Bireycilik ve Kollektivizm


Bugün bireycilik ve kollektivizmi araştırayım dedim. Bu yazımda bahsetmiştim. Daha önce Hollanda’da yaşamıştm. Dubai’ye gelmeden önce de çok farklı bir kültüre geleceğimi zannedip adaptasyon sürecine hazırlanıyordum ki kültür aşırı benzer çıktı ve bir adaptasyon süreci geçirmedim. En önemli fark bizde ve Arap toplumunda -hatta burada Hint nüfusu da oldukça fazla- insanların sıcak olması Avrupa’da insanların soğuk olması. İki kültür arasındaki farkı araştırırken en sonunda buldum. Cevap bireyci ve kollektivist toplumlar.


Kültür farkı zihniyet farkına da sebep oluyor. Bu konuda verilecek çok örnek var ama çok net bir örnek vereyim. Mesela bir barbekü partisine gideceksiniz. Türkiye’de olsa size köfte, tavuk ikram ederler hatta üstüne pasta, börek verirler. Ancak bir Alman barbekü partisine gittiğinizde kendi yiyeceğinizi kendiniz götürdüğünüz gibi kimse de size bir şey vermez. Doğu kültürüne aşina olanlar için tam bir dumur.

Bireyciliğin Tarihi


Bireycilik batıdaki aydınlanma hareketleriyle sonradan ortaya çıkmış bir olgu. Hümanizmle birlikte bireyciliğin ortaya çıkması normaldi. Kısaca tanimlayacak olursak bireycilik için birey önemli, kollektivizm için de toplum önemli. 1 2


Geçen Chatgpt ile konuşuyorduk. İnsanlığın nasıl ortaya çıktığından bahsediyorduk. Bu komplo teorimden bahsettim. Chatgpt insanoğlunun hayatta kalmasının en önemli sebebinin sosyal bir varlık olması ve topluluklar halinde yaşaması olduğunu söyledi. Topluluklar halinde gıda bulup, topluluklar halinde korunmuşuz. Kısaca kollektivizm bizim ilk anda hayatta kalma nedenimiz. Kuşkusuz dünyayı ele geçirdiğimizde artık kollektivizm eskisi kadar önemli değildi. Sanayi devriminden sonra uzmanlıkların da önemi arttıkça bireycilik başladı. 3


Toplulukları bir arada tutan önemli sebep önceden feodaliteydi. Sonra sosyalizm ya da milliyetçilik oldu. Bireycilikle ortaya çıkan liberalizm bunun tersi. Kısaca bireycilik siyaset, eğitim her şeye uyarlanabilecek bir zihniyet ürünü. 4

Aile ve Bireycilik


Bu fikri aileye indirdiğimizde özellikle bizim gibi toplumlarda tam olarak olmasa da bireyciliğe geçildiği görülüyor. Her şeyden önce geniş aileden çekirdek aileye geçildi. Bu bir miktar daha bireyciliğe geçildiğini gösteriyor. Ancak hala daha ekonomik faktörlerin de etkisiyle çocuklar yetişkin olduğunda dahi ailelerinden fazlasıyla destek aldığı, torunlara ve yaşlanan bireylere yine aile üyeleri tarafından bakıldığı da görülebilir. Bu aslında makul bir düşünce olabilir. Zira bireycilik çok yeni ve etkileri henüz görülüyor. Öncelikle ekonomik zorluklarla sıfırdan başlayan bir aile hiç destek görmeyince ekonomik olarak iyi olacağı yerlere göç edebiliyor. Bu da ailesinden daha çok kopmasına sebep oluyor.

Torunlar artık pek akraba bilmiyor. Çoğu çocukta konuşma gecikmesi görünmesi sebeplerinden biri de bu. Yaşlananlara da en fazla bakıcı tutulup, huzur evine gönderiliyor. Böylelikle Avrupa’da pek çok yaşlı ve hasta kimsesiz ortaya çıktı. Mavi bölgelerin araştırıldığı bir belgesele denk gelmiştim. Mavi bölgeler yaşam süresinin uzun olduğu yerler. Yaşlılar aileleriyle kaldıkça yaşam süresi uzuyormuş. Ancak bireycilik oldukça soğuk bir zihniyet. Bir tarafta da özgürlük açısından insanların tercih sebebi olabiliyor. Geniş ailelerdeki hiyerarşiyle uğraşmak zorunda olmamak ve istediğini yapabilmek daha iyi gibi görülüyor. Ayrıca dışarı çıkmak, farklı kültürlerle tanışmak ve önceki neslin kurallarından kurtulmak kendini daha çok geliştirmeyi sağlıyor. 5

Kollektivist bir toplmda bireyci olmak


Aynı şekilde kollektivist toplumlarda küçük gruplar da oluşabiliyor. Cemaatler, tarikatların esnafları geçindirdiği, torpille işlere girdikleri hatta evlenecekleri kişilere kadar seçildiğini hep beraber gördük duyduk. Torpil kollektivist toplumlarda ne ise liyakat da bireyci toplumlar için o. Dediğim gibi zaten bireycilik uzmanlık alanlarıyla ortaya çıkmış. Kollektivizmde de tanıdık ve aile vasıtasıyla bir yerlere geliniyor. Ancak uzmanlık isteyen alanlarda zaten uzmanlık bireycilik ürünüyken liyakatın dikkate alınmaması haksızlık gibi görünüyor.


Ancak uzmanlaşma, üniversite okuma gibi şeyler dediğim gibi bireyciliğin ürünü. Ama bu yazımda da bahsettiğim üzere işler torpille işleyecekse o kadar çaba boşuna gidiyor. Bu yüzden kollektivist toplumlardaki yetişmiş bireyler liyakatin daha çok değer gördüğü bireyci toplumlara göç ediyor. Bir de aileler bireyciye döndüğünde çevresinde aileleri tarafından maddi durumunu koruyabilmiş ya da işe sokulmuş bireyler varken göç edip gitmek zor olmuyor.


Ancak dediğim gibi bireyci toplumlarda insanlar yalnızlaşıyor ve soğuk bireyler haline geliyor. Bana göre bir miktar bireycilikle kollektivizm bir arada olmalı. Ayrıca aile bağlarının bu derece kopması iyi değil. Ancak bireycilikle gün geçtikçe aile bağları zayıflıyor. Hatta insanlar artık komşularını bile tanımıyor.


Küreselleşme de yine kollektivist toplumlardan uzmanlaşmış bireylerin de göçleriyle bireyciliği destekliyor. Bana göre dünya bireyciliğe doğru yönleniyor. Yani avantajıyla dezavantajıyla gelecekte daha bireyci bir toplumda yaşayıp yalnız öleceğiz. Ama dialektik kurama göre de ben belli bir aşamaya ulaşınca tekrar kollektivizmin yükseleceğine inanıyorum. Dediğim gibi gelenekselcilikten uzaklaşmak, geçmiş kuşakların baskı ve kurallarından uzaklaşarak gelişmek için bireyselleşmek zorundayız.

Eğitimde Bireycilik


Pek çok yerde yazılıp çiziliyor bizden bir Elon Musk çıkmaz diye. Bir çocuk uzaya füze fırlatacağını söylese ilk annesinden yer zılgıtı. Bunun en önemli sebebi eğitimde açığa çıkıyor. Eğitim gerçekten bir toplumun geleceğini belirliyor. Kollektivist eğitimler tektipleştiriyor, kurallara ve topluma uyum sağlamayı öğretiyor. Ben de kollektivist ve bireyci eğitim diyorum. Bireyci eğitim yok ki. Eğitim bu modele ancak uyum sağlayabiliyor. Montessori veya çoklu zeka kuramları gibi daha çocuğa uygun, çocuk temelli, her çocuğun kendi yeteneğini bulup ona has bir eğitim düzenleyen bir modele hala geçilemedi. İronik olarak da zaten okula çocukları göndermemizdeki en önemli sebep çocukların sosyalleşmesi. Yoksa olanaklar o kadar arttı ki eğitim için çocuğu okula göndermeye gerek kalmadı.


Montessori’yi özetleyecek olursak çocuğun potansiyelini bulmak için özel düzenlenmiş ortamda çocuk serbest bırakılıyor. Öğretmen çocuğu yönlendirmiyor etkilememek için sadece not alıyor. Çocuğun kendi halısı ya da sırası var ki kendi alanını anlasın. Halbuki geleneksel eğitimde çocuğun bir alanı yok ve çocuk öğretmen ne derse yapar. Montessori şu an daha çok okul öncesi eğitim içinde. Aslına bakarsanız okul öncesi eğitimi Montessori’yle verip sonra çocuğun geleneksel eğitime alışmasını beklemek de zor oluyor.


Özetle asıl bireyci zihniyetin meyvelerini tam bireyci eğitime geçildiğinde göreceğiz. Dediğim gibi belli bir düzeye gelindiğinde de tekrar kollektivizme dönülecek. Böylece geçmişe dönmeyeceğiz tabii ama daha iyisine evrileceğiz. Tabii o zamana kadar küresel ısınma fişimizi çekmezse.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir