Türk Dil Tarihi Üzerine

Sizi bilmem ama ben nereden geldiğim konusunda çok meraklıyım. Bazıları ırksal araştırmalar ırkçılığa sebep olabilir dese de ben insanlık tarihini çok merak ediyorum. Maalesef yazılı tarih belli bir yere kadar olduğu için daha önceki devirlerle ilgili bilgimiz yok. Bilindiği kadarıyla belli bir tarihten önce şimdiki milletler karışık yaşıyormuş. Ve hangi milletin hangi topluluktan geldiğiyle ilgili kesin bir bilgi yok. Bu yüzden insanlar toplulukları ayırmak için dil ayrımlarına bakıyor.

Ancak bir taraftan da dile göre köken belirlemede bazı sıkıntılar var. Çünkü her topluluk tarih boyu başka topluluklarla etkileşim içinde bulunmuş dillerinden ve kültürlerinden etkilenmiş. Bu yüzden dil ve kelime geçişleri olmuş. Örneğin şu an Türkçe diye konuştuğumuz dilin önemli bir yüzdesi Arapça.

Peki biz nereden geldik. Türk dil tarihi nedir? Burada güneş dil tarih teorisinden bahsetmek istiyorum. Atatürk’e ait olan bu teoriye göre Türk dili dünyanın ilk konuşulan dilleri arasında ayrıca türk toplulukları dünyanın ilk medeniyetlerini kurmuşlardır. Aslında çok kapak bir teori. Biliyorsunuz Birinci dünya savaşından sonra İngilizler topraklarımızı işgal etmek için Yunanlıları kullanmıştı. Buradaki en önemli iddiaları bu topraklar sizindi Türkler elinizden aldı şeklindeydi. Ancak bu temelsiz bir iddia. Çünkü bu topraklarda Yunanlılardan önce Persler yaşıyordu. Yunanlılarda perslerden almıştı. O zaman Yunanlıların değil Perslerin hakkı. Ama o da ne Persler de bu toprakları birinin elinden almış. Perslerden önce Hititler yaşıyordu. Hitirlilerin kim olduğunu bilmiyoruz. Ama dil yapısı incelendiğinden Hint Avrupa dil ailesinden olduğu bulunuyor. Aslında bu iddia da tartışmalı bunu birazdan daha net anlatacağım. Hititlerden önce yaşamış olan ve bu toprakların ilk yerlileri Hattilerin kullandığı dile bakılınca bizimki gibi sondan eklemeli olduğu görülüyor. Yani Atatürk demiş ki buralara ilk bizim atalarımız geldi kimse gelip bizim üzerimize hak iddia edemez. Buyrunuz kapak. Ancak maalesef güneş dil teorisi ciddiye alınmıyor. Bir savaşta yenilmiş bir topluluğun özgüvenini yeniden inşaa etmek için deniliyor ve maalesef atatürk öldükten sonra kaybolup gidiyor.

Peki biz nereden geldik hangi dillerden etkilendik günümüzden geriye giderek inceleyelim.

Tabii ki Türkiye Cumhuriyetinden önce Osmanlı Devleti vardı. Kimine göre Osmanlı dönemi tarih sahnesinde en çok parladığımız dönem. Ancak bir görüşe göre daha parladığımız tarih öncesi dönemler var onu da bir sonraki yazımda yazacağım. Neyse dilimizin arapçalaşması bu dönemde gerçekleşmiş. Halbuki biz en güçlü devlet olduğumızu sanıyoruz. Ancak Osmanlı müslüman topluluklarını elinde tutmak için kendi kültürünü unutup arap kültürünü benimsemiş. Önceden bir mezhebimiz yokken sünni mezhep benimsenmiş. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Atatürk’ün çabalarıyla kendi dilimize dönmeye başlamışız ancak o ölünce her şey durduğu için şu an konuştuğumuz dildeki en büyük etkilenim Arapçadan. Tam 8bin kelime var. Hatta kelime bile Arapça. En çok etkilenimimiz olan ikinci dil Fransızca. Ancak biraz araştırınca Türkçedeki Fransızca kelimelerin çoğunluğunun Arapçada da olduğunu fark ettim. Modern gelişmelerden doğan bir çok kelime Fransızca ve bu durum Arapçaya da aynen geçmiş. Belki Araplara da Osmanlı üzerinden geçti bilemiyorum ama kısaca Araplarla zannettiğimizden fazla dil benzerliğimiz var. Aksan farkı olmasa neredeyse birbirimizi anlayacağız. Ancak bu benzerliğin uzun süreler aynı topraklarda yaşadığımızdan kaynaklandığını; sesler, alfabe ve dil kökeni olarak farklı olduğumuzın altını çizmeliyim.

Osmanlı, Anadolu Selçuklular üzerine kuruldu. Osman Beyin ataları muhtemelen Suriye ya da Irak Selçuklularınından. Ancak bilindiği üzere hepsi Büyük Selçuklu devletinden çıktı. 1071’de anadoluya giriş yapan ülke Büyük Selçukluydu. Anadolu Selçuklularını kuranlar da zaten Selçuk beyin torunlarıydı. Farsçadan etkilenimimiz bu dönemler İranla kurduğumuz yakın ilişkilerden kaynaklanıyor. Dilimize en çok etkide bulunan üçüncü dil farsçadır. Ancak Selçuklular islamı kabul etmelerine rağmen Türk kültürü ve dilini Osmanlıya göre daha çok korunmuştur.

Selçuk Bey’in babası Dukak Bey’in Oğuz Yabguluğunda bir asker olduğu biliniyor. Selçuk beyde şamanik bir ülkeden ayrılıp islamı kabul ederek bir isyan başlatmış. Sonra çevresindeki diğer topluluklar da kitleler halinde islamı kabul etmiş.

Oğuz Yabguluğu da zamanında dini bir isyanla ortaya çıkmış. Museviliği benimseyen Hazarlara karşı eski dinleri şamanizmi korumak için mücadele etmişler ve bu devletten ayrılmışlar. Tabi bu noktadan itibaren aslında pek çok Türk devleti var ve atalarınız bu herhangi bir Türk devletinden gelmiş olabilir.

Hazarların kökeni tartışmalı. Batı Göktürk devletinden de ayrılmış olabileceği söyleniyor Hunlardan da. Şüphesiz Türklerin sadece Türk devleti olarak tarih sahnesine çıkmaları Göktürklerle başlıyor. Onların tarihine bakınca kendi alfabemizin, dinimizin, dilimizin, kültürümüzün olduğunu görüyoruz. Tabi Göktürklerden ayrılan bir çok Türki topluluk var, sadece biz değiliz. Onların da kökenine bakınca Hunları görüyoruz.

Hunlara gelince milletler biraz daha karışıyor. Macarlar, Bulgarlar, Türkler gibi pek çok ırk bu devletten ayrılmış.

Tarih kitaplarımızda Hunlardan öncesi pek net değil. Çünkü bu konuda tartışmalar var. Yaygın görüş Hunlardan önce kuzey karadenizde İskitler topluluğuna ait olduğumuzu söylüyor. Nitekim bugün Türkiye Türkleri, Osmanlı ve Selçukluların atası olarak kabul edilen Oğuz Bey İskitmiş. Tartışma şuradan çıkıyor: O dönem için ismi olmayan bütün topluluklara iskit diyorlarmış. Halbuki bizim İskitya dediğimiz yer sınırları belli bir ülke. Meşhur Homeros bile antik yunan topluluğuyla çok yakın olan İskitlerden bahsetmiş. Kimi tarihçiler İskitlerle alakamız olmadığını söylüyor. Önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Tomris Hatun hikayesi de İskitlerden gelme. Bu topluluktan çok daha fazla millet ayrılmış. Finler, Keltler, Türkler, Moğollar…

İskityadan öncesine bakarsak bir Türk devleti göremiyoruz. Ancak Sümerlerden geldiğimizle ilgili iddialar var. Tarihler uyuyor. Bir zamanlar tüm insanlar bereketli olduğu için Mezepotamyadaymış. Hava ısındıkça göç etmişler. Olamaz mı? İlk yazıyı icat eden ve bilinen ilk medeniyeti kurduklarından dolayı ve ilk dini de bulduklarından dolayı Sümerlilerin alıcısı çok. İşte bu yüzden tarih bilimine hakim, daha çok kazı, daha çok araştırma yapan ülkeler bu tarz şeyleri sahiplenmeye daha yatkın oluyor. Var olandan farklı bir algı yaratıp bunu insanlara kabul ettiriyorlar. Zamanında yapılmış yaygın araştırmalar Sümerlilerin kökenini inceleyip yıkıldıktan sonra topluluğun ortadan kaybolduğunu gösteriyor. Halbuki Anadoluya ve İskityaya yayılmış olabilirler. Anadoludaki ilk medeniyetleri kurup iskityaya göç etmiş olabilirler. Ama popüler tarihe göre yok oluyorlar. Konuştukları dil de Hint-Avrupa dil ailesine mensupmuş. Elbetteki bugün en büyük medeniyet olan Avrupalıların tarihte de büyük bir medeniyet olması gerekiyor. Ancak bu araştırmayı ortak kelimeleri çıkararak yapmışlar. Pek çok kelime irani dillerle ortakmış. İrani diller de Hint-Avrupa dil ailesine giriyor. Ancak araya başka bir devlet giriyor. Soğdlar. Evet tarih boyunca dilimize etki etmiş diğer dillerden biri soğdlar. Bu topluluk tüccar bir toplulukmuş. Öyle olunca her yere girip çıkmışlar. Her dine mensup olmuşlar. Kendi kültürleri, dilleri, alfabeleri varmış. Yaygın görüş bir kısmının Çin tarafından soykırıma uğradığı bir kısmının da Türklerin arasına karıştığını Türkleştiğini söylüyor. Soğdlarla ilişkimiz irani halkların Soğdlarla ilişkisinden öncesine dayanıyor. İşte bu bulunan ortak kelimelerin Soğdcadan geçtiği anlaşılmış. Türkologlar incelediğinde Sümercede daha fazla ortak kelime bulmuşlar ve sonunda Sümercenin sondan eklemeli dil olduğu ortaya çıkınca Avrupalılar iddialarını sürdürmekten vazgeçip sessizliğe gömülmüş.

Buradan anlaşıldığı üzere tarihimize biz sahip çıkmalıyız yoksa başkası gelip çöküyor. Ve bu konuda şu ana kadar tek bir şeyler yapan kişinin Atatürk olması çok acı. Kısaca ilk yazıyı bulan ilk medeniyeti kuran Sümerliler bizim tarihimiz olabilir.

Bir zamanlar Mezapotamyada olduğumuzu söyleyen kaynaklardan biri de İran mitolojisi Şehname. Yazana göre Feridun üç oğluna farklı toprakları veriyor. Tur’a orta asyayı, Selm’e anadolu topraklarını verirken bir oğluna da mezapotamyayı veriyor. Sonra da bu ülkeler arasında savaşlar çıkıyor. Bu da orta asya topluluklarının mezapotamyadan çıktığını gösteriyor olabilir. Nitekim Tur’un oğlu Alpertunga eski Türk metinlerinde adı geçen bir kişi. Bütün bu metinler ve tarih birbiriyle uyumlu.

Sümerlilerden de önceye bakınca orta asyadaki afanesyevo kültürünü görüyoruz. Türkologlara göre en eski türk yerleşimi burada görülüyor. Anladığım kadarıyla tüm insanlık buradan dağılmış. İngilizce olarak bakılınca sanki sadece Hint-Avrupa dilleri konuşanlar buradan ayrılmış gibi kaynaklamışlar. Diğerleri gökten mi indi bilmiyorum. Ama bir yerde bir ayrım olması kaçınılmaz çünkü dillerimiz birbirinden ayrılıyor.

Asıl kaynağı Sümer olan Gılgamış destanından geçen Nuh tufanından sonra insanlık üçe ayrılıyor. Ham, Sam ve Yafes. Tüm insanlığın bu üç koldan ürediği söyleniliyor. Ancak dil tarihine bakılınca kafalar daha çok karışıyor. Zaten Sami ve Hami diller aynı aileye mensup. Biraz daha gerilere gidip Fenike dili incelendiğinde Semitik dillerle Hint Avrupa dilleri bir yerde kesişiyor. Hepsi çekimli dil. Burada en çok ayrılan tek heceli diller olan Çin dilleri ve sondan eklemeli olan Ural Altay dil ailesi. Yaygın görüş bizim de Yafetik soydan geldiğimiz. Ancak o zaman neden ayrı kolların dili bile bir yerde birleşirken bizimki izole kalıyor? Bu dini görüşe göre Nuhtan gelen bu soylar ürerken dünyanın diğer yerlerinde Adlar hayatlarını devam ettiriyordu.

Bazı uydurmalar -artık geriye gittikçe bilinmeyince uydurmaya dönüşüyor- dilimizin bir yerde Çinceyle birleştiği üzerine. Belki de zamanla diğerleriyle etkilelerek dilimiz tek heceliden sondan eklemeliye dönüştü. Gibi bir yerlerimden sallıyorum artık.

Atatürk’ün ciddi ciddi araştırdığı şeylerden biri de tarihimizle Mu kıtası arasındaki ilişki. Ancak bu kayıp kıtalar asla bulunamadığı ve kanıtlanamadığı için hiçbir zaman bu iddialar ciddiye alınmadı.

Alfabeler

Bu konudaki bazı görüşlere katılmadığımı söyleyerek konuya gireyim. İşte yok efendim latin alfabesine geçince bir gecede cahil kalmışız. Sanki önceden Göktürk alfabesi kullanıyorduk. Atatürk latin alfabesini tanıtırken bir bildiği vardı. Göktürk alfabesini baz aldı. Tam olarak Türkçedeki seslere göre şekillendi. Yoksa İngilizce alfabeyle Türkçe alfabede farklılık olduğunu bilirsiniz. Halbuki Arap alfabesiyken dile tam bir kaos hakimdi. Arapçada çok çeşitli sessiz harf var. Gırtlak yapımız aynı olmadığı için bu sessizlerin çoğunu çıkarmamız bile zor. Bizim dilimizde çok zengin sesli harf var. Arapça kelimeler dilimize geçerkenki aksam farkı işte bundan oluşuyor biz kendi seslerimize çevirmişiz ama bunu yazarak nasıl göstereceğiz?

Neyse ilk alfabelere bakınca yine Sümer alfabesini görüyorum. Önceden Mısır hiyeroglifleriyle birlikte küçük resimlerden oluşuyormuş. Sonra seslere evrilmiş çünkü diğer türlü çok fazla resim varmış. O da zamanında mağara resimlerinden evrilmiş. Çok enteresan aslında.

Uydursam da uydurmasam da tüm tarih ve medeniyetin Avrupalılardan çıktığı fikrine katılmıyorum ve biraz interneti kurcalayınca Türk tarihiyle ilgili tezleri ve Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerini günümüz gençliğinin ciddiye almadığını ve alay ettiğini görüyorum. Yani nasıl oluyor anlamıyorum. Bir grup tamamen Avrupayı benimserken bir grup Arap kültürünü benimsemek istiyor gibi. Kimse Türklerden bahsetmiyor. Gençlik adına üzülüyorum. Önceki yazımda milliyetçiliğin ne hale getirildiğinden bahsetmiştim. İşte bunlar da milliyetçilik duygularının köreltilmesiyle ortaya çıkan düşünceler. Bir sonraki yazımda Türk tarihini ciddiye alan aslen yabancı olan ciddi bir düşünürden bahsedeceğim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir