Himayeci cinsiyetçiliğin popüler kültür yansımaları
Yıllardır popüler kültür içinde olan psikopat erkek modeline karşı çıkanlardandım. Özellikle Türk dizilerine hakim zengin erkek, güçlü erkek hatta bir tık sonrası psikopat erkek var. Buna karşılık kadınlar fakir, hiçbir özelliği olmayan ve en önemlisi korumaya muhtaç. Sosyoloji okurken öğrendim. Buna himayeci cinsiyetçilik deniliyormuş.
Bizim gibi ataerkil toplumlarda erkeklerin kadınları koruması gerektiğine ve kadınların erkeklerin himayesi altında olması gerektiği savunuluyor. Elbette kadının iş gücüne katılımı arttıkça ve hatta erkeği geçtikçe dengeler son yüzyılda oldukça değişti. O yüzden insan işler bu hale gelmişken popüler kültür neden tersine gidiyor diye merak ediyor.
Alacakaranlık, grinin elli tonu gibi eserlere bakılırsa bu trendin sadece Türkiye’de olmadığı görülebilir.
Türkiye’deki diziler kadar baskın olmasa da bu eserlerde de bir miktar erkek baskınlık var. Şu bir gerçek insanlar bu tarz şeylere ilgi gösterdi. Popüler kültür de zaten insanlara istediğini veren bir kısır döngü. Bana göre bu ilginin sebebi erkek maskülenliğinin devamının sağlanması. Çünkü artık şartlar kadınları da maskülen olmaya itti. Erkekler feminenleşti. Bazı tüketim ürünlerinin devamlılığı açısından kapitalizm maskülenliği desteklemeli.
Öte yandan yabancı piyasada bunun tersi de var. Eş cinselliği destekleyen Netflix mesela. Ancak bu taraf Türkiye’de mevcut değil.
Türkiye’deki dizilerin ideolojisi
Yine Türkiye’ye dönersek ben ekstra bir de ideoloji değişimi görüyorum. Yani Türkiye’de güçlü kadın istemeyen bir grup var maalesef. O yüzden dizilerde kadınlar hep fakir, erkeğin parasına ve gücüne muhtaç. Bir de çoğu evlilik sözleşmesi falan imzalıyor. Sonra internetteki genç erkeklerimiz de bunu normal bir dünya sanıyor. Sanki kendisi fabrikatörmüş, erkek olduğu için çok para kazanıyormuş havalarına girip, ‘kadına nafakaya hayır’ diye slogan atıyor. Bu yazımda bahsetmiştim. Bir de son dönem metres ısrarı başladı ki sormayın.
Bu ideoloji kendince ailenin korunumunu savunuyor. Kadın artık kendi ayakları üzerinde durabildiği için evde hizmetçi olmak istememesi günümüzde boşanma oranlarını arttırıyor. Halbuki önceden kadın katlanmak zorundaymış. Ancak şöyle de bir gerçek var. Erkekler o zaman daha adammış. Şimdiki kapitalist düzende kadın erkek farkı kalmadı. İki taraf da maddi manevi eşit katkıda bulunurken erkeklerin hala hizmet beklemesi, şartlara uyum sağlayamaması evliliklerin sonunu getiriyor. Bu durumda dizilerin ne kadar etkisi olabilir ki? Mevcut ideoloji erkeği yüceltiyor ancak ekonomik durum konusunda bir alternatif üretmiyor. Bu da erkekleri kadının parasına muhtaç ediyor. Bu durumda televizyondaki himayeci cinsiyetçilik ne kadar istedikleri aile modelini yaratabilir ki?
Geçenlerde bir gençlik filmi izledim. Himayeci cinsiyetçi bir yaklaşım yoktu. O zaman fark ettim özellikle Türk yapımları arasında artık himayeci cinsiyetçi yaklaşımlı olmayan bir yapım bulması çok zor. Ben artık 90’lara dönmek hem cinsiyet yaklaşımları hem de ekonomik olarak normalleşmiş yapımlar görmek istiyorum.
Verdiginiz bilgiler için teşekkürler , güzel yazı olmuş