Montessori’nin Başyapıtları

Daha önce Montessori metodunu anlatan pek çok kitap ve kaynak okumuştum. Nedense Maria Montessori’nin bizzat yazdığı kitapları okumak aklıma sonradan geldi. Onları okuyunca daha önce okuduklarım biraz ezbere yazılmış gibi geldi. Yani bence Montessori metoduyla ilgilenenler bu kitapları okumalı. Şimdi size Montessori’nin üç kitabından bahsedeceğim. Aslında Montessori’nin yazdığı başka kitaplar da var ama Montessori Metodundan sonra yazdığı önemli yapıtlarından olduğu için bu kitapları seçtim. Dilerseniz önce Maria Montessori’nin kendinden bahsedeyim.

Maria Montessori kimdir?

Maria Montessori ikinci dünya savaşı dönemlerinde yaşamış ve çağdaş bir eğitim metodu geliştirmiş, İtalya’nın ilk kadın tıbbiye mezunu. Sonra çalıştığı psikiyatri kliniğinde zeka geriliği olan çocuklarla çalışmış. Eğitim felsefesi ve antropoloji konusunda eğitimler aldıktan sonra bir süre bir çocuk evinde yöneticilik yapmış. Sonra çok örnek bir davranış göstererek İtalya’da ücra bir yerde fakir ailelerin çocukları üzerinde çalışarak Montessori Metodunu geliştirmiş ve büyük yankı uyandırmıştır. Mussolini rejimine muhalefetten farklı ülkelere sürülmüş, kitapları yakılmış ve en sonunda Hindistan’da hapis hayatı yaşamıştır. Bir süre Hindistan’da çalıştıktan sonra konferans ve yayınlarına devam etmiş pek çok ödüle aday gösterilmiştir.

Emici Zihin

Bu kitap en sevdiğim kitabı oldu. Tam anlamıyla bu işin felsefesini anlatıyor bu kitapta. Waldorf eğitim metodunun kurucusu olan Rudolf Steiner’ın ezoterizm ve antropolojiyle alakalı olduğunu biliyordum ama Montessori’nin de alakalı olduğunu anladım. Montessori’nin en çok vurgulamak istediği şey, çocuk boş bırakılmamalı. Ayrıca diyor ki, çocuk doğasında iyidir. Ayrıntısına girmek gerekirse şöyle anlatabilirim; insanlar ikiye ayrılıyor. İç çemberdekiler her zaman merkeze iyiliğe çekiliyor. Yani iyilik o insanların içinde. İçsel olarak onlar boş bırakılsalar da nedene ihtiyaç duymadan faydalı olmaya çalışıyorlar. Dış çemberdekiler ise kötülüğe çekiliyor. Hayatları toplum dışı kalmamakla uğraşmakla geçiyor. Çoğu zaman ya suça ya dine yöneliyorlar. Dua edip iyilik için ilahi bir sebep arıyorlar. Bu ayrım çocukluk döneminde belirleniyor. Eğer sonra yetişkinler çocuğun doğasını bozmazsa çocuk iç çemberde kalıyor. Çocuğun ruhsal olarak çok hassas ve yetişkin dünyasına uyumlu olmadığını söylüyor. Okuma yazma konusunda Montessori’nin Waldorf’a göre acele ettirdiğini düşünmüştüm. Aslında Montessori’ye göre hassas dönemlerden varmış. Mesela 3 yaşında matematik, 4 yaşında yazma ve 5 yaşında okumaya hassaslarmış. Montessori de aslında bunları çocuğa öğretmiyormuş. Bunlarla ilgili materyaller veriyormuş. Çocuk zaten hassas olduğu için kendi kendine öğreniyormuş. O yaşlardaki halimi düşündüğümde mantıklı geldi.

Çocukluğun sırrı:

Bu kitabın neredeyse yarısına kadar emici zihinde yazdıklarını yazmış. Kalanında metodu geliştirdiği çocuklar evinden bahsetmiş.

Çocukluğun keşfi:

Bu kitabın başında yine çocuklar evinden bahsetmiş. Gerisinde metodun nasıl uygulandığı ve materyallerle ilgili ayrıntılar var.

Waldorf mu Montessori mi?

Montessori’nin mantıklı materyalleri ve hassas dönemler konusundaki yaklaşımı açıkçası beni etkiledi. Ancak Waldorf yönteminin tersine eğitimi materyallerle sınırlı ve çocuk, materyalleri sadece amacına uygun kullanabiliyor. Hayal gücüne pek önem verilmemiş. Bu açıdan da Waldorf’u daha uygun buldum. Montessori yazmayı öğrenmesi açısından şablonlu çizimleri uygularken Waldorf serbest çizim öneriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir