GEBELİK DİYABETİ
Kan glikoz seviyesinin belli bir sınırın üstüne yükselmesiyle karakterize bozukluğa diyabet denir. Sağlıklı insanda gıdalarla yükselen kandaki şeker miktarı pankreastan salgılanan insulin adlı hormon tarafından kontrol edilir. Diyabetli vakada salgılanan insulin, şekeri kontrol edemez ya da insulin hiç salgılanmaz. İnsulinin hiç salgılanmadığı erken yaşlarda görülen diyabet Tip I, daha geç yaşlarda ortaya çıkan insulinin şekeri düşürmeye yetmediği tipi ise Tip II diyabet olarak adlandırılır. Böbrek yetmezliği, görme kaybı, dolaşım problemleri sonucu uzuv kayıpları, inme, kalp krizi ve hatta ölümle dahi sonuçlanabilecek hayatı tehdit eden ciddi bir sağlık problemidir. Ülkemizde oldukça yaygın olan diyabette rol oynayan faktörler arasında genetik, beslenme ve egzersiz alışkanlıkları da rol oynar. Toplumumuzda özellikle hareketsizlik ve beyaz unlu ekmeğin bol tüketilmesinin bu durumun sebeplerinden olduğu kanaatindeyim. Asıl teşhis kan şeker seviyesinden çok hemoglobinA1c değerinden anlaşılıyor. Bu değer aynı zamanda prediyabet dediğimiz insulin direncine de işaret edebiliyor. Bu yüzden özellikle ailemizde şeker hastalığı varsa belli aralıklarla bu testler yapılmalı ve insulin direnci dahi çıksa diyette birtakım değişiklikler yapılmalı. Tedavide oral antidiyabetik, ilerleyen durumlarda insulin iğnesi kullanılır. Ayrıca diyet düzenlemeleri, aerobik egzersizler ve büyük kasları çalıştıran güçlendirme egzersizleri gündelik hayata eklenir.
Gebelik şekeri; bazı kaynaklarda Tip III diyabet olarak geçen, gebelikte rastlanan, çoğunlukla gebeliğin bitimiyle kaybolan kanda şeker seviyesinin yüksekliğiyle seyreden bir bozukluktur. Risk faktörleri arasında genetik, kilolu olma ve daha önce dört kilo üzeri çocuk doğurma gibi durumlar söz konusudur. Ayrıca araştırmalara göre gebelik şekeri görülen kişilerde, ilerleyen yaşlarda Tip II diyabet görülme riski artıyor. Bu da bu durumla karşılaşan gebe için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Günlük hayatta diyet ve egzersize dikkat edildiği sürece bu hastalık önlenebilir ya da hastalığın görülebileceği yaş ertelenebilir.
Tanı:
Gebelikte hemoglobinA1c sonuç vermediği için şeker yükleme testi kullanılıyor. İşte tartışmalar da hep bu test üzerine. Gebelik diyabeti anne ve bebek sağlığını tehdit eden ciddi bir problemdir. Kimse gebelik şekeri kontrol altına alınmasın demiyor. Sadece olası bir diyabet problemine karşı tanı yöntemi şekeri çok yükselttiği için anlık da olsa anne ve bebeğin sağlığını tehdit ettiği söyleniyor. Ancak bu gebelerde tanı için tek yöntem ve eğer gebelik şekeri varsa mutlaka kontrol altına alınması gerekiyor. Şeker yükleme testine en çok karşı çıkan doktorumuz hepimizin bildiği gibi Canan Karatay. Şeker yükleme testinin ne kadar tehlikeli olduğu televizyonlarda çok tartışılınca ben de ister istemez çekindim ve her gittiğim doktora sordum. Şunu söylemeliyim ki çoğu doktor Canan Karatay’a çok kızıyor. Dediklerine göre, yüklemede kullanılan şeker miktarı çok az. Ben de doktorlara güvendim. Bir taraftan çevremdeki herkes o sıvının mide bulandıracak kadar çok şekerli olduğundan bahsediyordu. Çevremdekiler haklıymış. Sıvı o kadar şekerliydi ki genzimi dahi yaktı. Doktorlar test esnasında alınan şeker miktarının iki baklavadaki şeker miktarıyla eşit olduğu konusunda ısrarlı. Karatay diyetini takip edenler için gebelik şekeri sıkıntı olmayabilir. Çünkü zaten o diyet antidiyabetik bir diyet. Karatay hocayı takip edip baklava yiyen birini hayal edebiliyor musunuz?
Şeker yükleme testinde verilen şeker miktarı 50 gram. Önce açlık kan şekerine bakılıyor sonra yüklemeden iki saat sonraki kan değerine bakılıyor. Gebelikte olması gereken kan şekeri değeri normaldekinden çok düşük. O yüzden gebe olmayan bir insan için gayet normal olan bir değer gebelik için sınır olabiliyor. Eğer sınır değerlerin biraz üstünde çıkarsa 100 gramla test tekrar yapılıyor. Bu defa açlık ve yüklemeden sonraki birer saat aralıklarla toplam dört defa kan alınıyor. O değerlere göre tanı konuluyor. Ancak 50 gram yüklemede sonuç çok yüksek çıkarsa ayrıca açlık kan şekeri de yüksek çıkarsa 100 gram yüklemeye hiç gerek kalmadan gestasyonel diyabet teşhisi konuluyor.
