Pedagoji Değil Sosyoloji
Taktiklerle, memeyle, yöntemlerle çocuğu bir şekilde 2 yaşına getirdik. Artık disiplin devreye girmeli. Ama o da ne? Çocuk daha disiplinden anlayacak yaşta değil. 2 yaş sendromu mu ne varmış. Çocuk mama sandalyesine bağlasan durmaz. Yemeği yere atar, yere pinçirir oradan yer. Duvarlara oyuncak atar. Eli kolu durmaz yaşıtlarını döver. Su ister, içer, gerisini kafasından aşağı döker. Ayakkabısını ayakkabılıktan çıkarır yatağına koyar. Yemeğiyle önce etrafın tozunu almaya kalkar öyle yer. Yatağa koltuğa su boşaltır. Kıyafet giymez arkasından bir saat koşturtur, giydirince çıkarır. Dışarı çıkınca yerlerde sürünmek ister. Yere yapışır yerden kaldıramazsın, o kadar da güçlüdür. Eli kolu durmaz, gözüne burnuna sürekli darbe alırsın. Ve bu saydıklarımın tamamını her gün yaşarsın.
Ee arkadaşım izin verme diyen çocuksuzlar olacaktır. Birincisi çocuk bunları saniye içinde yapıyor. İkincisi her zaman çocuğun tepesinde olacak değilsin ya yemeği kim yapacak, evi kim temizleyecek?
“Dayak cennetten çıkmadır, biraz dövmüyorsunuz şımarıyor” diyenler çıkacaktır. Benim çocuğu görenlerin çoğu da diyor nedense. Buna karşılık “çocuğu dövmeyin’ bağırmayın bile” diyenler çıkacaktır onlar zaten çocuksuzdur. Ama gerçekte, çocuğunu hafif de olsa hiç dövmemiş ya da hiç bağırmamış anne yoktur.
Hayaller:
-Çocuğum beni hiç dinlemiyor. Aşırı inatçı, hırçın. Dövmek istemiyorum. Kendimi kaybedip bağırmaya başlıyorum.
-Çocuğunuzu dövmeyin. Bağırmayın. Kötü söz söylemeyin. Olumsuzluk eki içeren kelimeler kullanmayın. Bütün bunlar onda kötü etki edecek. Ezilmesine sinmesine sebep olacaktır.
-Hiç de sinmiyor valla daha da şımarıyor.
-İşte o gelecekte çıkar.
Hayatlar:
Arkadaşım sorun, çocuk sizden ilgi bekliyor. İşini gücünü bırakıp çocukla ilgilenmen gerekiyor. Çocuğa ayırman gereken vakit çocuğun uyumadığı her vakit. Hani belki bir ihtimal beş on dakika kendi oyalanır. O zaman yüzbinlerin aklındakini soruyorum; bu evin işini kim yapacak?
Ee para kazanmak zorundasın. Sabahtan akşama iştesin. Eve geldin. Yemek bekliyor, temizlik bekliyor, bulaşık bekliyor, çamaşır bekliyor. İki üç saat de bunları yaptın. Bravo baylar bayanlar uykuya bir saat kala vaktiniz kaldı çocukla ilgilenebilirsiniz. Waldorf’tan Montessori’ye kendinizi her türlü geliştirdiğiniz konuda çocukla kaliteli vakit geçirin. Yetiyor mu, yetmiyor.
Çocuğun bakıcısı var. Hangi çocuk bakıcısı çocuk gelişimi mezunu ki artık okullarda kreşlerde bile çocuk gelişimi mezunu falan yok. Valla bak biz işin içinden geliyoruz size diyorlar falanca hocamız diye. Yok en fazla diploma işletiyorlar. Ee çok profesyonel birini de tutmadığınıza göre. Ben kendimden hatırlıyorum. Bakıcımla ayrı takılırdık. Ben kendim takılırdım ama mutluydum o ayrı. Yani kısaca çoğu bakıcı çocukla anne gibi ilgilenmiyor. Onu geçtim bakıcılar artık çocuğu istismar ediyor, dövüyor. Yani bakıcıda öncelik; ilgi, eğitim değil zaten çocuk hayatta kalsın.
Gerçi artık çoğu aile çocuğuna sahip çıkıyor ama bizde kız çocuğuyla çok ilgilenilmez sonuçta ananız babanız da çocuğunuza bakmazsa çoğunluk da kayınvalidesiyle çok iyi anlaşmıyor bence. Mükemmel bir aileye denk geldiyseniz şanslısınız.
Baba olayı bizde ütopik zaten. Dedim ya pedagoji değil sosyoloji diye. Bizde erkeğin evdeki yegane görevi dinlemektir. Ev işine de ortak olmaz zaten. Çocukla ilgilenmek de hiçbir zaman babanın görevi değildir.
Sonuç olarak çocuk gelir anneye yapışır. Anne işlerini yetiştirmeye çalışır. Çocuk ilgi görmeyince hırçınlaşır. Yaramazlık yapar. Sen de aman çocuğumda ne sorun var ne yapmalıyım der durursun. Hey kadın sana diyorum çocuğun haklı. Yalnızsın. Tek başına olacağı bu kadar.
Hayaller:
-Erkek çocuğum beni her gün evire çevire dövüyor. Baya ağzımı gözümü yırtıyor. Burnum ve kafam kırıldı. Her gün bir yerimde morlukla gidiyorum işe. Aslında çocuk zarar verdiğinin farkında değil. Oyun amaçlı yapıyor.
-Karşılığında sakın siz de ona vurmayın. Ona vurma demeyin. Karşılık vermeyin.
-ee vurmaya devam ediyor.
-karşılık vermeyin
-ama hala vuruyor
-işte karşılık vermeyin dedik ya
-????
Hayatlar
Siz çocuğa resimden heykele her türlü dersi veriyor da olsanız çocukla ilgilenen diğer kişiler erkekle böyle ilgilenilir diye sürekli boğuşup, pata küte vurarak oynuyorsa çocuğunuz böyle bir oyun anlayışı geliştirdi demektir. Aslında zor olan kendi doğurduğun çocuğu büyütmek değil çocuğun çevresindeki başkalarının doğurduğu yetişkinleri büyütmek.
Hayaller:
-Çocuğum isteği olmayınca çok sinirleniyor. Saldırıyor. Zarar verme amaçlı vuruyor ya da ısırıyor.
-Yukarıda da dediğimiz gibi karşılık vermeyin biz zaten oyun için ya da sinirlendiğinde saldırma davranışını ayırmıyoruz.
Hayatlar:
Siz isterseniz peygamber sabrı gösterin çocuğunuza bakan kişi sinirlendiğinde çocuğa bir kere bile vurmuş olsun ya da ısırmış olsun çocuk hareketi kapar ve bundan sonra sinirlendiğinde bu davranışı gösterir.
Hayaller:
-Çocuğum sürekli telefon, tablet, televizyon izliyor. Diğer türlü durmuyor. Tableti eline vermedik mi etrafı yıkıyor. Bazı zamanlar vermek zorunda kalıyorum. Zararlı mı?
-Telefon, tablet ve televizyonu çocuklara önermiyoruz. Mümkünse hiç göstermeyin.
-Ama çocuğum durmuyor.
-Durur.
-Ama kızgın yağla banyo yapmaya çalışıyor nasıl tutacağım?
-???
Hayatlar:
Yine yukarıda belirttiğim gibi. Siz bir elinizde sıcak tencere öteki elinizde çamaşır suyuyla etrafı ovarken bir üçüncü eliniz yok ki çocuğu tutasınız. Çocuğu bu durumda oyalayabiliyorsanız bu işleri başka biri yapıyor demektir. 2 yaş öncesi çocuğu işe dahil etmek işe yaramıştı. Ancak 2’den sonra çok hareketlenip, sınırları zorlayıp, tehlikeli hareketler yapmaya başlıyorlar. Yani işe dahil etmek her zaman işe yaramıyor. Ev de mükemmel olsun demiyorum. Zaten bırakın dağınık kalsın ama temizlemeden de olmuyor ki. Çocuk her yerde sürünüyor, hadi sürünmese de her yeri dağıtıp kirletiyor. Evin biraz da hijyenik olması gerekiyor. Yukarıda dediğim gibi erkeğin yegane görevi dinlenmek olduğu için de size yardım eden yok. Baktınız kızartma yağını kafasından aşağı dökmek istiyor verin telefonu tableti kısa süre oyalansın.
Ben 2 yaşına kadar telefonu tableti çocuğa hiç göstermedim. Kolay oldu mu olmadı. Sonuçta annesinden de babasından da görüyor istiyor. 2 yaşına kadar memeyle falan bir şekilde oyaladım ama bu oyalama işi 2 yaşından sonra zorlaşıyor. Benim bir fikrim daha, çocukların sonsuza kadar teknolojiden uzak tutulamayacağı. Ergenler için kitap yazdığım dönem internetin ciddi anlamda zarar verdiği pek çok çocukla karşılaştım. Çocuğun internette ne yaptığını büyük yaşlara kadar kontrol altında tutulması taraftarıyım. Ben 2 yaşını doldurunca bilerek kelime programı yükleyip eline verdim. Aynı programı farklı dillere de çevirmek mümkündü. Ben faydalı buldum. Gerçekten de çocuk kelime öğrendi. Ama sonra biraz karıştırmaya başladı. Hiç tahmin etmiyordum o yaşta ama interneti keşfetti özellikle de youtube’u. Ben de uçak moduna ayarlayıp birkaç Türkçe ve İngilizce içerikli veya şarkılı eğitici video yükledim. Arada videoları değiştirdim. Onları izledi. Zaten 5-10 dakikaya sıkılıyor. Şimdi biraz sıkıldı arada ille de YouTube istiyor. Ben de ne izlediğini takip ediyorum, yanına gidip izlediği şeyleri ona kısa cümlelerle anlatıyorum. Karşılığında o da bana anlatmaya çalışıyor.
Çocuklar ve teknoloji konusunda orta yolu bulan pek az kişiye rastladım. Hiç vermeyene rastlamadım. Ya günde 20 dakikayla sınırlandırıp bitince kati şekilde çocuğun elinden alan ya da çocuk doğar doğmaz ağlamasın diye eline veren ebeveynler var. Sanırım çoğunlukla herkes doğar doğmaz eline veriyor. Ben istenmeyen davranış haricinde diğer konularda çok katı kurallar konulmasına karşıyım. Mesela telefon kesinlikle yasak dedik, bu sefer çocuğun içinde kalıyor ve sonrası için daha düşkün hale geliyor. Çok katı olmadan kullanımın yeterli olduğu düşünüldüğünde çocuğun izlediğine katılıp diyaloga dönüştürülebilir. Ayrıca biraz araştırmayla teknolojinin faydalarından yararlanılabilir.
Hayaller:
-Çocuğum çok abur cubur yiyor.
-Çocuklara sağlıklı beslenmeleri için abur cubur alınmamalı. Sadece sağlıklı ve katkısız besinler verilmeli.
Hayatlar:
Ya bu katkısız besin olayı zaten ütopya. Şu an ata tohumla tarım yapmak yasak zaten. Gdo’suz bir şey bulmak mümkün değil. Biz katkı peşindeyiz. Çiğ süt alsan evde pastörizasyon cihazı olmadığı müddetçe kaynatmazsan brusella, kaynatırsan da tüm vitaminlerinin ölme riskiyle karşılaşma durumundasın. Bir yerde o katkılarla karşılaşılmak zorunda. Neyse çocuğun abur cubur yemesini istemiyorsunuz ama siz yemeseniz de eşiniz yiyor, onu ne yapacaksınız? Eşiniz gazoz alıyor. Çocuk gazozu görüyor. İçmek istiyor. Ee madem çocuğun abur cubur yemesini istemiyorsunuz evde ne işi var? Alın size eşinizle aranızdaki diyalog:
-Çocuk gazoz içiyor?
-Aldın koydun dolaba, çocuk gördü içmek istiyor.
-Verme çocuğa gazoz zararlı.
-Tamam.
-Oradan bana bir gazoz uzatsana
-Çocuğun önünde mi içeceksin?
-Hayatın gerçeklerini öğrensin.
Hayaller:
-Çocuğum iki yaşına girdi hala konuşmuyor.
-Çocukla bol bol muhabbet edin.
Hayatlar:
Yine yukarıda bahsettiğim gibi. Çalışıyorsunuz vaktiniz yok. Eve gelince işler sizi bekliyor. Aslında çocukla konuşma ihtiyacını çocukla en fazla vakit geçiren kişinin yapması gerekli ama mükemmel bir çocuk gelişimci bakıcınız yoksa bu iş olmayabilir. Aslında böyle bir probleminiz varsa uzmanları dinlemeyip çocuğun bağlanma problemi yoksa 2 yaşından itibaren çocuğu kreşe verebilirsiniz. Orada da çocukla ilgilenilmese bile en azından yaşıtları ya da büyük çocuklarla konuşabilir.
Sorunları çözemiyor musunuz?
Çözemezsiniz tabii. Çocuğunuzla bir probleminiz olduğunu düşünüyorsunuz. Araştırıyorsunuz. Pedagoglar, uzmanlar olması gerekeni söylüyor. Ama sizin hayat şartlarınız onların söylediğiyle hiç alakası olmadığı için sorunu çözemiyorsunuz. Çünkü sorun pedagojik değil sosyolojik. Sizden bu toplumun üyesi bir kadın olarak çok şey bekleniyor. Hem iyi para kazanacaksınız, maddi probleminiz olmayacak; hem eviniz mükemmel, tertipli, düzenli, temiz, hijyenik olacak; hem çocuğunuzla 24 saat ilgilenip etkinlikler organizasyonlar yapacaksınız; bir de üstüne vakit kalırsa kendinize bakacaksınız, spora gidip zayıf kalacak, bakıma falan gireceksiniz. Aslında gün 96 saat olursa mümkün gibi. Para yetmiyor ek iş yapayım desen tam gün işten başını kaldıramıyorsun. Maaşının yüzde bilmem kaçıyla yardımcı tutsan; ona yemek servisi yapıp, yardım ediyorsun, sigara tüttürüp bir oda anca temizleyip işi savsaklayıp gidiyor. Evi dip köşe temizlediğinin ilk beş dakikası çocuk yere ne bulursa döküyor. Kendine bakım aktiviteleri aklına geldiğinde gece 12 oluyor. Spora gideyim diyorsun çocuğa bakacak yok. Bari haftada bir saat gideyim diyorsun haftada bir saat bile bakacak kimse yok. Yani bu toplumda bu kadınlara yardım eden, bu kadınların üstlendiği sorumluluğu paylaşan bir kişi bile yokken nasıl yapsın bütün bunları bu kadınlar?
Hani bir de insani ihtiyaçlar var. İnsan bir saat oturup kafa dinlemek istiyor. Ne bileyim kitabını açıp okumak istiyor. Kendine vakit ayıramıyorken yok efendim çocuğu dövecem ya da çocuğa bağırıyorum diye kötü anne miyim diye soruyorsun kendine? Sorun gerçekten sende mi? Yoksa toplum senden fazlasını mı bekliyor?
Sorun pedagojik değil sosyolojik
Aynı problemi ben de mesleğimde yaşıyorum. Sağlıklı yaşam için egzersiz yapın diyoruz ama bu kadınların sorumluluktan kendilerine bakacak halleri kalmamış. Zaten pek çoğu da geri dönülmez rahatsızlıklara dönüşmüş. Kilo verin diyoruz. Sanki insanların makarnadan başkasına parası yetiyor gibi sağlıklı beslenin diyoruz. Bir kere bir hemşire arkadaşım demişti. Hastaya dalga geçer gibi karabuğday ekmeği alın diyoruz nereden bulacaksa diyordu. Tamam okulda öğreniyoruz, uzmanlaşıyoruz, olması gerekeni söylüyoruz ama bu “olması gereken” e toplum dinamikleri ne kadar izin veriyor? Yani sorun pedagojik değil, sorun tıbbi değil ya da sorun başka şey değil; sorun sosyolojik.
Çocuğun mizacı
Bazen de sorun sosyolojik de değil. Evet biz çocuğu çok etkiliyor olabiliriz ama çocuğunda doğuştan gelen özellikleri ve genetik yatkınlıkları da var. Mesela benimki çok hareketli. Giden otobüste bile durmaz. Yüz defa ortada koşar gelir. Öyle mutlu oluyor bu da onun özelliği. Kimi çocuk kolay adapte olurken kimi zor adapte olur. Belki de böylelikle bu çocuk büyüyünce sorgular, topluma daha faydalı biri olur. Bu belki başta sizi zorlasa da zamanla kabullenirsiniz.