Marx Vs Maslow
Okumalara ve yazmalara doyamadığım bir gün de Marx ile Maslow’u karşılaştırıp kuramlarını mash up yapmaya karar verdim.
Maslow ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisi fikrini ortaya atmıştı. Buna göre insanın belli bir aşamaya geçmesi için temel ihtiyaçlarını gidermesi gerekiyordu. Bu da sırasıyla gıda, barınma ve güvenlik, sevgi ve saygıydı.
Marx ise Hegel’in dialektik felsefesinden etkilenerek insanlığın belli aşamalardan geçeceğini söylemişti. Bu aşamalar ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist, sosyalist ve komünistti. Bir önceki yazımda Atüt kavramı üzerinden bu fikri sorgulamıştım.
Özellikle de kölelik olayı çok hoş bir durum değil. Ancak bu da insanlığın bir evrimi ve geriye gidersek iş maymunluğa kadar gidiyor. Kölelik tarım devrimiyle ortaya çıkmış. Aslında avcı toplayıcılık varken de kölelik ortaya çıkabilirdi ancak tarımla yerleşik hayata geçilmiş ve nüfus artmaya başlamış. Daha düzenli ve daha fazla temel ihtiyaç karşılandığı için akıllının biri köle fikrini ortaya atmış. Bu akıllının kim olduğunu bilmiyoruz ama.
Marx ve Maslow’u birleştirdiğim nokta şu: Acaba kölelerin yardımıyla ihtiyaçlar hiyerarşisinin alt basamaklarını tamamlamayı başaranlar sayesinde mi insanlık ilerledi? Bu durumda sevmesek de kölelik düzeni o dönem olması gereken bir düzendi diyebiliriz. Yani bu günleri görebilmemiz için o dönemlerin yaşanması muhakkaktı.
Ancak geçen yazımda da bahsettiğim gibi eğer gerçekten insanlık adına ilerliyorsak bu durum geçerli olabilir. Çünkü belki de bu kapitalist düzenden hiçbir zaman sosyalist, komunist ya da ütopik ideal bir toplum haline gelemeyeceğiz. Geçen yazımda şu an yaşadığımız kapitalist düzenin eski kölelik sisteminin devamı olduğunun barizliğinden bahsetmiştim. Nitekim şu an sadece kölelik sistemini biraz yumuşatılmış ve şekli değişmiş haliyle yaşıyoruz. Nüfustan dolayı da tarihin en fazla kölesi olduğu dönemi yaşıyoruz denilebilir.