsa gelip kadını aşağılıyor rahatlıyor. Buna da ben kadının aşağılanma rolü diyeyim.
Tabii kadının hizmetine aşırı alışmış erkek kişisi durumu artık ortaçağ kölelik sistemine getiriyor ve kadının hizmet harici sağlık, spor, kendini gelştirme gibi tüm aktivitelerini kısıtlıyor. Bu durumda erkek dışarıda arkadaşlarıyla takılmaya gitme özgürlüğüne sahip. Çünkü o bir erkek onun ihtiyacı var. Kadının hiçbir ihtiyacı yok sadece sorumlulukları var.
Bir de kadının cinsel görevi var. Bunun sebebi genellikle bir süre sonra kadın için katlanılmaz olduğu. Ancak cinselliğin görev olarak değil isteyerek yapılması gerekiyor. İsteyerek yapılmazsa o nasıl bir cinsellik olur bilemiyorum. Genellikle yaşla birlikte iki taraf da patates oluyor. Durum fiziksel değil. Ha bu arada fiziksel durumu kadının koruması bekleniyor o da ayrı bir şey. Erkek istediği gibi göbek büyütebilir. Hatta toplumumuzda erkek göbeği Türk kası diyerek normalleştirilirken kadınların en doğal olarak doğumdan kalan sarkmaları, çatlak izleri çirkinlik oluyor. Neyse fiziksel faktörler bir yana yukarıda da bahsettiğim üzere kadın aşırı sorumluluk altında ezilirken cinsellik son istediği şey olabiliyor. Ayrıca aile içinde hem kadın hem erkek rolünü kadın üstlenince erkek üzerinden erkek rolü kalkıyor. Bir nevi evin çocuğu rolünü üstleniyor. Ee cinsellik kadın erkek arasındaydı? Kadının soğuması normal değil mi?
Nasıl aşacağız?
Bunun sömürü düzeninden ne farkı var ki? İşte yıllardır insanların ve toplumların birbirine yaptığını aile içinde erkekler kadınlara yapıyor. Neden tarihte kadın bilim insanı az, sanatçı az, filozof az? Hem de kadın daha akıllı, daha kabiliyetli ve daha çok yönlü düşünebilmesine rağmen? Sömürülen toplumlar gibi… Çünkü şansı olmamış. Kendini gerçekleştirme hakkı verilmemiş. Ömür boyu erkeğin yükünü çekmiş. Marx’ın da dediği gibi artık bir şeyleri değiştirmenin vakti geldi.
Bakınız sadece kendiniz için düşünmeyiniz. Toplumun yüzde elli kadarının sömürüden kurtulmasından bahsediyorum. Ne kadar gelişip ne kadar kalkınacağımızı düşünebiliyor musunuz? Ben eminim bugün çoğunluğu erkekler tarafından geliştirilen şeylerden çok daha parlak şeyler çıkacak.
Burada benim sayabileceğim kadınların önünde dört engel var bunlar çocuk yapma isteği, cinsel ihtiyaç, yalnız kalma korkusu ve toplum baskısı. Ben ilk üçünün bir şekilde aşılacağına inanıyorum. Ancak toplum baskısı bu faktörlerin içinde en önemlisi bence.
Kızlarımızın aklındaki evlilik fikri tamamen toplumda böyle gördükleri, toplum normalinin bu olması, çevre ve aile baskısından kaynaklanıyor. Düşünsenize toplumda kötü gösterilse evlenmek isterler miydi? Halbuki kadın için kötü. Tam bir gerileme sebebi. Toplumda bu kadar baskı sebebi olması tamamen soy devam ettirmek için. Bir anlamda haklı olsalar da soy devamlılığı fikrinin de zamanla değişeceğine inanıyorum.
Ben evlenen önemli miktar kadının ciddi aile baskısı yaşadığını düşünüyorum. Çoğu aile kızını sanki evermek için doğuruyor. Dışarıya kötü görünmesin, hanım olsun gibi bahanelerle tüm sosyal hayatı ve gelişimi kısıtlanıyor. Bir de çok başarılı olmasın erkekten üstün olmasın baskısı deken kısaca kız büyüyüp yetişene kadar aile kıza sadece bir tane ve en önemli mesajını veriyor. ‘Evlen ve evimden defol git’ Sonra kadınlar en güvenli olması gereken baba evinde kendini güvensiz hissedip fark ermeden bile isteye sömürü evine geçiyor. Belki kimisi bunu fark etmeden, kendi de böyle gördüğü için ve en önemlisi topluma göre bu doğru olduğu için böyle davranıp kızının en çekirdek sömürü sistemine sürüklenmesine göz yumuyor.
Ama bugün bir kişi yarın beş kişi derken toplumu değiştirmek bizim elimizde. Yani benim önerim kızınıza baskı yapmayın, özgür bırakın değil. Tam tersi evlenmesin diye baskı yapın. Zaten toplumda evlilik baskısı var. Evde tersi yönde baskı görse dengelenir ve normal bir psikolojik hale bürünür. Artık evde turşusunu mu kurarsınız, yalnız yaşamak istiyorsa kendi haline mi bırakırsınız, başkasıyla yaşamak istiyorsa lgbti mi desteklersiniz size kalmış.