Bebekli Anne Blogu

DüşünselYAZILAR

Başörtüsü: İnanç mı, Baskı mı?

Daha önce Kur’an’da başörtüsü ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bu yazıda, başörtüsü kültürünün kaynağının Kur’ân-ı Kerîm değil, daha çok hadislerle şekillendiğini belirtmiştim. O yazımda da vurguladığım gibi, dinde pek çok grup olduğu için başörtüsü inancının “yanlış” olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak “kime göre, neye göre?” sorusu burada önem kazanıyor. Bu mantıkla, başörtüsüne inanmayan ya da uygulamayan bir kişiye müdahale etmek veya onu kâfir ilan etmek de doğru değildir. Çünkü başörtüsü, farklı gruplara göre değişen bir yorum ve büyük ölçüde kültürel kaynaklı.

İnanç, Yoruma Açıklık ve Bireysel Sorumluluk

Eğer ilahî bir yaratıcıya inanıyorsak, kimin kâfir olduğuna karar vermek bize düşmez. Kimsenin iç dünyasını bilemeyeceğimiz gibi, zamanla inanç hâline gelen şeyler herkes için aynı anlamı taşımaz. Her birey farklı ailelerde, farklı coğrafyalarda ve çevrelerde yetişmektedir. Bu nedenle, yoruma açık ve somut delile dayanmayan bir anlayışı başka insanlara dayatmak doğru olmaz.

Ayrıca başörtüsü konusunun özellikle kadınlara yüklenmesi, bir ölçüde cinsiyet eşitsizliği de doğurmaktadır. Dahası, insanların günah veya sevaplarını yargılamak, İslam inancına göre şirk koşmak anlamına gelebilir. Bu da kişinin haddini aşmasıyla ilgili önemli bir sorundur.

Kur’an Çevirileri, Yorumlar ve Mezhep Etkisi

Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, elimizdeki Türkçe Kur’an çevirilerinin çoğu, yorum içeren çevirilerdir. Yani ayetlere hadisler eklenmiş hâlde sunulmakta. Bu durum çevirilerin mezhepsel etkiler taşımasına yol açar. Bu nedenle “gruplar” ifadesini kullandım; çünkü “mezhep” denildiğinde genellikle sadece Sünnîlik ve Şiîlik anlaşılıyor. Oysa mezhep kavramı çok daha fazlasını içerir ve oldukça bölünmüş bir yapıdır. Bu yüzden, karışmaması için “grup” kelimesini tercih ettim.

Sonuç olarak, yorum içeren çeviriler teknik olarak doğrudan Kur’an çevirisi sayılmaz; çünkü dışarıdan yorum katılmış olur. Bu tür çeviriler, özellikle metnin orijinalini bilmeyen okuyucular için kafa karıştırıcı olabilir.

Nur Suresi 31. Ayetin Çevirisi Üzerine

Geçen yazımda kaynak göstermiştim, fakat bu kez doğrudan ilgili ayeti paylaşmak istiyorum. Benim birebir çeviriyle orijinaline en yakın bulduğum ayet, tartışmalı olan Nur Suresi 31. ayet. Ahzâb Suresi’nde de bu konuya değinilir, ancak orada açıkça “başınızı örtün” ifadesi geçmediği için, burada yalnızca daha çok tartışma konusu olan ayetin çevirisine yer vermek istiyorum:

“İnanan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkârlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH’a yöneliniz ki başarılı olasınız.”


Kurancı Yaklaşım ve Başörtüsü Tartışmaları

Edip Yüksel Kurancı bir ilahiyatçı. Bu konuda tek değil. Bu şekilde pek çok Kurancı ilahiyatçı var. Buraya başka kaynaklar da ekliyorum:
https://indigodergisi.com/2017/01/kuran-turban-basortusu-ayetler/
https://youtu.be/MZRK4qxYsxE


Kur’an’a Eklememe Vurgusu ve Kaynaklar

Bana şahsen Kur’an’a ekleme yapmamamız ve değiştirmememizle ilgili ayetlerle de açıkça gösterdikleri üzerine bu grup daha mantıklı geldi. Buraya da yine Kur’an’dan Kur’an’ı değiştirmememiz gerektiğiyle ilgili bir kaynak daha ekliyorum:
https://www.kurandakidin.com/2011/10/1-dinin-kaynagi-nedir-2/


Hadisler ve Dört Halife Döneminde Müdahale

Ayrıca tarihe baktığımızda hadislerin 4. halifeler döneminde de yok edildiğini görüyoruz. Bu da aslında bazı insanların dine farklı şeyler sokmaya çalıştığını ve bunun 4. halifelerce engellendiğini gösteriyor. Tabii bu durum 4 halifeler döneminin sona ermesiyle bitmiş:
https://www.kurandakidin.com/2011/10/11-dort-halifenin-hadislere-karsi-tavri/


Farklı Mezhepler ve Yorumların Çeşitliliği

Ama hep söylüyorum, ben başörtüsü inancına karşı değilim. Ben araştırdım, bana bu mantıklı geldi. Yukarıda da söylediğim gibi, o kadar çok grup var ki. Hele ki dinin yorumu konusunda gruplar Selefilikten Mutezileye kadar uzanıyor. Türklerin benimsediği Maturidilik ve Hanefilik biraz daha akılcıyken, zamanla biz de biraz Eş’ariliğe, yani nakilciliğe kaymışız.

Şimdi ise bu ayrıntıları kimse bilmiyor, zaten tam anlamıyla bir gruba da uymuyor. Yapılanlar ve inanılanlar, basitçe çevreden görülen, duyulan yüzeysel inançlardan geliyor.

Başörtüsü Takmayan Kadınların Yargılanması

Benim karşı olduğum nokta, birincisi başörtüsü takmayan kadınların düşük Müslüman olarak görülmesi ya da Müslümandan sayılmaması. Ama bu kural dinin kaynağı olan Kur’an’da yoksa, kime göre, neye göre? Gerçi buna karşı çıkanlar da haklı, o zaman takan neden takıyor? Onu da biraz daha tartışacağım ilerleyen bölümlerde.


Kur’an’da Örtünme Ayetlerinin Detayları

Şimdi ben Kur’an’da yazan örtünme kurallarını biraz daha araştırdım. Ayette Arapça “himar”ın çoğulu olan “humuruhinne” ve “cuyubuhinne” kelimeleri geçiyor. Himar genel örtü anlamında. Arapça’da başörtüsü için kullanılan genel kelime hicab. Bazen duruma göre şeyla da kullanılabiliyor. Himar da yerine göre kullanılabilir. Mesela Türkçede “örtüm masanın üstünde” dendiğinde, o örtü başörtüsüyse bu anlaşılır. Himar kelimesinden de benzer şekilde başörtüsü anlamı çıkarılabilir. Ama başka bir şeyi örtmek anlamında da kullanılır, çünkü kelimenin anlamı “örtü”dür.

Başörtüsü yorumu yapanlar, orada “örtü” derken “başörtüsü” demek istenmiş şeklinde yorum yapıyor. Aslında bu da doğru olabilir ama bu durumda, “hayır, orada başörtüsü demek istenilmiyor” diyenler de haklı olabilir.


“Cuyubuhinne” Kelimesi ve Göğüs Örtme Meselesi

Benim kafamı karıştıran şeylerden biri de “cuyubuhinne” kelimesinin burada “göğüs” anlamında kullanılması. Yani diyor ki: “Kadınlar göğüslerini örtsün.” Ama başörtüsü yorumu üzerinden yaklaşırsak, bu durumda kadınların göğüslerini başörtüsüyle örtmesi gerekiyor. Oysa pratiğe baktığımızda, kadınlar başörtüsüyle başlarını örtüyorlar; göğüslerini ise başka bir örtü ya da kıyafetle örtüyorlar. Bu bana ayete tam olarak uymuyormuş gibi geliyor.


Sorgulama ve Kutsal Kitapla İlişki

Pek çok başörtüsü inananı için, ayetlerin bu kadar sorgulanmaması, anlaşılmaya çalışılmaması, çevreden ne görüldüyse onun sorgulanmadan yapılması gerekiyor. Ama bu da benim kafama uymuyor. O zaman neden kutsal kitap var, okumayacaksak?

Dediğim gibi, ben sadece kendi fikrimi belirtiyorum. Yoksa çevresinden gördüğünü hiç sorgulamadan yapanla da asla problemim yok. Belki defalarca yineleyeceğim ama başörtüsü inancına asla karşı değilim.

Ziynet, Başörtüsü ve Yoruma Açıklık

Yorumlardan birinde, olayın “humuruhinne” ya da “cuyubuhinne” kelimeleriyle alakalı olmadığı, ayette kadının ziynetini örtmesi gerektiği ve kadının kafası ile saçının da ziynetin bir parçası sayıldığı ifade ediliyor. Ben bunu da anlamadım. Kadının kafasının ilgi çekici bir bölge olduğunu kim belirliyor?

Aynı mantıkla, neden kadının gözü ya da ağzı ziynet sayılmıyor? Gerçi kadını tamamen kapatan gruplar da var. O zaman bu grup haklı mı oluyor? Ama çoğunluk grup, kadının yüzünü açıkta bırakıyor.

Bir başka mantıkla yaklaşacak olursak, eğer erkek kadının kafasından tahrik oluyorsa, belki ben de bir kadın olarak erkeğin kafasından tahrik olabilirim. Peki, bu sınırı kim belirliyor? Bana göre ayette açık açık “kadın göğsünü örtsün” denildikten sonra, ziynetten farklı anlamlar çıkarmak oldukça zorlama geliyor.


“Himar” Kelimesi ve Başörtüsü Bağlantısı

Bir başka ilginç yorum da şu: “Himar” kelimesi aynı zamanda aklı örten, kafa yapıcı içki ve madde anlamında da kullanılıyor. Akıl da başta olduğuna göre, bu yorumdan “kadınlar başörtüsü takmalı” sonucu çıkarılmaya çalışılmış.


Zorla Anlam Ararken Asıl Amacı Unutmak

Neyse, ben Kur’an’dan bu şekilde başörtüsünü çıkarmaya çalışırken, ne okuduğumu unuttuğumu fark ettim. Aslında Kur’an’ı okuyup anlamaya çalışmıyor, oradan zorla başörtüsü anlamı çıkarmaya çalışıyordum. Sanırım bu kadar tartışmalı başka bir ayet yoktur.

Birisi de şöyle demişti: “Kur’an’da başörtüsü yoksa da delil arayıp bulacaksın.” Buradaki asıl mesele şu: Esas olan Kur’an mı, başörtüsü mü? Cidden, bu insanların fikirlerini ve tartışmalarını okudukça insan kayboluyor.

Ayet aslında benim için çok açık ve net, ama yine de “illaki başörtüsü çıkar” diyenler için fikirleri sıralamış oldum. Mantıklı ya da mantıksız…

Farklı bir ilahiyatçının görüşü için:
👉 İhsan Eliaçık’ın Başörtüsü Konusundaki Yazısı


Sosyal Medyada Başörtüsünü Çıkaran Kadın Linç Edildi

Şimdi bu yazımın çıkış noktasına geleyim. Sosyal medyada başörtüsünü çıkaran bir influencer, insanlar tarafından adeta çarmıha gerilmiş, kâfir ilan edilmiş. Küfürler havada uçuşmuş. Kadının psikolojisi de bozulmuş tabii.

Bu kadını tanımam etmem ama durum bana çok adaletsiz geldi. Normalde bir paragraf yazı yazardım ama bu kez yazımı iki cümleye indirince çok kişi okumuş. Yoruma 500’den fazla cevap gelince de insanları gözlemleme şansım oldu.

Tesettür ve Kültürel Kıyafet Anlayışı

En kısa bahsedeceğim cümleme muhalefetim şu oldu: Tesettür hiçbir bölgenin kültürel kıyafetiyle sınırlı değildir demiştim. Biraz karışık bir cümle sanırım, çoğu insan bunu “başörtüsü yok” olarak algılamış. Halbuki tesettür genel bir kelime ve giydiğimiz her şey tesettüre giriyor. Tesettürün kültürel kıyafetle, hele ki sadece belli bir bölgenin yöresel kıyafetiyle sınırlı olmaması daha iyi değil mi? Bu durumda kutuplarda yaşayan biri bile Müslüman olup tesettür kullanabilir.


Başörtüsünü Çıkaran Kadını Savunmamın Nedeni

Asıl tartışma kaynağına dönelim. Elbette ki başörtüsünü çıkaran ablayı savunmuştum. Çünkü belki başörtüsünün kaynağını araştırdı, Kur’an’da olmadığını fark etti. Dinde olup olmadığının tartışmalı olduğunu öğrendi ve çıkardı. Bu, kişiyi daha mı az Müslüman yapar? Ya da Müslümanlıktan mı çıkarır?

Bırakalım da bu ayet bu kadar tartışmalıysa, buna Allah karar versin. Zaten bir kişinin yaptığı çok açık bir haram dahi olsa, insanların Allah katında nerede olduğuna karar verecek kişiler biz değiliz, değil mi?


Kur’an’da Başörtüsü Var mı Tartışması

Daha önce de söylediğim gibi, pek çok kişi başörtüsünün Kur’an’da olduğunu savundu. Kelime kelime çevirip koymama rağmen cevap olarak “hiç Kur’an okudun mu?” tarzı yorumlar geldi. Karşılığında soru sorduğumda, bahsettiğimiz ayetin hangi ayet olduğunu bile bilmeyenler çoğunluktaydı.

Sadece iki kişi, başörtüsünün hadis kaynaklı olduğunu ve Vahhabilikte olduğu gibi hadis ve ayetin dinde aynı seviyede kabul edilmesi gerektiğini söyledi. (Türkiye’de Vahhabi var mıydı bu konuda da kafam karıştı gerçi.)

Yalnız bu ablaların hadisin yasakladığı sanat tarzı şeylerle ilgilendiklerini fark ettim. O konuda uyardım. Çünkü bana göre, bir şeyi benimsiyorsan bir kısmını benimseyip öteki kısmını benimsememek de garip geliyor.


Küfür, Şirk ve Irk Temelli Yorumlara Tepkim

Bazı kişiler yorumuma küfürle karşılık verdiler ve benim de kâfir olduğumu söyleyen, şirkçiler oldu. Ben inandığım dine göre yaptıklarının şirk olduğunu söyleyince düzeltenler oldu. Biri benim çirkin olduğumu söyledi – ne alaka ise. Biri de ben Türk olduğum için bu halde olduğumu söyledi.

En saçma bulduğum tartışmalardan biri de bu. Birincisi, İslam Arap olmayı ya da Arap değilsen Araplaşmayı emretmiyor. İslam evrensel bir din; zaten böyle yapmak dini bir şekilde sınırlandırmaya giriyor. İkincisi, Türkler bin yıldır Müslüman. Türk olmam Müslüman olmamı engellemiyor.

Türk olduğu için, Türklerin İslam öncesi dinini seçenlere de hak veririm ama konu o değil. Yani burada “bir Müslümansan Türk olamazsın” söylemine tamamen karşıyım. Ayrıca bana bunu Türkçe savunanlar ne öyleyse? Türkçe konuşan Araplar mı, ya da Müslüman oldukları için Türklükten vazgeçenler mi?

Hiçbir şekilde din için kültür ve ırk değiştirilmesi gerektiğine inanmıyorum.


Başörtülü Olmayanların Tepkisi ve Samimiyet Sorusu

Bana küfür edenlerin önemli bir yüzdesi, başörtülü olmayan bayanlardı. Hepsine tek tek sordum. Kimi “örtünmek istiyorum aslında” derken, bir kısmı da örtünmeyi seçmediklerini ancak annelerinin başörtülü olduğunu söyledi. İki durum da bana samimi gelmedi.

Yorum Yapanların Dünyadan Habersizliği

Yorum yapanların bazıları dünyadan da aşırı derecede bihaberdiler. Bu kişiler başörtüsü kullanmayan bir kitle olduğundan, hatta başörtüsü takmayan Müslüman bir kitle olduğundan da hiç haberdar değil gibilerdi. Bakınız, bu olay sadece Müslüman çevreye özgü değil; mezhep farklılıklarını da geçtim, dini farklı o kadar çok insan var ki dünyada. Böyle deve kuşu gibi yaşamayı da anlamıyorum. İnsanlar genel olarak hangi çevreden geldiyse öyle yaşıyor. Dünyada Hristiyan nüfus Müslüman nüfusundan fazla ve biz yine Müslüman olup da bizim gibi giyinmeyenlere küfür edip saygısızlık ediyoruz.

Bir kişi çevresinden pekâlâ başörtüsü baskısı görmüş olabilir. Başörtüsü takmazsan günah işleyeceğini ve cehenneme gideceğini söyleyen çevreler az değil. Kişi çocukluktan itibaren böyle yetiştiyse, bu kişilere başörtüsünü çıkar demek de bir eziyet olduğu gibi tam tersi, baskısız yetişen, seçimin kadınlara bırakıldığı çevreden gelenler de var. Bir de başörtüsü giymeyenleri çıplak dolaşıyor sananlar var. Ciddi anlamda böyle düşündüklerini sanmıyorum, sonuçta herkes giyiniyor. Ama bu bir imaysa ve normal tişört-pantolonu çıplaklık olarak görenler varsa, bir nevi sapık olduklarını ve tedavi edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bu düşüncenin sınırı yok ki. Aynı mantıkla herkes istedikleri gibi örtünse, bu sefer kadının yüzünden gözünden azabilirler çünkü mantık tamamen cinsel. Böyle deyince de “hayır öyle değil, erkekler kendini tutmalı” diyorlar. Erkekler kendini tutacaklarsa, kadınlar neden sarmalanmaları, zamana ve iklime göre normal giyinememeleri, erkeklerle aynı kıyafetleri giyememeleri gerekiyor?


Başörtüsü İnancına Karşı Değilim

Belki defalarca söyleyeceğim, başörtüsü inancına da karşı değilim, takanlarla da derdim yok. Şu ana kadar hiç kimseye de başörtüsünü çıkart demedim, hep saygı duydum. Ama dediğim gibi tartışma başörtüsünü çıkaran bir influencer ile ilgiliydi ve herkes toplanıp kadına ağza alınmayacak küfürler edip kâfir ilan ediyordu. İşte ben buna karşıyım.


Başörtüsü Takmayanlara Karşı Çifte Standart

Burada ciddi bir ikilik var. Başörtüsü takmayan kesim, başörtüsü takanlara karışmazken; başörtüsü takan ya da başörtüsünü savunan kesim, başörtüsü takmayana karışma hakkını rahat bir şekilde kendinde bulabiliyor. Bakın, sadece karışmak değil, ciddi bir zorlama da var.


Sosyal Medyada Başörtüsü Çıkaran Kadının Yaşadığı Zorluklar

O kadıncağız ciddi depresyona girip bütün hesaplarını kapattı sonra. Önceden yapılan siyasi başörtü yasağı da inançla alakalı olmasa da biraz inanç noktalarına kaydırıldı. Çünkü başörtüsü eskisi kadar yaygın olmadığı zamanlar zaten okuyan ve çalışan kadın kesimleri başörtüsü kullanmıyordu.

İşler siyasetle karışıp o hale geldi ve din ile inanç işin içine girdi. Öyle olsa bile tabii ki bir kişinin dinine uygun giyinmesi asla yasaklanmamalı. Yasaklanma sebeplerinden biri de işte bu zihniyet. Çünkü o zihniyet yasakçı bir zihniyet; kendileri takıyor, takmayana da dayatıyor. Yasakçılığa karşı yasakçılık biraz garip de olsa, yine de özgürlükçü kesmin zamanında bu yasakları koymasını doğru bulmasam da, bu yorumlardan görüldüğü üzere o kesimden korkulmasının tamamen de haksız olmadığını görüyorum.

Başörtüsüne Karışma Çifte Standardı

Aslında onların hakları var, bunu son paragrafta tartışacağım. Ama sonuç olarak bu enteresan bir zihniyet ve buraya bu kadar yazacak kadar analiz gerektiren bir fikir. Sonuçta şu fikir ortaya çıkıyor: “Başörtüsü takana karışmayın, ama çıkarana karışın.” Bu da ciddi bir adaletsizlik yaratıyor.


Başörtülülere Saygı Çağrısı ve Anlam Karmaşası

Bir de başörtülülere saygı gösterin diye bağırıp çağıranlar var. “İşte başörtüsüne saygı duyulacakmış.” Ama kimse başörtüsüne ya da başörtülülere saygısızlık etmiyor ki; tersi, saygısızlığa karşı çıkılıyor. Saygısızlığa karşı çıkmak da başörtülülere ve başörtüsüne saygısızlıkmış gibi algılanıyor.

Yani ortaya şu çıkıyor: Başörtülüler başörtüsüzlere saygısızlık yapabilir, eğer başörtüsü takmayı tercih etmeyenler karşı çıkarsa bu, başörtülülere saygısızlık olarak algılanır. Bence bu durum çok adaletsiz ve ciddi anlamda kutuplaşmayı artırır.


Başörtüsünün Yorum Olması Tartışması

Söylenenlerden biri de şu: “Başörtüsü olmaması sizin yorumunuz.” Ama aslında yukarıda da anlattığım gibi, başörtüsünün yorum olduğunu düşününce bu da saçma bir düşünce oluyor. Çünkü yukarıda bahsettiğim üzere, başörtüsüne ancak yorumlarla ulaşılabiliyor.

Bu durumda, “Başörtüsü Kur’an’da açıkça geçmiyor” demek mi yorum, yoksa “Bazı yorumlarla başörtüsü çıkıyor” demek mi yorum?


Yorumları Kimin Yaptığı ve İlahiyatçı Algısı

Bir diğer tartışma konusu da yorumu kimin yaptığı. İşte bilmem kim böyle yorumlamış şeklinde, bilinmeyen hocaların isimleri veriliyor. Gerçi onlar en azından çok bilinmeyen de olsa birkaç kişinin ismini veriyorlar. Çoğu kimin ne dediğini bilmiyor.

Tüm ilahiyatçıların aynı şeyi söylediğini sanıyorlar. Sanki “Kur’an’a ekleme yapmadan okuyup anlayalım” diyenler de ilahiyatçı değilmiş gibi. Onlar yok sayılırsa, ki “O ilahiyatçılar kızlara hava atmak için var” diyen oldu, o zaman ilahiyatçı seçmiş olmuyor muyuz?

Yani ben de bu durumda ilahiyatçı seçmiş oluyorum ama kafamda uydurduğum bir şey değil. Biri çevreden gördüğünü doğru kabul ederken, kimi de benim gibi kendi gözüyle görüp okuyup anladığını doğru kabul ediyor. Herkes kendi mantığına uygun olanı kabul ediyor.

Bu durumda hiç kimse dine karşı gelmiş, dinden çıkmış olmuyor. Kimsenin de birbirine saygısızlık etmesine ve kâfir ilan etmesine gerek olmuyor aslında.

Başörtüsünün Kur’anda Açıkça Yazdığı Yanılgısı

Cahillikle suçlayanlar oldu ve cahillikle suçlayanların tamamı başörtüsünün açık şekilde Kur’an’da yazdığını sanıyordu. Şimdi biz başörtüsünü farz kabul eden kitlenin var olduğunu biliyoruz ama bu kişiler de başörtüsünün açıkça Kur’an’da yazdığını sanıyor ve bunun yorum ya da hadis yorumu olduğunu bilmiyor. Hangisi cahillik?


Ataların Kıyafetlerini Taklit Etme Tartışması

Birisi “Ataların ne yaparsa aynısını yapmak gerekiyor, atalarımız da çarşaf giyiyordu” demiş. Çarşaf aslında 19. yüzyılda Türkiye topraklarına giren bir moda akımıymış ve biraz rahibelere benzetildiği için Osmanlı sultanlarının hoşuna gitmemiş, yasaklayanlar olmuş.

Ama bu tarihi bilginin yanında, atalarım o dönem ne modaysa ya da insanlar ne giyiyorsa onu giymişler. Yani yüzyıllar öncesinin kıyafetini giymemişler hatta arttırıp aynı davranış tarzının Peygamber döneminde de olduğunu düşünüyorum.

Yani aslında ben de atalarımın yaptığının aynısını yapıyorum. Dönem ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. Burada şekli ve mantıklı davranış biçimleri var. Yani şekil olarak mı onlara uyacağız, fikren mi? Aynı tartışma taklidi iman ve tahkiki iman konularında da geçerli.


Diğer Dinlerin Başörtüsü Kullanımı ve Örnek Alma Çelişkisi

Bir sebep de Hristiyanlıkta rahibeler ve Yahudilikte bazı kadınların başörtüsü kullandığı için biz de kullanıyoruz. Ee hani diğer kavimleri örnek almıyorduk?

Biz her sene neden yılbaşında “bak Noel’de” demiyorum; yılbaşında aynı tartışmalara giriyoruz. Bakın hiçbir konuda istikrar yok, her şey işe geldiği gibi kabul ediliyor.

Başörtüsünü Takmak İçin Bahane Aranıyor Mu?

Biri “Bütün bunlar başörtüsü takmamak için bahane” dedi. Yukarıda da söyledim, başörtüsünü Kur’ana sokmak için epey uğraşmak gerekirken, bu uğraşı da başörtüsü takmak için bahaneye girmiyor mu?


İnanç ve Değerleri Araştırmamanın Getirdiği Üzüntü

Üzüldüğüm konulardan biri de, bir ateist ya da agnostikle tartıştığında bile onların bu kadar şirke girmemeleri. Yani üzülüyorum ama bu biraz da inandığın dini, hatta savunduğun değerleri okuyup araştırmamak ve bilmemekten kaynaklanıyor.

İşin ironik kısmı, bazı fikirlerin özünde de zaten çok bilmemek gerektiği yatıyor. Gerçekten karmaşık bir konu.


Aklı Seçenler ve Türklerin Tarihsel Yeri

Yineleyeceğim; kimi aklın yolunu tercih edebiliyor ve bu konuda tek ve ilk değiliz. Dinin çıkmasından, İslamiyetin doğmasından, hatta mezheplere ayrılmasından sonra dahi aklı seçen imamlar ve düşünürler olmuştur.

Ve ilk paragraflarda da söylediğim üzere, aklı seçen kavimlerden biri de Türklerdi.


Başını Gösteren Kadınlarla İlgili Sapık Yorumlar

Birisi “Başını gösteren kadın erkeklerle yatmış sayılır” gibi oldukça sapık bir şey söyledi. Böyle bir şeye bu devirde sosyal medyada denk gelmek belki kolay değildir ama bu tarz pek çok uydurma olduğundan da eminim.


Başörtüsünün Kadınları Koruduğu Görüşü ve Eleştirisi

Son olarak kafamı karıştıran bir konuya daha değinmek istiyorum. Başka bir görüşe göre başörtüsü kadınları koruyor. Temel olarak erkekler cinsel olarak sapkın ve kendilerini tutamadıkları için kadınlar başlarını ve saçlarını kapatınca erkeklerin daha az ilgisini çekmiş oluyorlar.

Ancak kafam burada karışıyor; saç ve baş ne kadar cinsellik çağrıştırıyorsa, göz ve ağız da o kadar çağrıştırır. Bu görüşün sonu kadını eve kapatmakla biter ki bunu yapan ve savunan gruplar da var.


Erkeklerin Hayal Gücü ve Başörtüsü Fantazisi

Saç ve baş normalde cinsellikle alakalı organlar olmadığından, burada erkeğin hayal gücü devreye giriyor. Ama aynı mantıkla başörtüsü takan için de erkekler aynı şekilde hayal gücü geliştiremez mi?

Kaldı ki “başörtülü fantazisi” diye de bir gerçek var. Çünkü başörtüsü kadını, kadının kadınlığını hatta korunmaya muhtaç olduğunu vurgulayan bir şey; o yüzden bazı erkeklerin hayal gücünü daha çok stimule edebilir. İnternetteki başörtülü fantazilerine baktığımızda bunu görüyoruz.


Kadının Kadınlığını Vurgulayan Kıyafetler ve Mantık

Bence eğer bir kadın cinsellik çağrıştıracak herhangi bir bölgesini açmıyor ya da dar bir kıyafetle vurgulamıyorsa (aslında burada Kur’an’ın “göğsünüzü örtün” demesinin ne kadar mantıklı olduğunu anlayabiliriz, çünkü göğüs bölgesi erkekten farklı ve erkeğin cinsel ilgisini çeken bir bölge), ve herhangi bir erkekle ortak bölgesi sadece erkeğin hayal gücüne bırakılarak cinsellik kabul ediliyorsa, o bölgeler için kadının kadınlığını vurgulayan herhangi bir şey giymesi mantıklı değil.

Yani eğer kadın tersi erkek gibi giyinirse, bence başörtülülerden daha az dikkat çeker. Bunun için ekstra çabaya gerek yok, artık kadın ve erkek aynı giyiniyor; kot, tişört, saç modelleri de modaya göre değişiyor. Zaten şu zamanda kadınlar çoğunlukla maskülen oldu. Yani dönemi çok sorgulayıp apayrı şeyler yaparak daha çok dikkat çekmenin çok anlamı olduğunu sanmıyorum.


Başörtüsüne Yönelik Tepkiler ve Nedenleri

Peki neden bu kadar çok tepki geldi? Neden “Durun, insanların günahına sevabına siz karar vermeyin, kimseyi yargılamayın” dediğim zaman bile başörtüsüne saldırmama rağmen “başörtüsüne saldırıyorum” gibi düşünüldü?

Bu sorunun cevabını çok düşündüm ve bulduğum cevap şu: Çoğu kadın başörtüsünü zorla takıyor.


Başörtüsünü İstemeyerek Takmak ve Samimiyet

Herkes için demiyorum ama bence tepki gösterenler kesinlikle içten içe istemiyor. Ben kimseye başörtüsünü çıkar demedim. Zamanında yapılan başörtüsü yasaklarına da destek çıkmıyorum; tamamen özgürlükçü bir bireyim.

Burada sadece başörtüsünü çıkaran bir kişi bile ciddi rahatsızlık yaratıp tehdit olarak algılanıyor.

Kur’an’da “başınızı örtün” açık açık yazmıyor ama “örtmeyin de” yazmıyor. O zaman örten için hiçbir sakınca yok.


Başörtüsünün Kur’an’a Göre Zorunlu Olmaması ve Samimiyetsizlik

Söyleniyor ki, “Örtmek Kur’an’a göre zorunlu değilse neden örteyim?”

İşte burada samimi olmayan bir fikir var. Demek ki bu kişiler içlerinden gelerek örtünmüyorlar ve bence kendilerini sorgulamalılar.

Çoğu “Allah için örtündüğünü” söylüyor. Yani Allah’ın kimsenin örtüsüne ihtiyacı yok ama hepimiz zayıf varlıklarız ve aslında Allah’la ilişkilendirip kendimiz için bir şeyler yapıyoruz. Örtünme de bunlardan biri olmalı.

Örtülü kişiler sonuçta Kur’an’da örtünmeyin denmediği için yanlış yaptıkları bir şey yok, aynı şekilde örtmeyen de “kafayı örtün” denilmediği için yanlış bir şey yapmıyor.

Örtülülerin örtmeyenlere bu kadar takılmaması gerekiyor; eğer Allah’la bir şey ilişkilendirip kendileri için bunu yapıyorlarsa.


Samimi Olmayan İki Düşünce

Bu noktada iki samimi olmayan düşünce var gibime geliyor:

  1. “Madem örtünme ayeti yok, neden örtündüm ben sevap saymıştım” muhabbeti. Evet insanlar sevap-günah puanı sayarak cennet-cehennem hesabı yapıyor ve bu da bana hiç samimi gelmiyor. Bana göre bu cennet-cehennem inancının dahi dinden kaldırılması gerekiyor; insanlık geliştikçe insanlar içsel motivasyonla iyilik yapmalı ve kötülükten kaçınmalı.
  2. Bazı başörtülü kadınların kendilerini başörtüsüz kadınlara göre dinden üstün görmeleri. Bu da bir nevi ego tatminine giriyor. Halbuki burada egolarını tatmin etmek zorunda oldukları için otomatikman üstün olmuyorlar, çünkü başörtüsü takmayanların böyle bir argümanı yok.

En çok da zaten başörtüsü fikri korunmaya muhtaç kadını vurguladığı için dünyada üstün değiliz ama cennette üstün olacağız gibi bir fikir var. Yine samimi değil ve ucundan şirk de giriyor.


Yorumlara Dayalı Genel Değerlendirme

Bunları bana gelen yorumları yorumlayarak yazıyorum. Mutlaka hiç kimsenin ne yaptığını umursamadan içsel motivasyonla başörtüsü takan da vardır; onlardan bahsetmiyorum.


Başörtüsünü Savunan Erkeklere Eleştiri

Son olarak başörtüsünü savunan erkeklere gelelim. Yani konu dışı olmaları gerekmez miydi?

Halbuki kadının erkek hegemonyasında, erkek baskısıyla ve erkek korumasında yaşama fikri hâlâ çoğu muhafazakar çevreye cazip geliyor.

Ancak “Yahu bu erkekleri neden sapık yerine koyuyorsunuz? Biz kıldan tüyden neden hallenelim?” diyen erkekler de artık az değil.

Blogda “red pill” ve kadın kategorisinde o kadar çok yazdım ki; artık dünya yavaş yavaş cinsiyet eşitliği olan bir dünyaya evrilirken, hâlâ bazı erkeklerin egosu bu durumdan zarar görüyor.

Bazı konularda haklı olsalar da (bunu bazı yazılarımda yazdım ama ayrıntılı incelemeye devam edeceğim), artık evin geçimini sağlama konusunda muhafazakar çevreler dahi kadından yararlanıyorsa durum yine samimi gelmiyor.


Erkek Egemenliğinin Devamı ve Başörtüsü Simgesi

Bu kişiler eski erkek egemen patriarka dönemlerinin değişmesini istemiyor. Başörtüsü ve dönemin kıyafetleri de bir nevi simge olarak görülüyor.

Halbuki artık hiçbir erkek sarık ya da fes takmıyor.

Bu kesinlikle eşitlikçi bir yaklaşım değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir