Dil Hapishanesi

Daha önce dil tarihiyle ilgili yazımda hangi dillerin dilimiz üzerinde etkisi olduğundan bahsetmiştim. Dubai’de yaşamak için Arapça bilmeye gerek yok. Ancak hem Arapçanın pek çok ülkede konuşulması, gelişmiş ülkelerde büyük bir çoğunluk oluşturdukları ve maalesef kendi ülkemizde de artan Arapça ihtiyacından dolayı gelmişken Arapça öğrenmeye karar verdim. Ve Türkçeyle ortak kelimeleri öğrendiğim her gün şok olmaya devam ediyorum.

Türkçede 8 binden fazla Arapça kelime var. Hatta kelime bile Arapça. Tabii normal konuşurken 8 bin kelime bile kullanmıyoruz. Böyle düşününce ne kadar çok kelime olduğu ortaya çıkıyor. O kadar temel şeylerimiz Arapça ki. Mesela bir Türkçe selamımız bile yok. Ben önceden ‘selamün aleyküm’ Arapça, ‘merhaba’ Türkçe sanardım. Meğer ‘merhaba’ da Arapçaymış. Biz Arapçayla tanışmadan önce birbirimize ne diyorduk hala merak ediyorum. Diğer bir örnek, ben önceden sadece ek almayan kelimeleri yabancı kökenli sanardım. Ancak sonradan öğrendim ki ek kullandığımız Türkçeye uyarladığımız pek çok Arapça kelime varmış. Hatta ben bir süre sonra Türkçedeki Arapça sözcükleri ayırt etmek için stratejiler geliştirdim. Mesela et, at, ye ile biten sözcüklerin çoğu arapça. Aslında et, at Arapçada çoğul ekiymiş. Nedense çoğu Arapça kelimeyi çoğul kullanıyoruz. Hatta Mısırlı bir arkadaşım skeçlerde Türkiye’den gelip Arapça konuşmaya çalışan karakterlere hep olur olmaz yerde çoğul kullandırırız demişti. Mesela saat Arapçada saatler demek. Tekili saa. Yani saatlerin tercümesi saalerler gibi bir şey oluyor. Bu arada tercüme ve şey de Arapça. Genel olarak meyve, sebze, ülke, meslek isimleri, mutfak malzemeleri, kırtasiye, edebiyat, siyaset, hukuk terimleri Arapça. Zaten mutfak, malzeme, kırtasiye, edebiyat, siyaset kelimeleri de Arapça kökenli. Mutfak yemek hazırlama anlamına gelen atbuhu kelimesinden geliyor. Kırtasiye okumak anlamındaki kıraat kökeninden geliyor. Siyaset at terbiyecisi anlamındaki seyisden geliyor. Bu arada terbiye de Arapça. Seyis de belki seyyardan geliyordur. Gezici anlamında. Arapçada arabaya seyyare diyorlar. Bu arada uçak da teyyare. Malzeme lazımdan geliyor. Lazım da Arapça. Mektup mesela yazmak kökeninden geliyor ektubdan. Medrese mesela öğrenim görmek anlamındaki edrustan geliyor. Bu arada isim de arapça. Naber diyoruz mesela. Burada Emaratta şulahbar diyorlar. Haber Arapça çünkü. Arapça öğrenin demiyorum ama Arapça öğrenmeye başladığımdan beri bilmeden kullandığım pek çok kelimenin aslında ne anlama geldiğini öğrenerek ciddi bir aydınlanma yaşadım. Dini terimler enteresandır Farsçadan gelmiş.

Günlük konuşmada belki daha çok anlamını bildiğimiz Türkçe sözcükler konuşuyoruz. Ancak edebiyata geçtiğimizde anlamlarını üstün körü bildiğimiz pek çok kelimeyle karşılaşıyoruz. Ancak Arapça öğrendikçe bu kelimelerin onların günlük dilinde olduğunu öğrenyorum. Bütün bunlar neden önemli? Çünkü konuştuğumuz dil aslında düşünce yapımızı etkiliyor. O yüzden ne konuştuğumuzu derinlemesine anlamamız önemli. Anlamayınca ifadeler arasında sıkışıp kalıyorız ve dil hapishanesine giriyoruz.

Şu an aklıma gelen diğerleri şunlar: mesela esef üzüntü anlamına geliyor. Maalesef aslında üzgünlük belirten bir sözcük. Ancak biz genelde esef değil üzgünüm kullandığımız için bu kelimenin anlamını tam olarak anlamadan kullanıyoruz. Ama mesela ingilizce karşılığı olan unfortunately’nin şanssızlıkla alakalı olduğunu anlayabiliyoruz. Diğer bir örnek sevdayı aşk zannediyoruz. Meğersem siyah renk anlamındaymış. Bu durumda kara sevda bir anlatım bozukluğu yaratıyor. Başka bir örnek sittin sene. Sene zaten arapça. Sittin de altmış sayısına denk geliyormuş. Biz de zannediyoruz ki ses benzerliğinden dolayı küfürümsü. Bu arada küfür de arapça. Halbuki 60 yıl anlamında. Tam olarak imkansız değil yani. Bu arada yani de Arapça.

Türkçeye en fazla etki etmiş olan dil Arapça. Bir Arap telaffuzumuzu tam olarak anlasa konuştuklarımızın bir kısmını anlayabilir. Bu arada telaffuz da Arapça. Her lehçe de değişiyor ama. Bu arada lehçe de Arapça. Burada nutuk diyorlar. Nutuk da mı Arapçaymış? Estağfirullah. Türkçe’ye en fazla etki etmiş ikinci dil Fransızca. Ancak Arapça öğrenirken fark ettim ki o sözcükler aynen Arapçaya da girmiş. Bu dönem de etkileşmeşiz yani. Hatta bunu da öğrenince dedim ki biz Türkçe’den çok Arapça konuşuyoruz kardeşim.

Kültür ve dil olarak en fazla etkileştiğimiz ülkelerden biri de İran. Çoğu dilde gün isimleri o dilin rakamlarından geliyor. Bu arada rakam da Arapça. Yani pazardan itibaren birinci gün ikinci gün şeklinde gidiyor. Fakat biz de öyle değil. Biz de toplama. Erte gün anlamında. Salı arapça üçüncü gün anlamına gelen selesin den geliyor. Ama ilk harfi ts gibi telaffuz ediliyor. Bu arada harf de Arapça. Çarşamba ve perşembe Farsçada dördüncü ve beşinci gün anlamında. Cummua ise Arapça da toplanma anlamına geliyor. Sayılarımız sıfır harici Türkçe. Hariç Arapça bu arada. Sıfır da Arapça.

Son olarak yine alfabeye dönmek istiyorum. Önceki yazılarımda Arapçada ne kadar Türkçeden farklı ve gırtlak yapımıza uymayan sessiz olduğundan bahsetmiştim. Arapçada bizde hiç olmayan peltek harfler var. Peltek s, z gibi. Tdz gibi telaffuz edilen bir harf var. Kh gibi bir harf daha var. Bir de ayın diye bir gırtlak ünsüzü var onu nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Yukarıda bahsettiğim salı da olduğu gibi kendi gırtlağımıza uyarlamışız. Bunun yanında Arapça da p, ç, j ve g sessizleri yok. En çok p’ye şaşırmıştım. Gerçekten İngilizce konuşurlarken de p yerine b kullanıyorlar. En başta anlamakta zorlanmıştım ama şimdi alıştım. Bu sessizleri Farslar değiştirip alfabelerine eklemişler. Çünkü Farsça da Arap alfabesi kullanılıyor. Biz de eskiden daha çok Farsların eklediği seslerle birlikte kullanıyormuşuz alfabeyi. Ancak tekrar edeceğim, ünlü harflerden dolayı bu alfabe bize uygun değilmiş. Arapça da sadece 2 tane ünlü var harekelerle en fazla bu 6’ya çıkarılabiliyor. Biz de 8 ünlü var. Ancak inceltme işaretiyle bu 12’ye çıkıyor. Bu arada biz inceltme işaretleri kaldırıldı sanıyorduk ama meğersem yalan habermiş. Türkçe sesli zenginliği açısından dünyadaki en zengin dillerden biri. Bu yüzden alfabenin değişmesi zaruriymiş. Seslerde bu kadar farklılıklar olmasının bir sebebi de dil kökenlerinin oldukça farklı olması. Bu arada fark ve sebep de Arapça. Arapça olmadan konuşamıyoruz. Kendi orijinal diliniz resmen asimile olmuş. İşte kökensel olarak bu kadar farklı olmasına rağmen kelime ortaklığının bu kadar fazla olması uzun seneler süren etkileşimimizden kaynaklanıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir