Kızılcık şerbeti ve Ataerkil aile

Epeydir düşünüyordum kızılcık şerbeti ile ilgili yazıp yazmamayı. Kesinlikle farklı bir konuyla karşımıza çıktı. Gerçek hayat hikayeleri diye deli saçması şeyler izliyoruz. Bu yazımda biraz bahsetmiştim.


Bu hikaye oldukça gerçekçiydi. İki zengin aile var. Yani fakir kızın zengin aileye yamanma hikayesi değil sonunda. Son yıllarda Türkiye’deki sermayenin el değiştirmesi sonucu benzer ekonomik koşulda ama apayrı eğitim ve kültür seviyelerindeki aileler oluştu. Bu tür iki ailenin evlilik yoluyla birleşmesi sonucunda oluşan kültür çatışması işleniyor.


Dizi bir yerde sıktı. Barizdir diziler tutunca gereksiz uzatıyorlar. Bıraktım birkaç bölüm sonra tekrar izlenmeye başladım. Geçen bölüm hakim doktor raporu olmadan sırf kocası kadına deli dedi diye henüz emen bir bebeği babasına verdi. Ustüne bebeği anneden polis çevirmesiyle aldılar. Evet bu ülkede güçlü gerçekten ekstrem işler becerebiliyor dostlarım ancak şu durum Türkiye’de mümkün değil. Dram yaratmak için böyle sallanmasına sinir olup diziyi sonlandırdım. Ancak sıkıntı yok Fox Tv bu sezon cidden farklı yapımlara yer vermiş.


Dizide kadın karakter ataerkil bir aileye gidiyor. Ben de ataerkil ailede baskın olmayan bir kadın olmanın gerçekte daha iyi olup olmayacağını sorgulayacaktım. O yüzden bu yazıda iki konuyu birleştirmeye karar verdim.

Ataerkillik daha mı eşit?


Ataerkil aileler evin maddiyatı hariç her şeyi kadının sorumluluğuna veriliyor. Kadın evin maddiyatından sorumlu olmuyor. O sorumluluk erkekte oluyor. Aslına bakarsanız bir nevi burada eşitlik var.


Şimdi ataerkil olmayan ailede maddiyat sorumluluğu kadın ve erkeğe eşit verilirken evin tüm yükü yine kadına veriliyor. Şimdi bu durumun saçmalığının farkındayım. Hani kadın çalışıyorsa evde de erkeğin sorumluluk alması gerekir bu durumda. Ama ataerkillikten modernliğe geçme bir aşama. Şu an artık tek çalışanla ev geçinmeyecek bir dönemece girdik ve kolay kolay çıkamayacağız. Kadın mecbur çalışacak mı çalışacak. Bu durumda kadın bu evrime uyum sağlamış ama erkek uyum sağlamakta geri kalmış görünüyor. Bu da insanoğlu olarak şu ana kadar hayatta kalmamızda kadının daha iyi adaptasyon gerçekleştirmesinin rolü olduğunu gösteriyor. Ama bu konu ayrı bir yazı hak edecek kadar geniş.


Sosyal evrim kısmını geçersek. Erkek, kadının çalıştığı durumda evin sorumluluğunu ortak karşılaması gerektiğinin farkında olsa da çevresinden gördüğü ataerkil arkadaş, aile vs etkisiyle yine kolay olana kadına yüklenmeye devam ediyor. Modernleşemeyenlerin etkisinde kısmi olarak kalmamız da tam olarak modernleşemediğimizin, henüz dönüşüm halinde olduğumuzun göstergesi.


Ataerkil aileye dönersek erkek ve kadının ayrı, kesişmeyen sorumlulukları var. Ve bir feminist olarak açıkça söylemekiyim ki bu roller sözde modernlikten daha eşit görünüyor.

Yine de…


Ancak feminizmden vazgeçmiyorum ve sonuçta hiçbir şey kurallarına uygun ilerlemiyor. Kızılcık şerbeti dizisinde görüldüğü üzere adam kadını aldatıp, ortada bırakabilir. Bu ataerkillik mi değil. Yani erkek modernliği işine geldiği gibi yorumlarken aslında ataerkilliği de kafasına göre yorumluyor.


İşte sırf bu olasılık yüzünden, çoğu aile kızının eli ekmek tutsun isteyerek okutuyor. Zengin ailelere daha iyi reklam yapsın adı altında davranan aileleri hariç tutuyorum. Hatta sonrasında işe girmek gerekiyor ki belli yaşı geçince deneyim probleminden kaynaklı problem yaşanmasın. Sonuçta kadın her zaman ayakta durabilmeli.


Kısaca sorun biraz da kişinin kendisinde. Bugün ataerkillikle modernlik konusunda tartışıyoruz. Ama tam anlamıyla yaşandığında ikisi de kadına nispeten eşit bir ortam sağlayacakken maalesef ikisi de kadına eşit olmayan bir ortam sunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir