Bebekli Anne Blogu

TarihYAZILAR

Osmanlı’da Kadınlar Saltanatı

Nedense bu konu çok ilgimi çektiği için bu konuda pek çok tarih kitabı okudum ve araştırma yaptım. Kafamı meşgul eden tarafı biraz boşaltmak için bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Hürrem Sultan’dan Öncesi

Osmanlı’da kadınlar saltanatının Hürrem Sultan tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde başladığı kabul ediliyor. Bu dönemin son temsilcisi ise kaynaktan kaynağa değişiyor. Kimine göre Kösem Sultan kimine göre Hatice Turhan Sultan kimine göreyse Emetullah Gülnuş Sultan.

Ancak Osmanlı Devletinde kadın etkisi gerçekten Hürrem Sultanla mı başlıyor? Bunun için çok gerilere gitmek lazım.

Öncelikle özellikle Osmanlı kurulmadan önce ve Osmanlının kuruluş döneminde kültür ve dinin pek de tarihi gözümüzde canlandırmamıza yardım eden tarihi dizilerde gösterildiği gibi olmadığını kabul etmek gerekiyor. Oğuz Yabguluğu’nda Şamanlık, bir önceki krallıkta Musevilik dahi yaşanmış. İlk Müslümanlığı kabul eden Oğuz Beyi yabguluktan ayrılıp Türk Devleti kuran Selçuk Bey. Osmanlının atası olan dizilerde kayı boyu denilen aşiret Karakeçili Aşireti. Aslında dizilerde Kayı Obası denilmesi bir dizi hatası sayılabilir. Çünkü Kayı Boyu miladdan önce yaşamış olan Oğuz Bey’in torunu Kaya Bey’in soyu. Karakeçili aşireti bu boydan yalnızca bir parça. Neyse bu aşiretin göçe başlaması da aslında yabguluğun son dönemlerine denk geliyor. Pek çok Türkmen kabilesinin Selçuk Bey’den etkilenip islamı kabul ettiğini biliyoruz. Ancak o dönem internet de yok sonuçta bu kadar kısa bir süreçte kültürel adaptasyon sağlanmayacaktır. Kısaca o dönemler kadın çok değerli ve obalarda söz sahibi.

Nitekim Gündüz Alp’in öldükten sonra durumu uğursuzluk olarak değerlendirip aşiretin büyük bir bölümünün geri dönmesi pek islami durmuyor.

Bu arada Karakeçili Aşireti’nin Anadolu’ya geldiğinde başında bulunduğu şahsın ismini bazı kaynaklar Gündüz Alp bazı kaynaklar ise Süleyman Şah olarak vermiş. Ancak diğer isimlerin Öztürkçe olduğu görüldüğünde Gündüz Alp daha gerçekçi geliyor. Karakeçili Aşireti’nin yakın rotalarında bulunan Süleyman Şah türbesi zannedilenin aksine Osmanlı Devleti kurucusunun dedesinin değil bir Selçuklu hükümdarının türbesi. Nitekim son dönem bulunan belgelerde Osman Bey’in dedesinin adının Gündüz Alp olduğu yazıyor. Ayrıca pek çok kaynak Osman Bey’in bile orijinal isminin Ataman olduğunu Şeyh Edebali’nin elinde Kayı Boyu’ndan alınma ve üzerinde Kayı Boyu simgesi olan Hz. Osman’ın kılıcını beyliğe vermesiyle ismini Osman olarak değiştirdiğini söylenmektedir.
İşte Gündüz Alp ölüp de aşiret dağılıp oba haline geldiklerinde bazı kaynaklar obanın başına Ertuğrul Bey’in annesinin geçtiğini gösteriyor. O dönemin tarihleriyle Ertuğrul Bey’in etkin olduğu tarihler karşılaştırılınca o dönem Ertuğrul Bey’in çocuk yaşta olduğu da göz önünde bulundurulursa mantıksız bir iddia değil.

Maalesef Ertuğrul Bey’in anasının adı bilinmiyor. Dizide Hayme denilmiş. Ama eşinin adı Halime. Çok benzer değil mi? Hayme mi Halime’ye dönüşmüş yoksa tersi mi? Aslında Hayme Halime çelişkisi Osman Bey’in annesi için ortaya çıkmış.
Diriliş Ertuğrul dizisinde Osman Bey’in anası Halime Hatun’un daha olası ismiyle Hayme Hatun’un aslında bir Selçuklu şehzadesi kızı olduğu kurgulanmış. Gerçekten böyle bir sav var. Ama Hayme Hatun’un bir bey kızı olduğundan daha az olası bir sav. Ama kurgu için daha masalsı elbette. Ama eğer öyleyse Osmanlı’nın önce uç beyliği sonra da kendi başına bir beylik olarak Selçuklu Sultan’ı tarafından tanınmasında ne kadar etkili olmuştur bilmiyoruz.
Bazı kaynaklar Osman Bey’in iki karısı olduğunu yazar. Bazı kaynaklara göre ise bu sav son on yılda ortaya atılmıştır. Benim de hatırladığım kadarıyla bize okullarda Osman Bey’in tek karısı olduğu öğretilirdi. Bazı kaynaklara göre sonradan Osman Bey’in karılarından biri kabul edilen Mal Hatun’un Osman Bey’den sonra yaşamış bir bey kızı olduğu daha doğrudur. Çoğu kaynağa ve hikayeye göre Osman Bey’in eşi Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun’dur. Osmanlının kuruluşunda Ahi Teşkilatı etkin olduğu düşünüldüğünde bu olasıdır.
Osmanoğulları Orhan Bey’den itibaren ekseriyetle yabancılarla evlenmeye başlamış. Rum tekfur kızları, Bizans, Sırp prensesleri… Bu Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar devam etmiş. Cariye almak ise Fatih Sultan Mehmed döneminden daha önce başlamış muhtemelen.
Kütahya ve çevresindeki büyük bir alan 1. Murad döneminde Yıldırım Bayezid’in evliliğine çeyiz olarak Germiyanoğulları Beyliği tarafından verilmiştir. Yıldırım Bayezid’in ve o dönemki diğer padişahların eşlerinin isimlerinde görülen Devlet ünvanı aslında gerçek isimleri değil bir çeşit prenses ya da kraliçe benzeri bir ünvandır. Karamanoğullarıyla olan bir kız alıp vermeyle oluşan akrabalık ise bir süre Osmanlı’yı kötü yönde etkilemiştir.

Yıldırım Bayezid ve Sırp prensesi olan eşi Timur’un eline geçtiğinde karısının önünde aşağılanması durumunun tekrarını önleme amaçlı cariye almış olmalarını ii. Murad’ın yine bir Sırp prensesi alması, Yavuz Sultan Selim’in Mengli Giray’ın kızıyla evlendiği göz önüne alındığında pek de doğru olmadığını görüyoruz. Fakat padişahların cariyeler aldıkları saraylarının harem olarak kurumsallaşması Fatih Sultan Mehmed döneminde başlamıştır.

Cariye denilen köleleri dahi ciddi bir mücadeleye sokacak olan şey belki de haklı bir annelik tepkisi olarak ortaya çıkan kanlı olayların sebebi kardeş katliydi. İlk defa Fatih Kanunnamesiyle yazıya dökülmesine rağmen Fatih Sultan Mehmed döneminde ortaya çıkmamış ciddi anlamda 3. Murad döneminden itibaren uygulanmaya başlanılmıştır. Bu konuda genelde dile getirilen ilk tarihi olay Osman Bey’in Dündar Bey’i öldürmesidir. Benim fikrim önemli değil elbette ama kendi yazım diye belirtecek olursam bu olayın kardeş katliyle alakası olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü Dündar Bey, Osman Bey’den çok daha önce beyliğe başkanlık etmiştir. Tabii o dönem Selçuklu’ya bağlı uç beyliği olduklarının altını çizmek gerek. Dündar Bey entrikalara karışmış buna kurban edilen Osman Bey ise sinirlenip yaşlı amcasını okla vurmuştur. Sonra beyliğin başına Osman Bey’in geçme sebebi Sultan Alaattin’in yetkiyi beylikte seferleri ve etkinliğiyle en çok öne çıkan Osman Bey’e vermesi akabinde de Haci Bektaş gibi önemli bir şahsiyetten de onay almasıydı. Zaten abileri yeğenleri de Osman Bey’den önce seferlerde şehit düşmüşlerdi.
Çok uzun yıllar tüm Türk devletlerinde geleneksel olarak hakan ölmeden önce toprakları oğulları arasında bölüştürürmüş. Ancak sonradan iktidar savaşları çıkar bu da devleti zayıflatırmış. Aslında Osman Bey de Türk geleneklerine uyup toprakları Orhan ve Alaattin Beyler arasında bölüştürmüştür. Ancak nasılsa belki Ahi teşkilatının da etkisiyle bu sistemin sonradan problemlere neden olacağı düşünülüp Orhan Bey ölünce oğlu Murad’ı hünkarlığa seçmişlerdir. Buna isyan eden diğer kardeşler hatta i. Murad hükümdarlığında oğlu Savcı Bey de hünkarlığını ilan edince öldürülmüş böylece kardeş katli olayı başlamıştır. 1. Murad’ın oğlu 1. Bayezid ise 1. Murad savaş alanında şehit düştüğünde daha harp meydanındayken kardeşini öldürmüştür. Yıldırım Bayezid’den sonra Moğollar Anadolu’yu boşaltınca kardeşler arasındaki ölümcül mücadele yıllar sürmüş bir kişi hayatta kalana kadar devam etmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in tahta geçince beşikteki kardeşini öldürüp suçu başkasına attığı söylenmektedir. Fatih Sultan Mehmed döneminde şehzadelerinden birinin zehirlenmesi de belki bir taht mücadelesiydi. İleri görüşlü Fatih en küçük çocuğu Cem Sultan doğduğunda erkek olduğunu duyunca çok sinirlenip beşiğe tekme savurup küçük bebeğin düşmesine sebep olduğu bu yüzden de Cem Sultan’da şaşılık gibi bir sekel kaldığı anlatılmaktadır. Gerçekten de 2. Bayezid ve Cem Sultan arasındaki taht kavgası yükselme döneminin ortasındaki uzun bir sürecin sönük geçmesine sebep olmuştur. Babasını bile deviren Yavuz Sultan Selim hiç çocuğu olmayıp hükümdarlığını tanıyan kardeşine kadar tüm erkek kardeşlerini öldürmüş, Sultan Süleyman’ın şehzadeleri arasındaki mücadele henüz Sultan Süleyman ölmeden tamamlanmıştır. 2. Selim’den sonra kardeş katli rutin olup en korkuncu 3. Mehmed döneminde beşiğinde bebekler de dahil 22 şehzadenin öldürülmesidir ve türbelerde bile yer kalmadığından bahsedilmektedir. Kardeş katli i. Ahmed tarafından kaldırılsa da 2. Osman ve 4. Murad kardeşlerini katletmeye devam etmiştir.

Devlet işlerine ilk karışan kadın zannedildiği gibi Hürrem Sultan değildir. 2. Beyazid’in annesi Gülbahar Hatun’un devlet işlerine karıştığı bulunan yazılı mektuplarda görülmüştür. Cem Sultan veliaht ilan edilmesine karşın tahtta 2. Beyazıd’ın geçmesinde annesinin ya da sadrazamla evlenen kardeşi Hundi Hatun’un etkisi olup olmadığı bilinmemektedir. Ancak Cem Sultan meselesinde uzlaşma çalışmalarında Çelebi Mehmed’in ihtiyar kızı Selçuk Sultan’ın etkili olduğu bilinmektedir.

2. Beyazıd’ın pasif yönetiminde sıkılan atik Yavuz Sultan Selim de isyanlarında az da olsa Kırım Hanlığının desteğini almış bunda da eşi Mengli Giray’ın kızının etkisi olup olmadığı bilinmemektedir.

Bazı kaynaklara göre Mengli Giray’ın kızı bazı kaynaklara göre de cariye kökenli olan Kanuni Sultan Süleyman’ın anası Ayşe Hafsa Sultan’ın çok etkili güçlü bir hatun olduğu bilinmektedir. Valide Sultan ünvanı çoğu kaynağa göre Ayşe Hafsa Sultan bazı kaynaklara göre de Nurbanu Sultan döneminde başlamıştır. Ayşe Hafsa Sultan Kanuni Sultan Süleyman’ın sancak beyliği döneminde Manisa’da etkili olmuş, mesir macunu festivallerinin başlatan kişi olmuştur.

Hürrem Sultan

Haseki ünvanı belki Hürrem döneminde ortaya çıkmış ancak hasekilere sultan denilmesi sadece Sultan İbrahim döneminde olduğu için Hürrem de hiç valide sultan olamadığı için Sultan denilip denilmediği tartışmalıdır. Belki padişahla nikahlanabilen hasekilere sultan denilmiş bu pek mümkün olmadığı için çok fazla başka örneği olmamış olabilir.

Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktığında sadarette olan deneyimli veziri azamı azledip yerine Pargalı İbrahim Paşa’yı getirilmesinde Valide Ayşe Hafsa Sultan’ın mı, Pargalıyla evlenen sultanın kız kardeşi Hatice Sultan’ın mı, Pargalı’nın Şehzade Mustafa taraftarı olduğu göz önünde bulundurarak Haseki Mahidevran’ın mı yoksa Sultan Süleyman’ın dostu olan Pargalı’nın kendisinin mi yoksa hepsinin birden mi rolü olduğunu bilmiyoruz.

Kanuni Sultan Süleyman’la ilgili malum dizi çıktığında bazı çevrelerce iddia edildiği gibi Kanuni’nin elinin kadına değmeyecek kadar at sırtında seferde geçirdiği iddiası makul bir iddia değildir. Hatta Şehzade Mehmet öldükten sonra Hürrem Sultan’la 3 yıllığına Edirne Sarayı’na kapandıkları bilinmektedir. Mektuplaşmaları pek çok tarihi kurgucuya romantik bir ilham olmuştur. Konusu açılmışken Hürrem Sultan pek bahsi geçmeyen küçük şehzadesi Abdullah’ın ve en büyük şehzadesi Mehmed’in ölümüyle de mağdur olmuştur. Hatta Şehzade Camii, Şehzade Mehmed’in ölümünün ardından Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır.

Hürrem Sultan’ın ilk bilinen ciddi icraatı hayır yapacağım diye kendini kölelikten azad ettirip sonra da ‘hür kadınla nikahsız birleşme caiz olmaz’ diye kendini nikahlatmak olmuştur. Bu duruma Ayşe Hafsa Sultan’ın bozulduğu bilinmekte, Hürrem Sultan da Mahidevran’dan dayak yediği söylenmektedir. Bu durum her şeye rağmen haremdeki rekabetin ne kadar ciddi boyutlara geldiğini göstermektedir. Olaydan sonra Mahidevran gözden düşmüş ancak haremden de uzaklaştırılmamıştır.
Çoğu kurgu Pargalı Damat İbrahim’in boğdurulmasında Hürrem Sultan’ın etkili olduğunu göstermekte ancak kanıtlayamamaktadır. Bunun belki en önemli sebebi İbrahim Paşa’nın Şehzade Mustafa taraftarı olmasıydı. Aslında Pargalı’nın da hataları yok değildi.

Pargalı’nın ölümden hemen sonra Hürrem’in en büyük müttefiki, Hürrem’in kızının eşi Rüstem Paşa sadarete gelmemiştir. Pargalı’nın yerine gelen Lütfi Paşa da eşi Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Şah Sultan’a el kaldırmaya cürret edince azledilip boğdurulmuş bu konuda da Hürrem Sultan’ın etkisi olmamıştır. Hatta Lütfi Paşa’dan sonra da başka biri sadarete gelmiştir.

Hem kurgularda hem bazı kaynaklarda Hürrem’in bazı divanlara katıldığı söylenmektedir. Aslında haremin olduğu sarayla ve devlet işlerinin görüşüldüğü saray ayrı yerlerdelerdi. Harem Fatih Sultan Mehmed’in ilk yerleştirdiği yer olan sonradan eski saray namıyla sürgün yerine dönüşen bugün sadece kapısının ayakta kaldığı Bayezid Meydanı’ndaki İstanbul Üniversitesi kapısıdır. Harem, Topkapı Saray’ına bazı kaynaklara göre Nurbanu Sultan bazı kaynaklara göreyse Safiye Sultan döneminde taşınmıştır. Ancak Hürrem Sultan döneminde eski saraydaki harem dairesinin yanmasından ötürü bir dönem haremin geçici süreliğine Topkapı Saray’ına taşındığının bahsi geçer.

Hürrem Sultan müttefik olarak Rüstem’i yanına alınca ilk icraatları Şehzade Mehmed’in sancağını veliaht sancağı olarak Manisa olarak belirlemek hatta o sırada orada olan Şehzade Mustafa’nın bile yerini değiştirmek olmuştur. Şehzade Mehmed ölünce bu sefer yine yerine kendi öz oğlu Şehzade Selim’i getirtmiştir.

