Bebekli Anne Blogu

DüşünselSiyasetTürkiyeYAZILAR

Nereden çıktı bu Osmanlı hayranlığı?

Son on yılda müthiş şekilde artan bir Osmanlı hayranlığı var. Aslında durup çevreme baktığımda insanların Osmanlıyla ilgili fikirleri yirmi yıl öncekinden farklıymış gibi gelmiyor. Ama sosyal medyaya bakıyorum, sanki bir grup insan tekrar Osmanlı zamanına dönmek istiyor, tekrar Osmanlı Devleti olalım istiyor gibi. Şu an ülke olarak geriye doğru gittiğimiz muhakkak ancak bu adamlar Türkiye Cumhuriyeti’ni baştan sona hataymış, cumhuriyetin karanlık yıllarına girdiğimiz bu son yıllarda sanki bir ihtimal Türkiye Cumhuriyetini yıkıp yerine tekrar Osmanlı Devletini kuracaklarmış gibi konuşuyorlar. Bazıları Atatürk’ün tek yaptığı şeyin Osmanlı’yı yıkmak olduğunu söylüyor. Bu kişiler Birinci Dünya Savaşı hiç yaşanmamış, Osmanlı dağılma dönemine hiç girmemiş gibi düşünüyor. Bu şahıslar Kurtuluş Savaşına inanmıyor. Bir de dünyanın düz olduğunu iddia edenler var. Bana kalırsa onlar daha bile zeki diyebilirim. Ama konumuz onlar değil.

Bu reelde hiç görmediğim internette dolanan tipler Türkiye Cumhuriyeti’ne inanılmaz öfke ve nefret dolular. Bu ülkeyi yıkmaya and içmiş gibiler. Osmanlı biraz bahane gibi. Çünkü eğer gerçek sebepleri Osmanlıysa bu onların tarihi yönden inanılmaz cahil, bilgisiz ve Osmanlı konusunda hiçbir şey bilmediklerini gösteriyor.

Türkiye neden tekrar Osmanlı olamaz?

Osmanlı diğer pek çok ülke gibi yerleştiği coğrafyanın kaderini yaşamış. Avantajlı bir yerde olduğu için hızlı yükselmiş. Tam dağılmakta olan Bizans’ın sınırındaymış. Orası sallandıkça toprak kapmış. Selçuklu’yla da arası iyiymiş. Diğer beylikler gibi çatışmamış. Selçuklu da yıkılınca meydan sonunda Osmanlı’ya kalmış.

Başlangıçta Türk töresini uygulamışlar. Moğol istilalarının son dönemlerinden nasiplerini almışlar ancak Timur tam anlamıyla işgal etmemiş. Sonra Fatih bir atılım gerçekleştirmiş ve tüm gücü bir kişide toplanması için tek bir veliaht belirleyip kardeşler birbirini katledebilir demiş. Nitekim önceki Türk hanedanlıkları hep tahtı bölüşememe sebepli zayıflayıp parçalanmış. Hatta daha da ileri gidip asil kızlarla evlenmeyi, asilleri devlet kademelerine getirme olayını bitirmiş. Böylelikle Osmanlıdan başka herhangi bir ailenin güç kazanması engellenmiş.

Genişleme politikası Osmanlı’ya has bir politika değilmiş. Aslında Osmanlı gayet insaflı ve hoşgörülüymüş. Başka kıtalara fetih yapan Avrupalılar gittikleri yerde soykırım yapmışlar. Avrupa ülkeleri de aslında çoğunlukla kendilerine yakın yerleri fethetmişler. Yani yine aynı şeyi söyleyeceğim coğrafya kaderdir. Her ne kadar artık genişleme politikası geçerli bir şey değilse zamanındaki genişleme politikaları hala hayatımızı etkileyen bir durum. Bugün en çok yeri işgal eden İngiltere kendi kültürünü domine ettiği için hepimiz ingilizce öğrenmek durumundayız. Adamların dili bir nevi ortak dil oldu. Osmanlı genişleme politikası konusunda belki öncü konumdaydı. Ancak ele geçirdiği bölgede yaşayan halklar Avrupalıların yeni keşfettiği kıtadakilere benzemiyordu. Çoğu dünyadaki ilk medeniyetleri kurmuş halklardı. Osmanlı da kendi kültürünü domine edeceğine çoğunlukla arap kültürünü benimseyerek kendi kültürüne yabancılaşmaya başladı.

Osmanlı o kadar toprağı ve yabancı halkları elinde tutmak için farklı politikalar uyguladı. Belki kendi kültürüne yabancılaşma sebeplerinden biri de bu politikalardandı. Özellikle Yavuz Sultan Selim döneminde çoğunluğu müslüman coğrafyalar fethedildi. Sonuç olarak Osmanlı bir Türk devleti olarak değil çok uluslu bir devlet olarak devam etti.

Sonuçta koca devlette tek bir ailenin gücü elinde bulundurması pek tutmadı. Çocuklarının öldürüleceğinden korkan kadınlar köle kökenli bile olsalar en üst kademelere kadar devlet yönetimini etkilemeye başladılar. Kardeş katli onlarca şehzadenin ölümüne yol açtı. Dönemde salgın hastalıklar olduğu, tıp günümüzdeki kadar ileri olmadığı için hanedan tükenme noktasına gelmiş ve bir noktada kardeş katli çok tepki oluşturmuş ki kafes uygulaması başlamış. Bu seferde kafeste çürüyen, gün yüzü görmeyen, deneyimsiz, akıl sağlığı yerinde olmayan padişahlar tahta çıkmaya başlamış. Bunlarla bitmemiş. Çoğu zaman Anadolu’da isyanlar olmuş, yençeriler, kapıkulları ayaklanmış. Hiçbir zaman mutlak hakimiyet padişahta olmamış. Hakimiyeti etkileyen mutlaka başka faktörler varmış. Tahttan indirilen hatta öldürülen padişahlar olmuş. Bu düzensiz, kimin eşkiyalık yaparsa onun ele geçirdiği hakimiyet zamanla halka geçmeye başlamış. Batıdaki özgürlük hareketleri, köleliğin kaldırılmasıyla her şey değişmişmeye başlamış. Osmanlı son dönemlerinde bu yenilik hareketleriyle ayakta kalmış. Bu dönem özellikle 2. Mahmut döneminden sonra göze çarpıyor. Kanuni esasiden meşrutiyete kadar zaten bir geçiş aşamasındaymış. Meşrutiyetten sonra padişah tamamen sembolik hale gelmiş. Yani cumhuriyet olayı Atatürk’ün icat ettiği bir şey değil. Bu süreç zaten Osmanlı’da çoktan başlamış bir süreç.

Bugün en gelişmemiş ülke bile cumhuriyetle yönetiliyor. Hiçbir devirde hiçbir topluluk tam olarak izole olmadıktan sonra toplumların evrimine kör kalamaz. Hele ki artık kitle iletişim araçları varken birtakım toplumsal farklar gitgide kapanıyor. Bugün kitle iletişim araçlarını hiç görmeyen az da olsa birtakım topluluklar var. Ancak bir toplumun belli bir seviyeye ulaştıktan sonra öyle ilkel bir seviyeye geri dönmesi oldukça zor. Tek bir hanedan tarafından yönetilme ve halkın yönetimden tamamen izole olması çok gerilerde kaldı. Zaten yukarıda da kısaca özetlediğim üzere bu strateji tutmamış. Bir şey başarılı olmuyor ki değişiyor. Bugün 2021 yılından bir anda 1299 yılına dönmek pek de mantıklı durmuyor. Hele ki denenip tutmamış olduğunu bildiğimiz şeylere tekrar dönmemiz ne kadar akıllıca? Tamam 1453 yılı dinamiklerine uymuş ama demek ki 20. Yüzyıl dinamiklerine uymamış. Biraz değişimlere biz de ayak uyduracağız ki hayatta kalacağız. Direnmenin anlamı yok. Nitekim bu geriye dönmek isteyenler bu isteklerini 21. Yüzyıl teknolojisiyle dile getiriyor.

Atatürk de Osmanlı’da eğitim almış, Osmanlı’nın bir askeriydi. Osmanlı’nın yaptığı yenileşme hareketlerini bizzat yaşadı. Osmanlı’ya en iyi şekilde hizmet etti. Ancak milleti kurtuluşa yönlendirdiği dönemlerde ülke Avrupalı ülkeler tarafından işgal altındaydı. Osmanlı padişahıysa bir gemiye binip ülkeden kaçmıştı. İşte yukarıda bahsettiğim ilginç iddialarda bulunan şahsiyetler bütün bu tarihi gerçekleri reddediyor. Bu değişik tiplerden birine bu tarihi gerçeklerden bahsettim. Bu seferde vatandaş kurtuluş savaşını beğenmedi. Neymiş öyle düşmanı sürmüşüz de ülkeyi kurtarmışız diyerek küçümsedi. Artık Sauronu mu düşürecektik, nazgulleri mi yenecektik? Ne bekliyorlarsa?

Türkiye’nin Osmanlı’yla alakası

Bir diğer altını çizmek istediğim nokta o zamanın Osmanlısıyla bu zamanki Türkiye’nin farklı olduğu. Bir kere yönetime şu an milletçe katılıyoruz ya da katıldığımızı zannediyoruz. Ancak o zaman tüm karar merci tek bir adama bağlıydı ve bu pozisyon sadece tek bir aileye aitti. Gerçi şu an da karar merci tek bir adama bağlı ama işte böyle benzetilen şeyler için çıkarılıyor bu Osmanlı sevgisi gibi geliyor zaten bana.

Bir diğeri yukarıda da bahsettiğim üzere sınırların gelişmesiyle Osmanlı, geldiği boyu ve Türklüğü unutmuş. Daha çok karışık bir kültür ve çok ulusluluğu benimsemiş. Ancak zaten sınırlarında epey küçülmesiyle Türkiye daha çok Türklük üzerine oluşturulmuş bir devlet. Her ne kadar halen oiOsmanlı’dan etkilenmimiz olsa da zamanla unuttuğumuz tarihimiz ve dilimizi tekrar diriltmeye çabaladık ve bugün çok şükür kendi tarihimize ve dilimize uygun eğitim görüp yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

Neden bu söylemler çıkarılıyor?

Yukarıda bahsettiğim gibi bugün bazı şeyleri Osmanlıya benzetmek adına böyle bir tarihi hayranlık uyduruluyor. Ancak dikkat edin; bazı şeyler benzetiliyor, her şey benzetilmiyor. Bugün Türkiye’de demokrasi gerilerken tüm karar merci tek bir adama veriliyor. Ancak Osmanlı’da bu padişahların çocuk yaştan itibaren ülkenin en iyi eğitmenlerinden en iyi eğitimleri aldıkları, o dönemde en iyi şairler oldukları, 4-5 dil bildikleri ve tahta geçene kadar acımasız mücadelelerde sağ kalmayı başarabildikleri göz ardı ediliyor. Belki de bu gerçek hayatta görmediğimiz internette Türkiye Cumhuriyeti’ne nefret saçan, ilkokul eğitimlerini nerede aldığını merak ettiğimiz bu tipler belli odaklar tarafından bilinçli üretiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir