Ülkesini terk eden vatan hainleri
Bir süredir yurtdışına yaşamak, çalışmak ve kendini geliştirmek için gidenlere vatan haini yakıştırması sürüp gidiyor. Bu insanlar ne yiyor ne içiyor, kiralarını nasıl çıkarıyor diye düşünülmüyor da iş bulup çıkınca direkt vatan haini etiketi yapıştırılıp geçiyor. Peki insanlar neden Türkiye’den gitmek istiyorlar?
Gelir gider dengesi
Son 5-10 yılda giderler büyük oranda artarken insanların maaşları aynı oranda artmadı. İnsanlar önce bazı alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kaldı. Örneğin artık sinemaya gitmemeye başladılar ya da günlük multivitamin almamaya başladılar. Düzenli bağışlarından vazgeçmek zorunda kaldılar. Sonraki yıllar işler iyice kötüleşti. Ekonomik kriz artık mutfaklara yansımaya başladı. Pirzoladan vazgeçti insanlar. Kebaptan vazgeçti. Ucuz yollu et girdi eve en fazla haftada bir. Kıyma porsiyonları bile küçüldü. Balıktan vazgeçildi. Ton balığı denendi sonra o da pahalı olmaya başladı. Peynir bile dert olmaya başladı. Kıyafet yenileme hayal oldu. Ev temizlik malzemeleri, covid dönemi maske bile ayrı gider kalemleri olarak bizi kara kara düşündürdü.
Vasıflı vasıfsız farkı
Türkiye de tahsilin ne olursa olsun özeldeysen maaşın asgari maaş ya da azıcık üstü memursan da maaşın memur maaşı. Neden okudum diye arada oturup düşünmüyor değilsin.
İş güvencesi
Önceden bununla ilgili epey yazı yazdım. Özel sektörde işverenlerin maaş vermemesi oranını kendi deneyimlerimizden yüzde 85-100 oranında buldum. Maaş vermeyerek her deneme sürecinde işçi çıkararak işini sürdürenler az değil. Bu durumda çalışıp hiç para alamadığın gibi üstüne ulaşım giderlerini cepten vermek gerekiyor. Bu durumda gerçekten ortam yaşanmaz hale gelebiliyor. İşveren maaş vermediğinde devlet işçinin arkasında durmuyor.
Güvenlik
Biri tarfından dolandırılırsan paranı nasıl kurtarabileceğini kendin bulman gerekiyor. Gerekli devlet kurumları vatandaşın güvenliğiyle ilgilenmiyor. Şikayet yolları kapalı. Güvenlik güçleri sadece malum kişiye muhalefet olanların peşine düşüyor. Devleti yönetenler kadınları pek seviyor gibi görünüyor. İstanbul sözleşmesini kaldırmaları kadın güvenliğini umursamadıklarını ispatladı. Eh senin kadın dediğin nüfusun en az yarısı. Kadın güvenliğinin olmadığı yerde erkek güvenliğinden de bahsedilemez. Kız çocuk sahibi olmak tek başına terk sebebi olabilir bu durumda. Ülkeye kontrolsüz mülteci akımı bir başka güvenlik sorunu. Bir Suriyeli’nin evine girip bir şeyler çaldığı kanıtlanırsa polisin ‘bir şey yapamayız çünkü onlar vatandaş değil’ demesi gördüğüm gerçeklerden.
Yatırım güvenliği
Ev almak istesen artık aylık ödemesi normal maaşla ödenecek gibi değil. O şekilde aldığın evi kiraya vererek evin ödemesinin yarısını çıkaramazsın. Artık insanlar kiradan kurtulmak, yaşamak için ev alıyor. Ancak aşırılaşmış fiyatlara alınan evler yıllarca yaşandıktan sonra aynı fiyata satılabilir mi? Son on yılda ev fiyatlar çok yükseldi o yüzden dolar tutanlar kadar olmasa da gayrimenkulu olanlar kar etti. Ancak artık yurt içinden çoğu insanın alamayacağı seviyeye ulaştı. Ülkedeki istikrarsızlıktan dolayı yabancı yatırımcı da kaybettiğimize göre elde kalan ev fiyatları daha fazla artmaya devam etmeyecek. Gerçi faizlerle oynama sebepleri birazda elde kalanları elden çıkarmak ama her faiz indiriminde ekonomi çok bozuluyor. Bu nereye kadar devam eder bilemiyorum. Bir de deprem bölgesi sorunu var ki Allah korusun bir deprem olsa varımızı yoğumuzu yatırdığımız evler elimize patlayabilir. Kira geliri için ev satın almak mantıksız. Kiracı kirayı ödemezse o da elinizde patlıyor. Bu konuda sizi koruyacak bir uygulama yok. Her konuda kanun bulmak mümkün ancak iş uygulanmasına gelince yukarıda da dediğim gibi hukuk sadece malum kişiye laf edenlere çalışıyor. Arabalar aşırı derece pahalı. Çok aşırı fiyatlara çok kötü araçlar satın alıyoruz. Zaten yakıt da aşırı pahalı olduğu için aslında baştan araç almak mantıksız. Servis ücretleri aşırı.
Barınma problemi
Özellikle son yıllarda artık insanlar ellerinde kalanları satarak geçindikleri için kiraladığınız evlerden zırt pırt çıkarılmak zorunda kalabiliyorsunuz. İnsanlar ellerinde satacakları malları bitince ki bir gün bitecek ne yapacaklar benim için cidden merak sebebi.
Zamansızlık
Özellikle özel sektörde çalışma saatleri en az haftanın altı günü ve günde 12saat oluyor. Ya da en azından haftada 60 saat oluyor. Bu durumda aslında dinlenmeye bile vakit olmuyor. Çoğu özel iş yerleri yıllık izin vermeyebiliyor. Özel sektör köle gibi çalışmak ve işsizlik arasında gidip gelmenize sebep olabiliyor. İşsizliğin psikolojisi çok daha ağır oluyor ve bu sefer iş aramaktan hiçbir şeye vakit olmuyor. Ailenize, sevdiklerinize ve kendinizi geliştirmeye vakit olmuyor.
İhtiyaçlar hiyerarşisinin alt basamakları bittiyse biraz da üst basamaklara geçelim.
Her alanda torpil var
Başarılı olmak için uğraşmayı geçtim deneyemiyorsun bile her alanda torpilli biri önüne geçiyor. Torpil ve liyakatsizlik her alana o kadar yansımış ki asgari maaşın altını kabul ettiğin taşeron vasıflı işlerde dahi torpil işliyor.
Bilimsel projeler destlenmiyor
Bilimsel projelerimden en azından birisi desteklendiği için hiç desteklenmiyor diyemem. On sene önce destekleniyordu. Bir miktar cepten çıkmıyor değildi. Ancak son dönem ya hiç desteklenmiyor ya bin dereden su getirilip bezdiriliyor. Ya da çok düşük bütçeler ayırılıyor. Bir araştırma, geliştirme yapacaksan cepten ödemeye razı gelmen gerekiyor. Ee yukarıda bahsettiğim hayatı yaşıyorsan nasıl yapacaksın? Ya da nereye kadar yapacaksın?
Sanatta iş yok
Aslında çok normal çünkü sanattan anlayan eğitimli insanlarda para kalmadı. Nerede sıfır eğitimli dolandırıcı ruhlu tip var onlarda para. Onlar da sanattan anlamıyor. Aslında o kadar zeki o kadar parlak insanlarımız var ki çok yazık oluyor. Piyasada iş yapan bazısı Türkten sanatçı olmaz kafasında olabiliyor. Ya da sadece para kazanmayı hedefleyerek yurt dışında tutanı kopyalıyor. Yeni fikirlere tamamen kendini ve olanakları kapatıyor. Bu millet neredeydi nereye geldi diyerek profesyonel bakış açısından uzak sadece günü kurtarmaya bakıyor. Eğitimsiz öne çıkıyor, eğitimli zamanını para kazanmak için başka işlerde geçirirken örseleniyor.
Vatan Fikri
Vatanım canım benim dediğindeyse biri geliyor ülkenin kurucusuna küfür ediyor. Ülkenin bir kurtuluş savaşı vermediğini iddia ediyor. Tarihi ne kadar bilgi varsa tersini iddia ediyor. Bitmiş gitmiş başka bir ülkenin hasretini çekiyor. lkenin ekonomisini ve adalet sistemini mahvetmiş kişileri dünyanın gittiği istikhametin tersine doğru giderek başımıza saltanat sahibi yapmayı planlıyor gibi konuşuyor. Ülkede milli bayram gibi milliyetçiliğe dair ne varsa mahvediliyor. Bir de bunları yapanlar kendine milliyetçi diyip diğer vatanseverlere vatan haini diyorlar. Tam bir akıl tutulması. Binlerce yıllık kültürel varlığımızı reddedip arapların bile gitmediği yolları işaret edip milli benliğe meydan okuyorlar. Kısaca insan diyor ki; böyle devam ederse bir milli duygu ya da ülke kalacak mı? Ben zaten ülkeyi terk etsem ülke daha ne kadar zarar görebilir ki? Zaten bir şeyler yok edilmeye çalışılıyor ben ülkenin içindeyken buna ne kadar engel olabiliyorum ki açlıkla cebelleşirken? Hadi bir şekilde engel olmak istiyorum zaten tüm algılar internetten kasılıyor neden ülkenin içinde olmam gerekiyor?
Peki yurtdışına çıkınca ne değişiyor
Gelir gider dengesi
Yurt dışında gelir gider dengesi daha insaflı. Türkiye’de artık vazgeçtiğin pek çok gıda maddesi eve girebiliyor. Marketlerde tropik meyvelerden dünya mutfağı malzemeleri ve hazır gıda ürünlerine kadar inanılmaz bir bolluk var. Biz bir sene bu varlık yokluk algısı arasında bocaladık diyebilirim. Kıyafet, ev malzemeleri satan dünya standartlarındaki firmalar kur farkından dolayı daha ucuza geliyor. Ticaret geniş olduğu için çinden gelen ucuz mallarla ömrünü geçirebiliyorsun. Bozulursa ya da parçalanırsa yanmayacağın kadar ucuza almayı seçme lüksün var. Kur farkından dolayı dünyanın farklı ülkelerini ziyaret etmek isteyebiliyorsun. Ev temizlik ürünleri vs ayrı gider kalemi olmaktan çıkıyor.
Vasıflı vasıfsız farkı
Çoğu yabancı ülkede üniversite mezuniyeti gerektiren işlerle diğerleri arasında en az iki kat maaş farkı var. Üniversite mezuniyeti gerektiren bir iş yapıyorsanız pek çok ülkede maaşınız asgari maaştan çok farklı oluyor.
İş güvencesi
Çoğu gelişmiş ülkede maaş verememek diye bir şey yok. İşsizlik var ama iş bulursanız maaşsız kalma olayı yok. İş sözleşmelerinden iş imkanlarına kadar devlet tarafından kontrol ediliyor.
Güvenlik
Ben pek çok avrupa ülkesinin güvenli olmadığını düşünsem de pek çok ülkede potansiyel suçluları korkutan kurumların varlığı hissediliyor.
Yatırım güvenliği
Pek çok ülkede ev alırsanız aylık ödemesini kiradan kazandığınız parayla yapabiliyorsunuz. Kira ödemeleri sözleşmeleri yine devlet tarafından kontrol ediliyor. Türkiyede 20 yıllık ağır hasarlı araçlara ödediğiniz ücretle başka ülkede birinci el araç ya da ikinci el lüks araç alabiliyorsunuz. Yakıt ücretleri ayrı bir gider kalemi olsa da Türkiye’dekinin yarısı bile etmiyor. Çoğu ülke ekonomik olarak istikrarlı olduğundan önünü görebiliyorsun.
Zamansızlık
Ücretsiz fazla mesai diye bir şey yok. Çalışma şartlarını işçi seçebiliyor. Daha az paraya daha az çalışabiliyor. Haftalık çalışma saatleri özel sektörde 45-48 saat arası. Çoğu ülkede ilk seneden başlayarak 30 gün yıllık izin var.
Kendini gerçekleştirme
Burada henüz bilimsel bir proje yapmadım. Ancak Türkiye’deki dijital olanaksızlığımız bitince işler çok değişti. Gelir gelmez ne kadar elektronik eksiğimiz varsa bir anda alabildik. Şu an eşim sanatta ciddi bir yere geldi. Dijitalleşen bir çağdayız. Türkiye’ye de iş yapıyor Birleşik Devletler’e de. Nereye iş yaparsa yapsın Türk olduğumuz değişmeyecek ve ülkemizi temsil etmeye devam edeceğiz. Türkiye’de kalsaydık malzeme almaya paramız yetmediği için bu noktaya gelemeyecektik.
Gerçekte ülkeyi terk etmeyerek ülkeye daha faydalı olabilir miyiz?
İşte anlamadığım noktalardan biri. Açlıkla cebelleşirken ülkene ne kadar faydalı olabilirsin ki? Hizmet sektöründe evet sanki artık kendi vatandaşına değil başka vatandaşlara hizmet ediyorsun. Zaten hizmet sektöründe yerin doldurulabilir olduğu için maaşın o kadar düşük. Adam sistemi öyle ayarlamış ki torpille işe almak için eğitimli olma koşulunu koymuyor. Eh orada her türlü liyakatsiz torpili yapıyor zaten sen olsan da olmasan da. O ortamda örselenmeye ne yaptığını unutmaya başlıyorsun bir süre sonra. Ama biraz daha üst seviye bir iş yapıyorsan? Bilim, sanat… Bu konuda bir şeyler yapabilecek kişilerin önü o kadar kapalı ki ülkemizde. Küreselleşen ve dijitalleşen bir çağdayız. Kişi hayatını kurtarabileceği ve midesini, yarınını düşünerek kafasını meşgul etmediği bir ortama gitse daha çok şey üretmez mi? Yurt dışından da ülkesine faydalı olmaz mı? Ya da kendini geliştirip ülkene dönsen? Bir yenilik görüp ülkene getirsen? Dil öğrenip dönsen, ülkende öğretsen? Ülkeni temsil edip reklamını yapsan? Turist çeksen? Yatırımcı çeksen? Kendin parayı bulup ülkende yatırım yapsan? Ülkene döviz soksan? Bütün bunlarla sanki ülkede kalıp kıyma hesabı yapmaktan daha faydalı olurmuşuz gibi geliyor.
Hiçbir şey olmasa bile farklı kültür öğrenirsin, farklı dil öğrenirsin. İnsan bir ülkedeyken bakış açısı sınırlı kalıyor her açıdan.
Vatan hainliği nereden çıkıyor?
Bu kafa, algı kasar trollük yaparken halkı geri zekalı sananlar tarafından çıkarılıyor herhalde. Türkiye Cumhuriyetine, kurucusuna, tatihine, değerlerine nefretini açıkça belli edip, Türkiye Cumhuriyet’ini yıkıp yerine kendi hayali devletini kurmak isteyenler bu hastalıklı düşünceye karşı çıkan her vatan severe vatan haini diyor. Kendi hayali ülkelerinde yaşıyor bu insanlar. Şizofreni de değil cahillik aslında. Ya da hepimiz tam anlamadığımız başka bir oyunun içindeyiz. Aslında eğitimli insanların gitmesi onlar için iyi gibi. Ama bir taraftan algı dijital ortamda kasıldığı için aslında hiçbir yere gitmiyorlar. Zaten üretimin önü tıkalı olduğu için bu insanlar ülkelerinde üretemeyecekti. Yani kalsalar ne fark eder? Belki insan kaybı insanlardan alınan vergiyi azaltır. Ancak insanlar fakirleştikçe o vergi de azalacaktı.
Bir de bu ülke yıkıcı zihniyettekilerle savaşmayı bırakıp ülkeyi terk ettiğimiz için kızan daha ılımlı bir kitle var. Ama dediğim gibi bu algı oyunları dijital dünyada olduğu için aslında kimse bir yere gitmiyor. Daha güçleniyorlar aslında. Özgürce fikirlerini söylerlerse işlerini kaybetme korkusu yok artık çünkü.
Ayrıca iki kitle aradındaki fark ne? Bir grup ülkesinde bilim, sanat üretmeyi deneyip aç kalıp yurtdışına çıkarken herkese vatan haini etiketi yapıştıranlar ülkesi için sadece oy veriyorlar. Ülkesi için iyi olanı değil de ülkesinin geleceğini karartmak uğruna kendine günü kurtaracağı cüzi bir ücret veya torpil ayarlayanı seçen bu kişilerin karşılığında yurtdışına çıkanlar hala oy verebiliyor. Neden veremesin ki zaten?
Bir de benim gözlemlediğim kıskanç bir grup var. Onlar da aslında ülkelerinden memnun olmayıp başka ülkeyi denemeyecek kadar tembel olanlar. Çalışkan olsan da daha önce dediğim gibi yurtdışına çıkmak için iyi derecede dil, denklik belli bir miktar birikim derken çok da kolay değil. Kur farkı yüzünden uçak parası bile dert olabiliyor. Bunun farkında olanlar da bu konuda başarılı olup tuzu kuru mertebesine ulsşanlara nefret kusabiliyor.