Türkiye’de Türk Müslüman Kutuplaşması
Son yıllarda bir Türk-müslüman kutuplaşmasıdır sürüyor. Aslında çok saçma bir tartışma. Sanki müslümanlar Türk olamaz. Türk olan da müslüman olamaz gibi.
Ben bu tartışmanın aslında Türk tarafındayım. Yani açıkçası bu konuya yanlı yaklaşıyorum. Çünkü bu iddia müslüman olup Türk olmadığını iddia edenler tarafından atılan bir iddia. Türkler de doğal olarak karşı çıkıyorlar.
Şimdi anladığım kadarıyla bu söylemin müslüman tatafında olduğunu iddia edenler gerçekten Türk değil, başka ülkeden geliyor ya da Türk olmaktan mutlu değiller. Bunun karşılığında Türkler müslüman olmadıklarını iddia etmiyorlar. Sadece din konusu reklam edilmemesi gereken kişisel bir konu olduğu için bu kimlikle öne çıkmıyorlar. Müslüman olduğunu iddia eden grup var olan ülkemizi yıkıp yerine yeni bir düzen kurmak istiyor gibi konuşuyorlar. Gerçi bir nevi yıkıyor gibiler ama… Karşılığında Türk olan grup daha çok ülkesini korumak için bu gruba karşı çıkmaktan başka bir şey yapmıyor.
Peki bu söylemler ve neticesinde kutuplaştırma nereden çıkartılıyor. Gerçekten ülkeyi yıkıp yerine yeni bir düzen kurmak isteyenler var mı? Türkiye’de ciddi bir demokratik düzen değişimi oldu. Bu söylemler çıkarıldıktan sonra böyle bir değişimin olması tesadüf mü?
Zaten şöyle bir durum var biz müslüman bir milletiz. Yani hal böyleyken karşındakine sen müslüman değilsin demek mantıklı değil. Biz müslüman değiliz diyen bir grup varsa onlar da yanılıyor demektir. Çünkü bugünkü Türkiyede’ki Türklerin temelini oluşturan Türkmen toplumu Selçuk Bey’den itibaren müslümanlığı kabul etmiş bir topluluk. Sonra uzun bir süre bu kültürü benimsemiş ve yine müslüman olan başka gruplarla birlikte yaşamış. Bu bahsettiğim dönem yüzlerce yıl ve insan ne yaparsa yapsın bu denli köklü bir kültürün etkisinden kurtulamıyor. Farkına bile varmadığımız pek çok davranışımız ve düşüncemiz dünyanın diğer tarafında yaşayan müslüman topluluklarıyla benzer. Biz birbirimize bu denli benzerken bunu reddetmenin ve ayrışmanın anlamı yok. Ama kişisel olarak biri müslüman olmadığını söyleyebilir elbette. Bu dinin kişisel boyuttaki etkisi. Bu durumda yine ayrışmanın anlamı yok çünkü islam anlayışına göre kişi her an dine dönebilir. Bu anlayışa göre müslüman bir kişi ötekine kötü davranırsa o dini yanlış temsil eder ve o kişinin iyice soğumasına sebep olur. Ayrıca islam dinine göre dinde zorlama yoktur. Ancak kutuplaşmayı yaratan müslüman olduğunu iddia eden kişiler bu islami kurallardan ne kadar haberdar emin değilim.
Kutuplaştırma söylemlerini müslüman olduğu için çıkardıklarını iddia edenlere göre sanki müslüman olduğumuz için Türklüğümüzden ya da Türk kültüründen vazgeçmek zorundayız. Dinin kültürel bir etkisi yok değil. Ancak kendimize ait kültürel değerlerden ve ulusal kimliğimizden vazgeçmek durumunda değiliz. Zaten vazgeçmek durumunda olsaydık İslam dünya üzerindeki herkese inmiş olmazdı mantıken. Ayrıca kültürel ve din anlayışı olarak da her ülke farklı. Türkiye’de yaşanan islam farklıyken İran’da yaşanan islam farklı. Mesela Türklerin çoğu hanefiyken Arapların çoğu şafi ya da hanbeli.
Bu kutuplaştıran insanlara göre dünya müslümanlar, hristiyanlar ve yahudiler olarak ayrılıyor. Halbuki dünya ülkeler olarak ayrılıyor. Belki kişisel olarak müslümanlara daha çok yakınlık duyuyor olabilirsiniz ancak ülkeler kendi arasında farklı ilişkiler kuruyor.
Kutuplaştıran grubun laiklik düşmanı olduğu hepimizin malumu. Ama laklik gerçekten kötü mü? Herkes nasıl inanıyorsa öyle yaşıyor işte. Bu yine dinin kişisel boyuttaki etkisiyle ilgili. Ben laiklik karşıtı birkaç kişiye sormuştum. Bu kişiler dini inançlarına göre kendilerini kısıtladıkları konularda diğerleri de kendini kısıtlasın istiyor. Yani kendi günahları sevapları bitmiş gibi başkasınınkini düşünüyorlar. Aslında içten içe kendilerini kısıtladıkladıkları şeyleri yapmak istiyorlar. Tabii yasak olan daha tatlı oluyor. Ben bunu eğitim sistemindeki ödül ceza yöntemine benzetiyorum. İçsel motivasyon kazandırılmadığı zaman kurallar benimsenmiyor. Tabii bir de kuralların mantığa uyması gerekiyor. Mantık oturmayınca, insanlar kendi yaptıkları ya da yapmadıklarını benimsemeyince çevreye sarıyor. Ancak devlet olarak belli bir dini kural benimsemek sıkıntılı. Çünkü tek bir dinde bile bin farklı anlayış, bin farklı grup çıkıyor. Mesela genel olarak islam toplumunda Kuran’a göre yaşayanları müslüman olarak görmeyen pek çok grup var. Bazılarına göre daha farklı grupların daha farklı görüşlerini benimsemek gerekiyor. Ama hangi grupların hangi kuralları diye sorunca bin çeşit şey çıkıyor. Birincisi bu konu çok karmaşık. İkincisi insanları zorlarsan insanların gerçek yüzünü göremezsin ki.
Burada da bahsetmiştim bir Osmanlıcılık aldı yürüdü. Bu yazımda Osmanlı’nın da ne kadar yanlış anlaşıldığını yazdım. Kısaca bu adamlar Osmanlı adı altında tamamen atmasyon bir tarih anlayışı üzerine algı oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak tamamen bilinçsiz değiller. Osmanlı uzun bir süre otokrasi ve mutlak monarşi ile yönetildi. Bugün maalesef ülkedeki demokratik rejim geriledi ve başkanlık sistemiyle yönetim biçimimiz değişti. Zaten tüm bu kutuplaşma da bu yüzden çıkarılıyor. Ne kadar değerimiz varsa zayıflatılıyor. Baskı ve korku yaratılarak halkın yönetimdeki söz sahipliği azaltılıyor. Peki amaç ne ve bu stratejiler ülkeyi neye sürükleyecek hep beraber göreceğiz.
Ülkede yıllardır süren Türk- müslüman kutuplaşması algısı, bu algıyı yaratanlar milliyetçi olduğunu söyleyen grupla ittifak yapınca farklı bir hale geldi. Kafalar oldukça karıştı. Nasıl yani? Hani bu adamlar Türk düşmanıydı? Daha dün bayraklara saldırıyorlardı? Yani orada algıda bir kargaşa yarattıkları için artık ideoloji olarak kendileri çalıp kendileri oynuyor durumuna düştüler. İttifak yapan milliyetçi olduğunu iddia eden grup da doğal olarak kendi aralarında ayrıldı. Grubun gerçek destekçileri de görünen o ki artık başka partideler. Dün Türklere ve Türkiye’ye nefret kusanların bir kısmı bugün milliyetçi taklidi yapıyor.