Likya Yolu
Bu bloga başlamadan önce bazı etaplarını birden fazla olmak üzere yürümüş daha önce indigo dergisinde hakkında yazı yazmıştım. Buradan okuyabilirsiniz. Tabii çocuk olunca biraz yavaşladım. Bu sonbaharda Likya yolunun kısa kolay bir etabını yürüyünce bloga da yazmaya karar verdim.
Likya yolu zamanında Likya medeniyetinin kullandığı yolların Kate Clow isimli bir ablanın birleştirilmesiyle oluşmuş. Bu yol Fethiye’den Antalya’ya 20-30 günlük uzun bir yol. Dağlar tepeler aşılıyor. Orman ve denizin müthiş manzaraları eşliğinde yürünüyor. Yetmiyor bir sürü tarihi esere denk geliniyor.
Türkiye’de bu tarz başka yollar olmakla birlikte işaretleri en net olan ve en popüler yol bu yol. Eğer bu tarz şeylere çok meraklıysanız ve Likya yolu bana yetmez diyorsanız. Karya yolu, Efes mimas yolu gibi başka yollarla Likya yolunu birleştirmeniz mümkün. Ancak diğer rotalarla birleştirmek istiyorum derseniz arada kara yolları olacaktır. Nitekim artık Likya yolunda da aralarda araç yolları var.
Kaynak kitap için Kate Clow’un Likya yolu kitabını öneririm. Bu kitapla birlikte bir harita da çıkıyor. Ayrıca artık Wikiloc uygulamasıyla da yol bulmak mümkün.
Fethiye-Kayaköy
Likya yolu, Fethiye Ölüdeniz’in hemen kuzeyindeki tatil köyü olan Hisarönü’nden başlıyor. Ancak hali hazırda burada yaşamıyorsanız Fethiye merkeze uğramanız gerek. Benim de aklıma parlak bir fikir geldi ve yürüyüşe Fethiye merkezden başlamaya karar verdim.
Yani benim ilk rotam Ferhiye Otogar- Kayaköy oldu. Kayaköy zamanında rum mübadelesi nedeniyle terk edilmiş ve bir daha yerleşim yeri olarak kullanılmamış. Bu yüzden hayalet köy olarak geçiyor. Bu bölge turistik bölgeye çevrilmiş ve girişi paralı. Ayrıca çevrede çok fazla butik otel var. Buraya giden traktör yolunu bulana dek mapsten gittim. Yolda giderken tarihi eser de gördüm. Antik tiyatro, kale, kral mezarları var. Yalnız traktör yoluna nereden girdiğimi hatırlamıyorum. En son şehirden çıkarken bir tershane gördüğümü hatırlıyorum. Sonra oto yoldan kıvrıla kıvrıla tepeye çıktık. Ki oto yoldan yürümek en nefret ettiğim şeylerden biridir. Zaten çok güvenli de olduğunu sanmıyorum. Bir süre yürüdükten sonra bir traktör yoluna bağlandık. Bir süre bol bol piknik alanı gördükten sonra ormana girdik ve tarlalara kadar devam ettik. Bir tarladan köy yoluna girip oradan Kayaköy merkeze kadar devam ettik. Şimdi bakıyorum da sanırım Belen tarafından gitmişiz. Kayaköy merkeze gelince bir sac böreği yedik. Kayaköy hayalet şehire giriş ücreti ödeyip içeri girdikten sonra işaret sorunu yok. Kırmızı beyaz ya da sarı kırmızı işaretleri takip edebilirsiniz. Burada bir yol Ölüdeniz’e giderken bir yol da Hisarönü’ne gidiyor. Ben Ölüdeniz’i tercih ettim.
Kayaköy-Ölüdeniz
Eğer bölgeyi daha önce görmediyseniz Ölüdeniz’i mutlaka görmelisiniz. Ancak bir taraftan Likya Yolu’na devam edecekseniz Hisarönü’ne gitmeniz gerekiyor. Eğer vaktiniz varsa buradan Ölüdenize devam edip ertesi gün buraya dönüp Hisarönüne yürüyebilirsiniz. Çünkü Ölüdenizden Hisarönüne sadece karayolu var. Kayaköyden itibaren yol patika. Ben Hisarönüne devam etmedim ama ölüdeniz yolu bol deniz ve orman manzaralı harika bir yol. Buradan direkt lagüne çıkıyor. Biz Fethiye merkez Kayaköy Ölüdeniz rotasını bir günde aldık. Ölüdeniz’de bir kampingde kaldık ve harikaydı.
Hisarönü-Faralya
Hisarönü Likya yolu başlangıcında fotoğraf çektirmenizi öneririm. Bir traktör yolundan ilerledikten sonra kral yoluna geliyorsunuz ve babadağ tırmanışı başlıyor. Yer yer patikaya bağlanan bu yolda harika bir lagun manzarası var. Zirvede birkaç villa ve yamaç paraşütçüsüne rastlayabilirsiniz. Sonra köy yollarından devam edip Kozağaç köyüne varıyoruz. Oradan Kirme köyünden devam ediyor yokuş aşağı Faralya’ya iniyoruz. Yol direkt bir alman otelinin bahçesine çıkıyor. Burası harika kelebekler vadisi manzarası içeren pek çok otel içeren turistik bir bölge. Yol bir süre otoyoldan devam ediyor.
Kelebekler Vadisi
Eğer isterseniz buradan Kelebekler vadisine inebilirsiniz. Ancak uyarmalıyım ki bu bir kaya tırmanışı olacak. Arada ipler var ancak özellikle de iniş çok korkutucu. Kelebekler vadisi sadece kamping tesislerinin olduğu bakir bir bölge. Denize doğru çadırda kalmak hoş oluyor. Ancak tesis bana çok pahalı geldi. Yemekler çok güzel değildi. Ben bu tırmanış ve inişi ayrıca yapmıştım yani Likya yolunu Hisarönünden itibaren yürüyüp yorulduysanız daha tehlikeli olabilir. İniş 3 saat sürdü çıkış 1-1,5 saat sürdü. Ayrıca Kelebekler vadisi boyunca da yürüyüş yolları var. Burada bolca şelale var. Yine kaya tırmanışı olarak yapılıyor ve bu sefer kayalar ıslak olduğu için daha tehlikeli diyebilirim. Eğer bu tırmanışı yapacaksanız kelebekler vadisinde bir gün kalın derim. Bu arada ben defalarca gitmeme rağmen ayrıca kelebek görmedim. Denk gelmesi zor sanırım.
Faralya- Kabak
Faralyadan Kabak koyuna devam edenler otoyoldan bir süre daha yürüdükten sonra Kabak yoluna patikadan sapacaklar. Bir süre tırmanıştan sonra patika boyu ormandan gidiliyor. Bu yol nispeten daha kolay. Arada traktör yolları var. Arıcıların kovanlarına denk gelebilirsiniz. Biz bir yerde işareti kaçırıp Kabak girişinde kaybolmuştuk. Ama otoyol yakın olduğu için yolumuzu bulmuştuk. Buradan başka bir yol sahile iniyor. Bu bölgede sadece kamping şeklinde turistik tesisler var. Biz bir yerde kalmıştık. Sadece vejetaryen yemek yapıyorlardı. Geceleri kandilleri yapıp çardaklarda takılıyorduk. Çok memnun kalmıştık. Hisarönünden Kabağa yürüyüşümüz bir gün sürdü. Kabaktan da şelalelere farklı yürüyüş yolları mevcut.
Kabak-Pydnai
Kabak’tan Pydnai’ye hiç yürümedim. Bir miktar Alınca’ya kadar yürüyüp geri döndüm. Aslında yürümeyi çok istedim. Ancak hem uzun süreli hiçbir zaman vaktim olmadı ve Kabak’a ulaşmak gerçekten saatler alıyor. Hem de bu iki bölge arasındaki tesisler tam yürüyüş mevsiminde kapalı oluyor. O yüzden yürümek istiyorum ancak denk getirebilir miyim emin değilim.
Kabak’tan sonra Alınca köyü geliyor ve sonra yol ikiye ayrılıyor. Pek çok kişi Sidyma tarihi kalıntılarından Bel köyüne devam ediyor. Ben sahilci olduğum için daha deniz kenarından Yediburunlar, Gey köyünden Bel’e geçmeyi düşünmüştüm hep. Yediburunlar manzarasını Kabaktan, Kabak-Alınca yolu arasından da görebilirsiniz. Bel köyünden sonra terk edilmiş Gavurağılı köyü geliyormuş ve bu inişin genellikle çok zor, tehlikeli olduğunu ve işaretler konusunda sıkıntılı olduğunu söylüyorlar. Ancak bir yerde Belceğizden sonra Pydnai kalesine giden alternatif bir kısaltma rota olduğunu duydum ancak ne kadar gerçek bilmiyorum.
Pydnai-Letoon
Pydnai kalesi tam olarak Patara plajının batı ucuna denk geliyor. Geçen sonbahar’da Pydnai’den Üzümlü Akbele kadar yürüdüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Aslında Pydnai’ye ulaşım olmadığı için Letoon’dan buraya yürüdüm. Daha önce haritadan bakıp acaba patara plajı boyunca yürüyerek kısaltabilir miyim diye düşündüm ancak Eşen çayı üzerinden yayan bir geçiş yok. Eşen çayına kadar da en kestirme yol Likya yolu. Fethiye’den Kumluova’ya dolmuş bulabilirsiniz. Bu kalenin olduğu yer Karadere buradan da bildiğim kadarıyla dolmuş var. Biz burada bir kampingde kalmıştık. Kumluova’dan tarif edersem, önce Letoon antik kentini buldum. Sonra bir orman yoluna girdim. Sanırım önceden burası bir traktör yoluymuş ancak şimdi kaldırım döşemişler. Bu kaldırım yenilemesinden sonra işaretler kaybolmuş olacak ki bir işarete rastlamadığımız için dümdüz sahile inip Eşen çayının denize döküldüğü yere gittik. Belki bir kayıkla karşıya geçebilirsiniz. Halbuki bir yerden sağa sapacakmışız. O yolu da buldum. Biraz çöp dolu bir yol ama o yol sizi direkt Pydnai kalesine çıkaracaktır. Burası aynı zamanda Özlen çayının olduğu yer buradan karşıya geçen derme çatma bir köprü var.
Letoon-Xanthos
Bu arada Pydnai’den Çavdıra kadar bazen otoyoldan şehirden geçen dümdüz bir yol. Biz biraz formdan düştüğümüz için Likya yolunun en kolay olan bu yollarını tercih ettik. Kumluova- Kınık arasını yürümedim ancak gördüğüm kadarıyla otoyoldan gidiyor. Hatta bu aralarda otoyolu bırakıp ara ara kendi keşfettiğimiz patikalara girdik.
Kınık’a da araç olduğu için genel olarak Fethiye’de kalıp buralara gel git yaparak yürüyüşümüze devam ettik. Kumluovadan Çavdıra kadar köy asfalt yollarından giden bol sera göreceğiniz yollar. Köpekler biraz rahatsızlık veriyor. Xanthos antik kenti Kınık’ta. Oradan dar asfalt yollardan ilerliyorsunuz. Gördüğünüz tepelerin üstü komple tarihi eser.
Xanthos-Üzümlü
Çavdır’dan sonra bir traktör yolundan nihayet tekrar ormana giriyorsunuz. Hatta Kınık Çavdır arası bir ara ana şehirler arası yoldan karşıya geçmeniz gerekiyor. Buradan sonra bol bol villa inşaatı var. Sonraki yol antik su yolları üzerinden bir tarafınız yokuş yukarı doğru ilerliyor. Ve sonra bomba geliyor ve iki tarafı yıkılmış bir köprüden geçmeniz gerekiyor. Biz buradan sonra geri döndük.
Üzümlü-Kaş ve Delikkemer
Buradan sonrasını Phellosa kadar yürümedim.
Normalde bu yol Üzümlüye gidiyordu ve biz neredeyse köyü görmüştük. Duyduğuma göre Üzümlü Akbel arası asfalt yolmuş. Akbel’den sonrası konusunda kafam biraz karışık sanırım burada birden fazla yol ayrımı var. Ancak bir rota Akbel’den Delikkemere gidiyor ben burayı görmek için bu bölgeye gittim ve bir süre yürüdüm. Delikkemer antik su borularının olduğu bir yer ve yol bu boruların üstünden gidiyor. Harika bir manzara. Anladığım kadarıyla bu yol Patara antik kentine doğru gidiyor.
Yol Pataradan mı geçiyor bilmiyorum ama sanırım Kalkan’a gidiyormuş. Ancak bu yol için çok ciddi uyarılar var. Çok tehlikeli olduğu söyleniliyor.
Ancak ben eminim Akbel’den Bezirgan tarafına gidenler Kalkan’dan geçmiyor. Bu yüzden böyle de alternatif bir rota var. Bu rotadan direkt giderseniz Delikkemeri göremezsiniz. Bu yol Bezirgan, Sarıbelen ve Gökçeören köylerinden geçiyor. Bu bölgelerde ulaşım ve konaklama var mı hiç bilmiyorum. Ben daha önce Çukurbağdan Phellos antik kentine oradan da dönüp Kaşa inmiştim. Dik bir yokuş. İnanılmaz bir Kaş manzarası var.
Kaş-Limanağzı
Likya yolunu parça parça yürüdüğümüz için Kaş da Fethiye gibi bolca kaldığımız bir kasaba oldu. Çoğunlukla Kaş kampingde kaldık. Çukurbağ’dan Kaşa ve Kaştan Limanağzına olan yollar kısa yollar. Çukurbağdan Kaşa ulaşım var. Limanağzından feribot ulaşımı var. Yani isterseniz bu ikisini birleştirip bir günde gidebilirsiniz. Ancak Limanağzı Kılıçlı arası uzun bir yol. O yüzden Kaştan değil Limanağzından başlamanızı öneririm.
Limanağzına gitmek için Kaş merkezden geçecek Küçükçakıl Büyükçakıl plajlarını ana yoldan geçeceksiniz. Sonra deniz kenarına doğru kıvrılan patikaya gireceksiniz. Burada da arkadan dolanan alternatif bir rota varmış ama biz direkt geçtik ve kendimizi bir kral mezarının tepesinde bulduk ve buradan halatla indik. Limanağzındaki tesislerin bahçelerine ücretsiz çadır kurulabiliyordu. Bu konuda çok memnunduk. Deniz de harika. Ancak bir gittiğimizde bir arkadaşın ısrarı üzerine tesisi kullanalım dedik ve zehirlendik! Bu bölgeye kara yolu da yok. Sahil güvenlik kurtardı. Adamlar çok iyi çalışıyor yalnız bunu belirtmem gerek. Kaş hastanesi minik bir yer. Doktor ve hemşireler gıda zehirlenmesine fazla alışık görünüyordu bu yüzden yiyip içtiğinize dikkat edin. Biz o zamana kadar hep marketlerden aldıklarımızla kendimiz ekmek arası yaparak beslenmiştik. Ayrıca Limanağzına arkadaki Likya yolundan özellikle geceleri yaban domuzları gelebiliyor.
Limanağzı-Kılıçlı
Buradan sonrası dediğim gibi uzun ve az tırmanışlı bir rota. Limanağzından çalıların içinden geçerek ayrılın. Karşı kıyıya kadar orman içinden gidin. Ben burada işaretleri bulamadığımı hatırlıyorum. O yüzden direkt mapsten karşı kıyıya doğru giden yolu bulabilirsiniz. Sonra ufakdere adında bir iki haneden oluşan köye kadar denizin kenarındaki kayalardan gideceksiniz. Ufakdere’den sonra kıyıdan giden patikalar ve traktör yolları eşlik edecek. Çok güzel bir rota aslında. Sürekli deniz kenarı. Terk edilmiş limanları da görebilirsiniz. Bir süre sonra bir gözlem kulesine giden yoldan tırmanış başlıyor ama burada da dönemeci kaçırıp kaybolmuştuk. Tepeye tırmandıktan sonra Kılıçlı köyüne kadar traktör yolundan ilerliyor. Biz tepeye vardığımızda hava çoktan kararmaya başlamıştı. Bir traktöre atlayıp köye vardık.
Likya yolunun sevmediğim kısmı köylerde kalmak zorunda kalmak. Yolun ortasında kalmak yasak mı bilmiyorum. Her ne olursa olsun insan bi banyo yapmak istiyor. Köylerde evinin bahçesini açan köylüler var belki bu konuda tek eleştiren ben olacağım ama beş yıldızlı otel parası alıyorlar. Kılıçlı köyü için söylemiyorum bu genel olarak Likya yolu boyunca bu şekilde. Cidden vatandaşımız çok uyanık. Ben o parayı vereceğime bir şekilde merkeze geri dönmenin yolunu buluyorum.
Kılıçlı- Üçağız
Kılıçlı Üçağız arasında görmek istediğim Aperlai var. Ama Kılıçlı Üçağız arasında Aperlai hariç kalınacak bir yer yok ve Aperlai de bu rotanın tam ortasında bulunuyor. Ben de Limanağzından Aperlaiye yürüyebilir miyim acaba dedim ancak mümkün olmadı. Açıkçası Limanağzı Kılıçlı arası epey uzunmuş. Belki tersi yol Üçağızdan Aperlaiye denerim bir ara.
Üçağızda dandik ötesi bir yerde kaldık. Bir de 100dolardan 100liraya indiler diye sevinmiştik ama 100lira bile çok fazlaymış oraya. Bu arada o zamanın parasıyla söylüyorum sanırım dolar 1.5 lira civarıydı. Böyle böyle Türkiye’de turizmden nefret ettim diyebilirim. Üç ağızda tekne turuna katılıp batık şehir Kekovayı gezmiş olduk.
Üçağız-Andriake
Neyse Üçağız Andriake arası harikaydı. Tırmanış oldukça az. Bol bol tarihi kalıntı var. Çoğunlukla deniz kenarından patikalardan gidiyor. Andriake Demre’nin batı yakası. Orada bir kampingde kaldık. Harika bir ortamdı. Yalnız çok fazla sivri sinek vardı. Ayrıca sivri sinekler mutanttı galiba beni kazağımın üstünden ısırmışlar.
Andriake-Finike
Yol Andriake’den Myra isimli antik kente gidiyor. Burası noel babanın doğup büyüdüğü kentmiş. Ben buraları yürümedim. Ama Myradan sonra 3gün boyunca dağların tepesinden hiçbir yerleşim yeri, market olmayan bir yol başlıyormuş Finikeye kadar. Buradan açıkçası korktum ve yapamayacağımı düşündüm. Ama şöyle bir alternatif buldum. Myra antik kentine kadar Likya yolu takip edilebilir. Bu yolun bir kısmı asfaltmış. Sonra şehir içinde Beymeleke gidilebilir. Ve Beymelek’ten itibaren Finike’ye kadar Aziz Nicholas yolu takip edilebilir. Mavi beyaz işaretlermiş. Beymelek Finike arası bir kısmı asfalt bir günlük yolmuş diye duydum.
Finike Mavikent arası tamamen asfalt olduğu için dolmuşla gittim. Ancak kitapta yazanın aksine Mavikent Karaöz arası da asfalt yoldu. Karaöz’e de otostop çektim. Yani tam olarak Belos- Karaöz arası asfalt diyebilirim. Bu da epey bir yol yapıyor.
Karaöz-Kemer
Karaöz’den Tekirova’ya kadar inişli çıkışlı, tırmanışlı, deniz kenarından patikalarla giden benzer yollar var. Ama kesinlikle önereceğim çok güzel yerler.
Karaöz’den sonra meşhur Gelidonya fenerine geliyorsunuz. Sonra Adrasan ve Olympos var. Gelidonya Fenerinden Adrasan arası biraz uzun o yüzden Karaözde bir gece kalıp sabah erken çıkabilirsiniz. Pek çok kişi Gelidonya fenerinde kamp atıyor. Ancak çok rüzgarlı oluyormuş. Ben Karaöz’e ancak öğle saatlerinde varabildiğim için yola çıkıp git gel yaptım sonra da Olympos tarafından aynı şekilde gel git yaptım. İki gün gitmesi dezavantajı oldu. Bu noktadan sonra konaklama ve ulaşım derdi yok. Tabii bu şekilde Karaöz’den dönüş sıkıntı oldu. Yine otostop çektim.
Olumposta da Likya yolu aslında ikiye ayrılıyor. Ben Çıralı sahilden gittim. Diğeri Yanartaştan tepeden gidiyor. Bir gece Olymposta kalıp buraya giden gece turlarına katılabilirsiniz. Burada yer altından çıkan ateşin hiç sönmeme gibi bir özelliği var. Zamanında olimpiyatlar buradan başlatılıyormuş.
Fotoğrafların tamamı ben ve eşim tarafından çekildi.