Eğer gestasyonel diyabet varsa doktorun verdiği tedavi veya diyete çok dikkat edilmesi gerekiyor. Yoksa diyabet kalıcı hale gelebiliyor. Bebeğin gelişiminde problemlere neden olabiliyor. Bebeğin solunum ve dolaşım sistemine zarar verebiliyor. Hem annenin hem de bebeğin haddinden fazla kilo almasına sebep olabiliyor. Böylece bebek aşırı kilolu olduğu için doğum zorlaşıyor ve doğum esnasında travmatik komplikasyonların riski artıyor. Preeklemsi, damar tıkanmaları, rahim içi kanamaları gibi maternal komplikasyonları arttırdığı gibi doğum sonrası bebekte sarılık ve hipoglisemi gibi problemlerin görülme sıklığı artıyor.
Kadın doğum doktoru gestasyonel diyabet vakalarını dahiliye bölümüne yönlendiriyor. Bundan sonra gebenin takibini hem jinekoloji hem de dahiliye yapıyor. Gestasyonel diyabette oral antidiyabetik kullanılamıyor. Genellikle diyet veriliyor ve kan şekeri takip ediliyor. Şekerin kontrol altına alınamadığı nadir durumlarda insülin iğnesi verilebiliyor. Verilen diyet ise gebeliğin son trimesterindeki bir bayan için zor bir diyet. Rafine şekerli tüm gıdalar, beyaz unlu gıdalar, pirinç, patates, glisemik indeksi yüksek meyveler (üzüm, karpuz, kavun, incir, vb) yasak. Doktor ve diyetisyenin uygun gördüğü tam tahıllı unlardan ya da kepekten ekmek veya atıştırmalıklar yapılabilir, hamilelikte uygun olabilecek dukan diyetleri uygulanabilir.
Bende de gebelik diyabeti çıktı. Hemen diyete başladım. Diyetimde sadece kısıtlamalar yoktu. Ayrıca her gıdadan her öğün ne kadar yiyeceğim de vardı. Diyete başladığım birkaç hafta içinde iki kilo verdim. Bebeğin kilosu üst sınırdan alt sınıra indi. Sağlıkçı olduğum için kan şekerimi sürekli ölçtüm. Tokluk şekeri alt sınırlarda çıkıyordu. Kadın doğum doktorum fazla kilo kaybettiğim için diyeti delmemi söyledi. Ben de yasaklar haricinde diyetin koyduğu tüm sınırları kaldırdım. Ayrıca her gün bir dondurma ve iki yumurta yedim. Et ve balığa yüklendim. Ancak bir daha hiç kilo almadım. Üçüncü trimesterde kilo almamak çok normal değil sanırım. İşin kötü tarafı bebek de çok kilo almadı ve düşük doğum ağırlığıyla doğdu. Ailemde diyabet olduğu için gestasyonel diyabet tanısı almamı sorgulamamıştım ancak zayıf bir bebek doğurunca sorgulamaya başladım. Acaba tanı yanlış mıydı? İnternetten araştırdığımda benimle aynı durumda biriyle daha karşılaşmadım. Tek bulduğum cevap şeker yükleme testine gitmeden önce 12 saat açlık olması gerektiğiydi. Bana kimse söylemediği için bu hususa hiç dikkat etmemiştim. Başka bir arkadaşım benim gibi 6-8 saat açlıkla gittiği 50gram şeker yükleme testinden değerleri yüksek çıktığını ancak 100 gram yükleme testinin normal çıktığını söyledi. Bana 100 gram yükleme testi yapılmadı. Zaten istese de yaptırmayacaktım çünkü 50 gramı çok zor içtim. Bazı hekimler bebeğin düşük ağırlıklı olmasının diyetle alakası olmadığını yapısal olduğunu söylüyor. Ancak diyete başlamadan önce bebeğin ağırlığının normal olduğu, diyete başladıktan sonra düştüğü de bir gerçek. Kısaca düşük doğum ağırlığının yapısal mı diyete bağlı mı olup olmadığını asla bilemeyeceğim.
Gebelik şekeri problemiyle karşılaşan kişi kalıcı olup olmadığını anlamak için doğumdan üç ay sonra tekrar şeker ölçümü yaptırmalı. Ayrıca bu kişiler diyabete yatkın olduğu için belli aralıklarla şekerlerini kontrol ettirmeliler. Çok şükür ben bu illetten kurtuldum. Bundan sonra hamilelik dışında şeker yükleme testi yaptırmayı düşünmüyorum. HemoglobinA1c değerine baktıracağım. Ayrıca şekerim normal de çıksa diyetime dikkat edip mümkün olduğunca rafine şekeri hayatımdan çıkarmaya çalışacağım.