Demokrasi için paylaşma kültürü
Daha önceki bir yazımda demokrasiyi sorgulayıp alternatif aramıştım. Bugünkü yazımda demokrasi nasıl çıkar amaçlı kullanılabilir, nerede işe yaramaz hale gelir onu düşündüm.
Bilinen o ki temsili demokrasi de başa gelenler seçimle iş başına gelir. Peki ya adaylar bir kısmın oylarını satın alırsa?
Baya geniş bir kesime bir şekilde maddi yardım yapılmasından bahsediyorum.
Para yardımı yeterli mi? Çalışmadan gelen para insanlar için daha değerli.
Bir gün bir hastam anlatmıştı. Köyde çiftçilermiş. Ürünlerini pazarlarda satarlarmış. Sonra üreticilerle ilgili bir yeni düzenleme yapıldı. Sanırım satış işi aracılara bırakılmıştı. Hasta artık ürünleri satamadıklarından zarar ettiklerinden şikayet ediyorlardı. Ama dedi ki oyum yine de onlara. Nedenini sordum. O da dedi ki bir yardım ediyormuş aylık. Ne kadar diye sordum. 100 lira dedi tabii bu muhabbet yıllar önce gerçekleşti. Peki dedim siz bu iptal olan pazar işinden aylık ne kadar kazanıyorsunuz? O da 1000 lira dedi. O zaman için 10 katı para kaybetmelerine rağmen minnettar olmalarına çok şaşırmıştım.
Şimdi görüyorum ki çalışmadan kazanılan 100 lira çalışarak kazanılan 1000 liradan daha değerli pek çoğunun gözünde. Belki bana garip geliyor ama bir kesime göre bu güzel bir şey.
Desteklerle köyden kente göç hızlanıyor. Köyler hayalet köylere dönmeye başladı. Hatta şimdi bazı hayalet köylere turistik gezi bile düzenleniyor. Tarım desteklenmezse fark etmez ithal edilir. Zaten inşaata dayalı bir ekonomide kentleşme daha çok işe gelir.
Ben köylülüğün fakirlik olduğunu düşünmüyorum. Tersi en büyük hayalim çoluğu çocuğu kurtarıp bir köye yerleşip huzur içinde ekip biçmek. Ancak popüler kültür kent hayatını daha güzel gösterdi. İnsanlar kredi çekip borç içinde yaşayarak kendilerince daha iyi yaşam şartlarına kavuştu.
Eğitimliyle eğitimsizin eşit şartlarda olması
Tabii bir de özgüvensizlik var. Cahil kesime göre kentte yaşayan adamla aynı yaşam şartlarına sahip olmak bir ayrıcalık. Yıllarca okuyan adamla aynı maaşı almak… Hatta bunun için daha basit işlere daha kolay girmeleri de yetmesi.. Kimi çalışmıyor bile. Kiminin internette yorum yapması yetiyor.
Burada bir ekşi sözlük yazarı çok güzel yazmış. Eskiden tüm gün doktor sırası beklerken şu an aylarca beklememiz bile onlara göre sağlıkta bir ilerleme. Çünkü artık doktordan üstünler hastaneye girip doktorları bile dövebiliyorlar. O yüzden bazı şeyler göz ardı edilebiliyor. Zihniyet çok farklı. Sosyal mühendislik çalışmış. Bizim aklımız ermiyor bile.
Aynı durum sadece köylerde değil kentlerin kenar mahalleleri için de geçerli. Ve tabii herkes için geçerli değil. Ben daha çok bu şekilde günü kurtarmaya yönelik düşünen eğitimsiz kitlelerden bahsediyorum.
Paranın kaynağı?
Eh tabii herkese maddi yardım mümkün değil. Üreticiden alıp tüketiciye havadan verince tatlı oluyor. Üretici kazanıyor zaten. Üretene kadar birinden alıp ötekine dağıtmak çok daha kolay ve hızlı. Zaten büyük resimi göreni kandırması kolay değil. Ama hayatta çok bir şey görmemiş birini kitle iletişim araçları ve popüler kültürle gözünü boyayıp kendi üretim alanından çıkarıp farklı bir hayat vaat etmek bunun üzerinden de başkalarının zengin olması bir kitle yaratıyor. İşte bu arada asıl üreten mağdur oluyor. İflas ediyor. Üretimi bırakıyor. Sonra da beyin ve maddi göç gerçekleştiriyor. Bu da ekonomiye aslında darbe indiriyor. Böylelikle iki kutup oluşuyor. Alınanlar ve verilenler. Alınanlar durumdan şikayet edince de başka mağduriyetler çıkıyor.
Mesela bir mağduriyet başörtüsü. Bizim ninelerimiz başörtülüydü. Hangisi hastaneye alınmadı, kamu kurumlarına alınmadı biz görmedik. Demek ki bir kesim mağdur olmazken diğer kesim mağdur olmuş. İki kesimin birbirinden haberi yok.
Özetle bazen demokrasi yi devam ettirmek için birtakım tilkilikler yapılabilir. Etik açıdan bu yanlış olsa da belki kanuni olarak bunun için bir sakınca yok. Bu tilkiliklerden biri de kaynakları oy satın almak için harcamak. Demokrasi nin bu kırılma noktası ülkelerdeki ekonomik krizlerin sebebi olabilir mi? Bunu da sonraki yazılarım için araştıracağım.