Bundan yıllar sonra yine Rüstem Paşa’yla kolkola Hürrem’in öz oğullarının tahta çıkmasına en büyük engel pek çok da destekçisinin olduğu Şehzade Mustafa’nın gözden düşürülmesini ilmek ilmek işleyip isyan hazırlığında diye Sultan Süleyman’ı doldurup boğdurulmasına sebep olmuşlardır. Bu olaydan halk müteessir olmuş ya onların etkisiyle ya da kendi pişmanlığından Rüstem Paşa azledilmiştir ve Hürrem Sultan’ın rahatsızlanmasına kadar da aralarının bozulduğu söylenmektedir. Sonuçta Sultan Süleyman Hürrem Sultan’ın ölümünden çok müteessir olmuştur.

Aslında görünüşe göre Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden sonra Hürrem Sultan’ın pek bir etkisi olmamıştır. Zaten hayatta kalan iki şehzade de kendi öz oğludur. Bazı kaynaklar Hürrem Sultan’ın Şehzade Selim tarafında olduğu bazı kaynaklar da Şehzade Bayezid taraftarı olduğunu söylemektedir. Gerçekte iki şehzadesiyle de ilgisini kesmemiştir. Taraf tutan aslında Kanuni döneminin sonlarında devlet işlerine karıştığı bilinen Mihrimah Sultan’dır. Babalarının üzüntüsünü hafifletmek için Şehzade Bayezid’le sahte bir Düzmece Mustafa isyanı düzenlemiş, bu ortaya çıkınca Sultan Süleyman Şehzade Bayezid’e kızmış gözünden düşmüş ancak Mihrimah Sultan’la araları uzun süre bozuk kalmamıştır. Nitekim Rüstem Paşa’nın azlinden sonra sadarete gelen ve Sultan Süleyman’ın kızkardeşi olan Fatma Sultan’ın eşi ortalık durulunca azledilip yerine tekrar Rüstem’e sadaret mührü iade edilmiştir.

Çoğu kaynak kadınlar saltanatının başlangıcını Sultan Süleyman döneminin sonları olarak gösterir. Ancak Hürrem Sultan’ın etkisi ilk dönemden itibaren hissedilmektedir. Belki Hürren Sultan’ın dış ülke elçileriyle bile resmi olarak yazıştığı göz önüne alınmış olunabilir. Bunu Hürrem’den sonra Mihrimah Sultan, Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan da devam ettirmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’ın ölümünden sonra başka eşinin olmaması bazı kaynaklara göre yanlıştır. Gülfem isimli bir cariye Sultan Süleyman’ın haremi olma imkanına sahip olmuş ancak hayır meselesi yüzünden Sultan çağırınca para karşılığı yerine başka cariye gönderince infaz edilmiştir.

Hürrem Sultan’dan Sonrası

Şehzade Selim ve Bayezid mücadelesi Hürrem Sultan’ın öldükten sonrasına rastlar. Şehzade Bayezid’in arkasında Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa olmasına rağmen kaybetmesine 2. Selim’in lalasının çevirdiği entrikaların neden olduğu düşünülmektedir. Bu lala 3. Murad zamanı sadrazam olduğu ve 3. Murad’ın hükümdar olarak etkisiz daha çok kadınların etkisinde olduğu düşünüldüğünde bunda Nurbanu Sultan’ın etkisinin olup olmadığı da tartışmalıdır.

Kadınlar saltanatında Hürrem’den sonra gösterilen tek padişah kızı Mihrimah Sultan’dır. Babasının saltanatında donanmaya yatırım yapmış, camiiler inşaa ettirmiş, kardeşi Selim’in tahtta geçtiğinde kutlama masraflarını üstlenmiş, haremde oldukça etkili olmuştur. Torunu, 3. Mehmed döneminde sadrazam olmuş, onun da torunu Sultan İbrahim döneminde sadarete gelmiştir.

Belki anaçlık, evladını koruma denilebilecek bu etkinlikler sonraki valide sultan döneminde iktidar olma, sefa sürmeye dönüşmüştür. 2. Selim’in eşi 3. Murad’ın annesi olan Nurbanu Sultan sonrasına gelen Safiye ve Kösem Sultan kadar ismini duyuramasa da etkin olmuştur. Venedik yanlısı bir dış politika izlediği için bazı kaynaklar Venedik’li bazı kaynaklar Yahudi olduğunu söyler. Yani kısaca artık yazışmadan daha fazlasını bir dış politika izleyecek kadar devlet işlerine dahil olmuşlardır. Sarayda rüşvet ve diğer kirli işleri yapan Kira isimli bir yahudi kadın da mevcuttu. 2. Selim’in ölmesinin ardından yeni bir uygulamayla veliaht sancaktan payitahta gelene kadar valide sultan tahtı meşgül etmeye başladı. Bazı kaynaklarda mehd-i ulya-i saltanat ünvanlı bu makamın ilk temsilcisi Nurbanu Sultan olmuştur. Bu makamda en önemli görevleri Fatih’in kanununun uygulanmasının garanti edip bedbaht hasekileri sürmektir.
Osmanlı tarihinin belki de en ünlü sadrazamı olan Sokullu da Nurbanu’nun kızı Esmehan’la evlenmiştir. Esmehan Sultan’ın da haremde oldukça etkili olduğu söylenmektedir.

Safiye Sultan Dönemi

Safiye Sultan bazı kaynaklara göre Venedik bazı kaynaklara göreyse Korfu’ludur. Vali kızı olduğu bilgisi kabul edilmektedir. Bazı kaynaklar onu Nurbanu Sultan’la akraba kabul eder. Bazı kaynaklar da ikisinden birinin gayri meşru çocuk olduğundan bahseder. Aslında 3. Murad tahta geçince 3. Murad’ın gözünün Safiye’den başkasını görmemesi ve tek şehzadesi olmasından dolayı bol bol cariye ayarlanmaya başlanmış bu da Safiye’yi Nurbanu, Mihrimah ve Esmehan’a düşman etmiştir. Sonuçta Safiye oğluyla sancağa da gönderilip saraydan uzaklaştırılmıştır. Ancak Safiye ne yapıp edip Nurbanu öldükten sonra tekrar saraya dönmeyi başarmış ciddi anlamda devlet işlerine karışmaya başlamıştır. Mazilerinde pek çok anlaşmazlık olmasına rağmen pek çok konuda Nurbanu’nun izinden gitmiştir. Sokullu’nun öldürülmesi, suikastın düzgün soruşturulmamasında tesiri olduğu söylenir. Valide olunca tarihin en büyük şehzade katliamı gerçekleşir. Bazıları beşikte bebek olmak üzere 22 şehzade öldürülür. Bu da yetmez oğlu 3. Mehmed dönemi büyük torununun boğdurulmasında da etkili olur. Şehzade anası, görevindeki cariyelerle birlikte acımasızca denize atılır. Kendi öz kızının sadrazam kocasını dahi boğdurtur.

Saltanat Naibeliği

Kadınlar saltanatında muhtemelen ömrü kısa olduğu için çoğunlukla unutulan Handan Sultan aslında yeni bir dönemin ilk temsilcisidir. Handan Sultan döneminde mehd-i ulya-i saltanat makamı daha da değişerek saltanat naibeliği halini alır. Oğlu 1. Ahmet henüz çocuk olduğu için saltanat naibesi sıfatıyla bizzat ülkeyi yönetmeye başlar. En önemli işi ise 1. Ahmet’in küçük kardeşinin öldürülmesine izin vermemesi, kardeş katline son vermesi olmuştur. Artık tahta hanedanın en büyük üyesi geçecek diğer şehzadeler sırası gelene kadar kafeste bekleyeceklerdi. Böylece kafes sistemi getirilmiştir.
Başlangıçta kafes sistemi çok sertti. İlk şehzade Mustafa kafeste delirmişti. Sonraki dönemler gelen şehzadelerin de ruhsal durumları şüpheliydi. Ayrıca ilk dönem kafes sistemi kardeşlerin birbirini öldürmesini engellememişti. Ancak zamanla sistem oturdu. Hatta esnemeye başladı. İlk defa 1. Abdülhamit yeğeni 3. Selim’in kafes dışında eğitim almasına izin verdi. 3. Selim ise kuzeni 2. Mahmud’a evladı gibi muamele yaptı. Abdülmecid’den itibaren şehzadeler kafesten çıkarılıp saraylarda rahat bir yaşam sürmeye başladılar. Hatta Sultan Abdülaziz yeğenleriyle Avrupa turu yaptı.
Ancak Handan Sultan uzun süre saltanat süremeden öldü. Ölümünde hala hayatta olan ve oğlu öldüğü için teamüllere göre eski saraya sürülen Safiye Sultan’ın etkili olduğu söylenir. Bazı kaynaklara göre Handan Sultan’ın hemen ardından vefat etmiş bazı kaynaklara göreyse 2. Osman dönemine kadar eski sarayda yaşamını sürdürmüştür.

Kösem Sultan

Aslında 1. Ahmed’in validesi öldükten sonra devlet işlerinde kadın karıştığıyla ilgili bir bilgi yoktur. Kösem Sultan’ın adının anılması belki de Hürrem Sultan gibi cariye kökenli olmasına rağmen nikahlanması ve/veya kızının eşinin sadrazam olmasından kaynaklanıyor olabilir. Ancak kısa bir süre parlamış olsa da 1. Ahmed’in ölümüyle söndü.

1. Mustafa’nın deli olduğu bariz olmasına rağmen tahta geçirilmesinde birinin parmağı olduğu kesin. Bu belki adı konusunda bilgi bulunmayan 1. Mustafa’nın validesi belki de sonra sadrazam olacak bir devlet adamıyla evli olan 1. Mustafa’nın öz kız kardeşiydi. Zaten 1. Mustafa’nın tahtta olduğu tüm zamanlarda devleti bizzat validesi yönetmiştir. Ancak 1. Mustafa’nın deli olduğunun anlaşılması ve tahttan indirilmesi uzun sürmedi.

2. Osman tahta geçtiğinde bazı kaynaklara göre validesi hayattaydı ve onun hüküm sürdüğü dönem içinde vefat etti bazı kaynaklara göreyse Osman çok küçükken vefat etti ve ona Kösem Sultan analık etti. Ancak Kösem Sultan öz oğlu 4. Murad tahta geçene kadar sürgün yaşadığı kesin. Benzer olan padişahlardan biri Fatih Sultan Mehmed ona annelik yapan Mara Hatun’u tahta geçince evi Sırbistan sarayına gönderir. Diğeri 2. Abdülhamit ise kendisine analık eden Pirüstü’nü haremin başına getiriyor. Ancak belki de Pirüstü’nün öz kızı Cemile’nin kocasını sürgüne gönderip öldürmesinden kaynaklı araları bozuluyor ve kendini Maçka Köşkü’ne kapatıyor.

2. Osman’ın sürgün döneminin başında Kösem Sultan’la aralarının iyi olduğu biliniyor. Bu eğer Kösem Sultan ona analık yapmış değilse belki babası hayattayken güçlü bir kadın olduğundan belki de eski sarayda sürgünde olan diğer valide olan 1. Mustafa’nın anası konusunda destek almak istediğinden olabilir.
Fakat sonra nasılsa araları bozuluyor. Osman’ın padişahlığı döneminde kardeşi Şehzade Mehmed’i boğdurttuğu biliniyor. Şehzade Mehmed bazı kaynaklara göre Kösem Sultan’ın öz oğlu bazı kaynaklara göreyse Kösem Sultan’dan olmayan Osman’ın öz kardeşi. Ancak Osman’ın Kösem’in kızlarından birinin eşi olan sadrazamı boğdurttuğu biliniyor. Bu sebeplerden araları bozulmuş olabilir. Osman’ın şehzadeleri maalesef yaşamamıştır. Ayrıca Osman haremde değişikliğe gitmiş Bey kızlarıyla evlenmiş resmi nikah kıymıştır. Tüm bu hareketleri de kafes sistemini değiştirir kaygısı yaratmıştır.

Her ne kadar Osman yeniçeri ocağını kaldırmaya kalkmasaydı belki vuku bulmayacaksa da Osman’ın korkunç bir şekilde katledilip yerine deli olduğu bile göre tekrar 1. Mustafa’nın getirilmesinin arkasındaki güç zayıf olmamalı. Kösem Sultan’ın büyük bir etkisi yok gibi. Belki de bazı yerlerde etkin olup bazı yerlerde akışına bıraktı. Akıllıca davrandı ya da sadece şanslıydı. Bu işte rolü olan damat sadrazam bu karışıklık içinde can vermiş, arka arkaya isyanlar yönetim değişiklikleri ile hiçbir grubun uzun süre kontrol edemediği bir kargaşa oluşmuştur. Sonuçta muhtemelen Kösem Sultan’ın etkisiyle 1. Mustafa tekrar tahttan indirilip yerine çocuk yaştaki şehzadesi 4. Murad tahta çıkınca saltanat naibeliği ünvanıyla 10 yılı aşkın süre bizzat devleti yönetmeye başlamıştır. Ancak bu dönemde de azgın ağalar, yeniçeriler çok kere Kösem Sultan’dan daha fazla söz sahibi olmuş ancak 4. Murad büyüyünce yönetimi toparlamayı başarmıştı. Devlet yönetiminde nispeten başarı kazanan 4. Murad’ın vahşet ve şiddet yanlısı yönü yüzünden öz annesi Kösem Sultan’la araları bozulmuştur. 4. Murad Kösem Sultan’dan olmayan kardeşi 2 şehzadeyi boğdurtmuş ardına öz kardeşi Kasım’ı da boğdurmuştur. Kösem Sultan sinirleri fazlasıyla hassaslaşan şehzade İbrahim’i 4. Murad’ın elinden kurtararak hanedan soyunu kurtarmıştır.

Kösem Sultan’ın İbrahim’i kurtardığı bir başka konuysa kafeste gebe bıraktığı cariye meselesidir. Tabii cariye edinmek sancaktaki gibi serbest değil. Kafeste. 4. Murad’ın gazabından korumak için gönderdiği cariye ve minik şehzade sonradan kaçırılmış ve bir daha geri dönememişlerdir. Benzer hikayeler sonraki padişahlarda da var. 1. Abdülhamit kafeste bir kadını gebe bırakıyor ondan kızı oluyor ve onu yıllarca saklıyor. Sonra Abdülaziz’in de kafeste çocuğu oluyor ancak bu duyulunca abisi Abdülmecid onu affediyor. Aynı şey 5. Murad’ın da başına geliyor ama Abdülaziz bu sefer onu affetmiyor.

Neyse İbrahim tahta çıktığında tabiatında kadın düşkünü olmasına rağmen bir süre kadınlara yaklaşmıyor. Ama piyasada şehzade yok. 4. Murad’ın da şehzadesi olmamış ya da ölmüşler. Cinci hocalar tutululuyor hatta servete boğuluyor. Malk mülk servet ediniyor ama neyseki şehzadeler birer birer doğmaya başlıyor.

İbrahim devleti yönetemeyince devlet yönetimini yine Kösem Sultan devralıyor. Ama bir taraftan da deli oğlunu kontrol etmekte zorlanıyor. İbrahim’in azgınlığı harem dışına da çıkıyor. Haremde görevli bir süt anne ve başkasından olma çocuğuna duyduğu ilgiden dolayı en büyük şehzadesinin anası Turhan Sultan sinirleniyor ve ibrahim minik şehzadeyi fırlatıp atıyor. Şehzadeyi apar topar kurtarıyorlar. İbrahim evli kadınlara da sarkıyor ve hareme getirtiyor. Çoğunlukla bunun erkek versiyonu Osmanlı boyunca yapılıyor aslında. Sultan kızlarına namzet edilen damatlar evliyse bile karılarını boşuyorlar. Ama 2. Mahmud’ın kızlarından birine namzet edilen bir paşa eşini boşamıyor. O eşinden olan oğlu da sonra Abdülmecid’in bir kızıyla evleniyor. Sonra da Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde rol oynadı diye 2. Abdülhamit tarafından sürülüp öldürülüyor.

Neyse sonuçta bu işin kadın versiyonu İbrahim döneminde pek garipseniyor. Şekerpare’ler Hubyar’lar bu şekilde vezirlere kadar belirliyor cepleri rüşvetlerle bayram ediyor. Resmen kadınlar saltanatı içinde başka bir kadınlar saltanatı yaşanmaya başlanıyor. Aşırı zengin olan Şekerpare malları bir süre sonra müsadere ediliyor ve saraydan gönderiliyor. Çıkan malları, altınları, elmasları gören Sultan İbrahim bile şaşırıyor. Özellikle bulunup gelen şişman cariye Şivekar’la Şekerpare başka kişiler bu arada. İbrahim Telli Sultan Hümaşah’ı bulunca Kösem Sultan gözden düşüyor. Nikahladığı cariyenin hizmetine Kösem Sultanı, Sultan kardeşlerini ve 4. Murad’ın kızı Kaya Sultan’ı koşmaya kalkıyor. Kabul etmeyince de hepsini sürüyor. Kösem Sultan sürüldüğü yerden de devleti yönetmeye devam ediyor. Aslında kadıncağızın da başka çaresi yok. İbrahim’in bazı ağaların karılarını istemesi, kafasına göre sadrazamların boynunu vurdurması ve son dönem samurla kafayı bozup ağalardan samur vergisi toplamasından dolayı ağalar İbrahim’i tahttan indirmeye karar verir. Bunun gerekli olduğunu bilmesine rağmen Kösem Sultan teamüllere göre eski saraya sürdürüleceğini düşünüp buna karşı çıkar. Ancak sonra ağalarla anlaşmış olacak ki teamüllere rağmen saltanat naibi olarak kalarak İbrahim’in tahttan indirilmesini kabul eder. Hatta sonra öldürülmesine dahi göz yumar. Sonra saltanat naipliği yaptığı bir dönemde asıl saltanat naibi olması gereken kişi olan gelini 4. Mehmed’in anası Turhan Sultan’la arasında çekişme başlar. Bu arada ülkeyi yöneten ağalarda vatandaşa kök söktürmektedir. İsyanlar bir türlü dinmez. Turhan Sultan’ı çekemeyen Kösem Sultan torunu 4. Mehmed’i öldürtüp yerine diğer torunu 2. Süleyman’ı getirmeyi planlar ancak bunu duyan Turhan Sultan ne yapar eder Kösem Sultan’ı boğdurtur.

Turhan Sultan

Sonra da devlet yönetimi Turhan Sultan’a kalır. Yine saltanat naibi olarak ülkeyi o yönetir. İsyanları durduramayınca yönetimi Köprülü ailesine bırakıp tüm saray ahalisiyle Edirne’ye taşındığından olsa gerek bazı kaynaklar kadınlar saltanatına dahil etmez onu. Bazı kaynaklar da kadınlar saltanatını bitiren kişi olarak kabul eder. Halbuki Kösem Sultan’a suikast düzenleyecek kadar güçlüymüş. Ayrıca sonra yıllarca devleti yönettiğini de göz önünde bulundurmak gerek. Ve Edirne’den de devlet işlerine karışmış ve oğluyla seferlere bile katılan ilk valide sultan olmuş.

Yani kısaca kadınlar önceleri şehzadelerini korumak amaçlı işlerine geldiği yerde yönetime karışmaktan bizzat devlet yönetimine geçecek kadar ileri gitmişler. Dönemin başarısızlıklarında tek başlarına rolleri olduğunu düşünmek haksızlık olur. Kendini devletten üstün gören yeniçeri ocağı ve vatandaşın cebini boşaltıp yeyip doymayan ağalar devleti bitirmiş aslında. Kadınlar da haremden bu kadar yönetebilmiş.

Bazı kaynaklara göre kadınlar saltanatının son üyesi Turhan Sultan’ın gelini Emetullah Gülnuş Sultan tarih sahnesine oğlu 2. Mustafa tahttan indirilip 3. Ahmet tahta çıkarılırken onayı alındığında çıkıyor. Yine epey önemli görünüyor. O da önce eşiyle sonra çocuklarıyla sefere dahi çıkıyor.

Kadınlar Saltanatından Sonra

Peki kadın etkisi bitiyor mu? Aslında bu daha çok kafeste sıra bekleyen şehzadelerin analarının ölmesinden kaynaklanıyor. 3. Selim anasına kardeşlerine saraylar yaptırıyor sefa sürdürtüyor. Yine bir yeniçeri ocağı kapatılma gündemiyle tahttan indirildiğinde ve isyanların aşırıya kaçtığı dönem 4. Mustafa tahttayken 3. Selim’in öldürülmesi ve 2. Mahmud’un da öldürülmeye çalışılmasında 4. Mustafa’nın anası, ablası hatta cariyeleri bile rol oynuyor. Sonra cariyeler öldürülüyor tabii. 4. Mustafa ölünce yeniçeriler tahta 4. Mustafa’nın büyük ablası Esma Sultan’ı tahta geçirmeyi düşünüyorlar. Tabii 2. Mahmud tahta geçince Esma Sultan’ı cezalandırmıyor. Tersine zevk sefa içinde yaşıyor. Hatta Pertevniyal, Pirüstü ve diğer cariyeler de hep Esma Sultan yetiştirmesi oluyor.

2. Mahmud’un anası Nakşıdil Sultan’ı 1. Abdülhamit’in tek aşkı Fransız soylusu olarak lanse ediyorlar. Ancak tabii bu algı o dönemki Osmanlı Fransa ilişkilerine destek için yaratılıyor. Aslında o dönem toprakları daralan Osmanlı hareme artık Rusları, Sıpları, Rumları değil sadece Çerkesleri ve Gürcüleri doldurabiliyor. 2. Mahmud’un bir cariyesi saraya verem getiriyor ve yıllar boyu 2. Mahmud, Abdülmecid anaları dahil saray ahalisi veremden kırılıyor.

2. Mahmud’dan itibaren valideler artık daha çok hayır hasenat işlerini yapıyor. Bu konuda rekor kıran Abdülmecid’in anası Bezmialem Sultan oluyor.

Abdülmecid’den sonra haremde skandallar da olmaya başlıyor. Önce Abdülmecid’in Bezmiara adındaki cariyesi şehzadelere saldırıyor ve saraydan atılıyor. Sonra Serfiraz isimli cariyesinin saray dışında adı çıkıyor. Abdülmecid normalde boynunu vurdurması gerekirken pek çok defa affedip sonunda saraydan sürdürüyor. Ancak bir nevi Sultan İbrahim gibi cariyeler ve sultan kızları arasında israf dönemi başlıyor.
İsraf bir süre 2. Abdülhamit döneminde kontrol altına alınıyor. Eşlerinden Bidar Kadın’ın bazen Abdülhamit’i kapıdan içeri almadığı bile söyleniyor. Skandallar bitmiyor. 2. Abdülhamit’in uzun süre görmezden geldiği abisi 5. Murad’ın kızlarından Hatice Sultan 2. özkızının kocasıyla işi pişiriyor. Ayrıca yine Abdülhamit’in özkızlarından birinin kocası kızı aldatıyor üstüne başka kadına ev açıyor.

3. Ahmed döneminde kızı Fatma Sultan modernleşmede önemli bir marka oluyor. Eşi Nevşehirli Damat İbrahim dönemi bitiren isyanda öldürülüyor.

2. Mustafa ve 3. Ahmed’in damatları 3. Selim dönemine kadar sadrazamlık yapıyor. Damatların bazıları Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde rol oynuyor. Abdülmecid’in kızlarından birinin eşi olan Damat Ferit de Osmanlı’yı 1. Dünya Savaşına sokarak devletin başına çorap örüyor. 2. Abdülhamit Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde sorumluları bulup damat dinlemeden cezalandırıyor. Sonra 2. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi amaçlı düzenlenen Çırağan Baskını olayında da yine 2. Abdülhamit’in kızkardeşleri ve eşleri etkili oluyor. Aslında hanedan aziziler ve mecidiler olarak ikiye ayrılıyor. Yani Abdülaziz’in çocuklarıyla Abdülmecid’in çocukları. Ama Abdülmecid’in çocuğu olan 2. Abdülhamit Aziziymiş. Ancak bu ayrılmanın detaylarını bulamadım.

1. Meşrutiyetçiler Abdülmecid’in kızları Fatma ve Cemile Sultan’ın eşleri. Abdülaziz’in tahttan indiren isyanı başlatmaktan 2. Abdülhamit döneminde sürülüyor sonra da öldürülüyorlar. 2. Abdülhamit’in kız kardeşi Seniha Sultan’ın oğlu ilk Türk sosyolog Sabahattin Bey ve eşi Mahmut Paşa Çırağan baskınında rol oynuyor. Mahmut Paşa ayrıca 2. Mahmut’un kızı Fatma Sultan’ın ya öz çocuğu ya da evlendiği adamın önceki eşinden olma çocuğu. Yani bir Paşazade ya da Sultanzade. Bunlar İstibdat döneminde sürülünce yurtdışında Jön Türkler hareketini başlatıyorlar. Ancak İttihat ve Terraki başa geçince ve ülkeye geri döndüklerinde bu sefer İttihat ve Terakki’ye muhalefet ediyorlar. 31. Mart ayaklanmasına yardım edip tekrar hüküm giyiyorlar. Sonra da milli mücadeleye destek veriyorlar.

2. Meşrutiyet dönemi sadrazamı Enver Paşa da Abdülmecid’in oğullarından Süleyman Bey’in kızıyla evleniyor. Süleyman Bey 5. Mehmet Reşat döneminde 2. veliahtken vefat ediyor. 1. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesiyle evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Bir ara Vahdettin’in kızıyla o dönem Çanakkale Savaşı kahramanı olarak ünlenen Mustafa Kemal Paşa’nın evliliği düşünülse de Enver Paşa örneğinden dolayı paşa sultan evliliğinden vazgeçiliyor.

Eserler

Yıldırım Bayezid Germiyanoğulları’ndan çeyiz olarak aldığı Kütahya’da sancak beyiyken orada Ulu Camii inşaa ettiriyor. Ayşe Hafza Sultan Kanuni Manisa’da şehzadeyken Manisa Sultan Camii’yi inşaa ettiriyor. Hürrem Sultan Sultan Ahmet Meydanı’ndaki Hürrem Sultan hamamı ve külliyesini yaptırıyor Mimar Sinan’a. Mihrimah Sultan Mimar Sinan’a biri Edirnekapı’da biri Üsküdar’da iki camii yaptırıyor. Nurbanu Sultan Minar Sinan’a son eseri Eski Valide Sultan Camii’yi yaptırıyor. Tabii Bu camiinin ilk adı Valide Sultan Camii ama sonra başka Valide Sultan Camii’ler yaptırılınca adı Eski oluyor. Safiye Sultan Yeni Valide adını düşünerek Yeni Camii’yi yaptırmaya başlatıyor ancak tamamlatamıyor. Sonra bu camiiyi Turhan Sultan tamamlatıyor. Son valide sultan camiiyi Gülnuş Sultan Üsküdar’da yaptırınca bu camii Yeni Valide Sultan Camii adı alıyor ve Eminönü’ndeki Yeni Camii adıyla anılmaya başlanıyor. 3. Selim’in annesine yaptırdığı saray Yıldız Saray’ı adı altında 2. Abdülhamit dönemi popüler oluyor. 1. Abdülhamit’in kızı Esma Sultan’la 2. Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın pek çok köşkü ve sahilsarayı oluyor. Bazıları Esma Sultan’da Adile Sultan’a bazıları Abdülaziz’in kızı olan Esma Sultan’a geçiyor. Adile Sultan’dan da diğet sultanlara geçiyor. Esma Sultan’ın taht yolundaki bir köşkü sonradan 2. Mahmut türbesine dönüyor.

Felaketler Salgınlar

Pek çok da salgın hastalık ve deprem yaşıyorlar. İlk dönemler pek olmasa da ya da söz edilmese de 2. Bayezid’den itibaren pek çok felaket oluyor. Gerçi belki de kaydı yok çünkü tarihteki en feci veba salgını Orhan Bey dönemine denk geliyor. En fena deprem 2. Bayezid döneminde oluyor. Kanuni döneminde, 3. Mehmed döneminde, 4. Mehmed döneminde ve diğer dönemlerde de veba salgınları oluyor. 4. Mehmet döneminde bir ara tüm saray sıtma oluyor. 3. Ahmed döneminde çiçek salgını 2. Mahmut’tan itibaren de verem salgını oluyor. 2. Mahmut, annesi Nakşıdil, Abdülmecid, annesi Bezmialem, 2. Abdülhamit’in özannesi, 5. Mehmet Reşat’ın annesi, Naile Sultan ve diğer pek çok cariye dolayısıyla sultan ve şehzade annesi ve padişah evlatları veremden hayatını kaybetmiştir. Son olarak Vahdettin döneminde de İspanyol Gribi yaşanmıştır.

Not: Bu bilgileri aldığım kitapları ve okuduğum diğer kitapları instagram sayfamda bulabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir