Şahsiyet Dizi Yorum
Geçen gün şahsiyet dizisini nihayet bitirdim. Etkisinden çıkabildim ve yorum yazmaya karar verdim. Onur Saylak’ın yönettiği, Hakan Günday’ın yazdığı, başrollerini Haluk Bilginer ve Cansu Dere’nin oynadığı, Ay Yapım imzalı cinayet dizisini Puhu Tv özel internet dizisi olarak izledik, izletmeye çalıştık. Şahsiyet dizisinden Puhu Tv’nin ilk internet dizisi ‘Fi’ kadar söz edilmedi. Hak ettiği ilgiyi görmediği kanaatindeyim. Ama kaliteli yapım peşinde olanlar izlemiş ve adından bahsetmiştir diye düşünüyorum. Eh sapan saçma şeyleri izleyen zevksiz insanlar da izlemeyiversin diyorsanız böyle az popüler kalsın da denilebilir.
Konunun Gerekliliği
Senarist ve yönetmen farkında mıydı bilmem ama bu konu özellikle gençler için çok gerekliydi. Son yıllarda maalesef Wattpad’in çürük elmaları diyebileceğim çok sakıncalı ve aklı başında yazarların şiddetle basılmasına karşı çıktığı birkaç kitap piyasaya çıktı. Bu yazımda gençlerin kadınlara şiddet uygulayan, maço erkek karakterleri sevdiğinden bahsetmiştim. Bahsettiğim sakıncalı kitaplarda da maalesef kadınların tecavüzcülerine nasıl aşık olduğu, nasıl severek evlendiği ve tecavüzü nasıl elini kolunu sallayarak atlattığı adeta tecavüzü normalleştirerek anlatıyor. Bu birkaç kitabın yüzbinlerce okuru olduğu için bazı yayınevleri her şeye rağmen bastılar. Biz sosyal platformlarda çok bağırıp çağırdık. Öyle olunca gençler tecavüzden bahsetmenin kötü olduğunu sandı. Ama cinsel istismar bir Türkiye gerçeği. Bahsedilmemesi, saklanması, görmezden gelinmesi daha kötü. Sorun tecavüzün meşrulaştırılması ki tecavüzcülerin serbest kalması zaten yeterince tecavüzü normalleştirmişti. Bu kitapları seven 18 hatta daha da kötüsü 15 yaş altı gençlerin tecavüzü normal cinsellik sanmaya başladığını görmek benim için sarsıcı olmuştu. Ben de tecavüzün gerçek etkilerini ve psikolojik sonuçlarını ayrıca tecavüzcülerin evlenilecek, sevilecek insanlar olmadığı tersine cezalandırılması gereken kişiler olduğunu anlatan bir kitap yazmaya karar vermiştim. Birkaç yıldır üstünde çalışıyorum. Tabii bu kendi deneyim ve düşüncem. Bu dizi de tam da bu konulara doğru bir şekilde parmak basan bir dizi olmuş.
Efsane Jenerik
“Fi” için ne güzel jenerik derken Şahsiyet’in jeneriği Fi’ninkini sollayıp geçti. Jenerikte insan vücudu ve sinir sistemi dizide bahsedilen hastalığı, nostaljik ögeler de baş karakter Agah Beyoğlu’nun tarzını yansıtır nitelikte. Yalnız jeneriğin ortalarında çıkan tüylü yaratık alakasız bir şekilde bana Imagine Dragons’ un Radioactive klibini anımsatmıştı ama dizinin ilerleyen bölümlerinde bağlantıyı kurdum. Sonunda mavi kırmızı devriye arabaları resmen jenerikte yanıp sönüyor ve polisiye türünü iliklerimize işliyor. Bu ışıklar bir evin odalarında yanıp sönerken aslında Agah’ın oturduğu Beyoğlundaki evi anımsatıyor. İşin başka bir mükemmel tarafı bu muhteşem ışıklandırma neredeyse tüm dizi boyunca var. Birkaç filmde böyle sanatsal çalışmalara rastlamıştım ama bir yerli yapımda ilk kez bu kadar dikkatimi çekiyor.
Jenerik müziği benim için bir dizi müziğinden fazlası oldu ve müzik listeme ekledim. Elektronik müzik olarak çağın gerisinde kalmayan, alt yapıda ağız arpı tarzı bir sesle biraz etniğin de karıştırıldığını düşündüğüm ortalarında da seksenleri anımsatan tam bir mükemmellik. Diziye yakışmış hepsi.
Oyunculuk
Müjde Ar, Hümeyra, Hüseyin Avni Danyal gibi yan roller bile gayet mükemmel bir iş çıkarmışken başka ne denilebilir ki? Metin Akdülger’i zaten Medcezir’den beri çok beğeniyorum. Oyunculuğunu çok beğenmediğim Cansu Dere bile oturuşuyla duruşuyla apayrı bir karakter sergiliyor. Haluk Bilginer’in oyunculuğunun muhteşem olacağını zaten herkes tahmin ediyordu ama ben son dönemlerde böyle bir performans izlemedim. Bir ara Haluk Bilginer’i gerçekten Alzeimer hastası sandım.
——Yazının devamı spoiler içerir.——-
Konu:
Hani haber izlerken bazı insanlar keşke ölse der ve o iğrenç yaratıkların cezasını bulmadığını gördüğünde onları katleden bir çeşit süper kahraman olduğunu düşlersin ya… En azından ben bazen öyle şeyler düşlüyorum ve buna benzer 100 sayfalık bir mini kitabım var. Şu an üstünde çalıştığım projem de bu konunun devamı niteliğinde. İşte bu yazar da muhtemelen benim kafamdan. Yalnız katil kendisine ölümcül bir hastalık teşhisi konulunca cesaretini toplayabiliyor ve cinayetler vuku bulmaya başlıyor. Bu da alzeimer hastalığı için ayrıca farkındalık yaratmış. Belkş de yazarın izlediği haber; reşit olmayan bir kıza hakimiyle, memuruyla onlarca kişinin tecavüz edip serbest kaldığı vaka. O olayı bulmaya çalıştım Google’dan ama aratmaz olaydım. Benzeri o kadar çok olay yaşanmış ki bahsettiğim haberi bulamadım dahi. Başlangıçta diziyi ortalama bir polisiye olur demiştim ama dizide tüm gerçekler patır patır seyircinin yüzüne vuruluyor.
Cinsel İstismar Gerçeği
Dizide, ülkemizde yoğun olarak görülen istismar olaylarından pek çok örnek var. Çocuk tecavüzcüleri, tecavüzcüsüyle evlendirilenler, tecavüz sonrası intihar…
Hatırla metaforu
Her şey Agah’a alzeimer teşhisi konulmasıyla başlıyor. Yakın geçmiş hızla zihinden silinirken uzak geçmiş daha net hatırlanıyor. Alzeimer’ın ilk devreleri… Agah da unutmadan yıllardır aklında dönüp duran cinayetleri işlemeye karar veriyor. Aslında unutulmuş bir cinayetler planı. Kamburalılar yüzünden pek çoklarına yazık edilmiş. Agah bu işin sorumlularının peşine düşüyor. Artık bir polis memuru olan Nevra’ya cinayetler aracılığıyla mesajlar yolluyor. Dizinin son bölümünde Nevra’nın da istismara uğradığı ortaya çıkıyor. Nevra olayın şokuyla bu olayı hafızasından silmiş. Agah da unutmadan bunu Nevra’ya hatırlatmış oluyor. Nevra’nın başına gelen böyle bir olayı unutmasını mantıksız bulanlar olmuş. Ama bazı travmalarda beyin gerçekten böyle bir tepki verebiliyor. Agah aslında olaylardan tesadüfen haberi olan alakasız bir insan gibi görünse de olaylar Agah’ın da hayatını çok etkilemiş. Agah’ın kızıyla ilişkisi çok bozuk. Kız sürekli ilgisizlikten ve küçük yaşta yatılı okula gönderilip görmezden gelinmekten sürekli babasını suçluyor. Alkolik olmuş ve hayatı çok sorunlu. Dizinin sonunda Agah’ın aslında kızını korumak için toplu çocuk tecavüzünü duyduktan sonra kızını yatılı okula gönderdiği ortaya çıkıyor. Gerçi kızı da ta Avustralya’dan gelip tesadüfen asıl kötü karakter olan Cemil’le beraber olmaya başlıyor ama sonra Avustralya’ya geri dönüyor. Agah’ın son bölüm söyledikleri çok hoşuma gitti. “Sen kızı koruyacağım diye yıllarca ayrı kal yatılı okula gönder kız gelsin yine bu herifi bulsun. Ee bu da bu kadar sene sessiz kalmanın cezası işte…” Aynı şekilde dizinin sonunda da Nevra’nın neden polis olduğunu neden kişiliğinin şekillendiği ortaya çıkıyor.
Dizi kısaca hatırlama unutma dengesinde gelip gidiyor. Agah Bey yıldızların altında sevgilisine söylediği gibi: “Hayat bir hatıradır. Unutursan ölürsün.”
Dizideki Denge
Dizideki yer yer komik olaylarla gergin hava dağıtılmış ama hiçbiri tam güldürmüyor. Agah Bey’in cinayet işlemeden maktule evladım demesi ve babacan tavırları, bazen yorulup cinayet mahalinde dinlenmesi komikti. Tek bir sahne var ki diziyi durdurup birkaç arkadaşımı arayacak kadar heyecanlandım. O da Müjde Ar’ın iki adamın kafasını araba camına sıkıştırması oldu.
Sonuç: İzlediğim en kaliteli yerli yapımdı. Yabancı yapımlarla kıyaslarsam sonuçta hiçbir yabancı eser bizi bize anlatmıyor, toplumun yaralarını deşmiyor. Bu yönden bakılırsa izlediğim en kaliteli dizi oldu. ‘Dexter’ın kopyası ama Dexter gibi olamaz’ cart curt diyenler diziyi nereleriyle izlemiş anlamıyorum gerçekten.
Şahsiyet’ten replikler
#İnsanlar Türkiye’de seri katil olmaz. İnsanlar bu ülkede cinnet geçirir.
#Sen bir tek kendini mi alzeimer sanıyorsun? Herkes hasta. Bu millet neler unuttu. Yarın bir milli maç olur her şey unutulur. Sen kimsin ki lan? Alt tarafı bir katil. Bir cinayet haberi.
#Zaten her şeyi hatırlasak deliririz. Ama bazen de delirmemek için hatırlamak gerekir.
#Ama sen hukukla adaleti birbirine karıştırıyorsun. Senin dediğin hukuk. Olması gereken, o da varsa…
# Vicdan denen şey bağırsak gibidir. Sen uyurken de çalışır. Köreltsen de insaniyetini; işlediğin o korkunç cinayet, çıktığın idam sehpasıdır. Sımsıkı düğüm olur boynunda, kurbanının yağlı urgan gibi elleri. Kimse katil olduğunu bilmese de, her gece kendin asarsın kabuslarında kendini. Bağırsak vicdan gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini. İnsan dener ve yanılır…
# Merak etme, alışırsın. İnsan bir şekilde ölülere alışabiliyor çünkü. Ne de olsa kimseye bir zararları yok. Yani artık yok. Onun için mesela yaşayanlara alışmakta. Esas zor olan o.
#Bu şahsi bir mesele değil. Bir şahsiyet meselesi.