Yılbaşı Meselesi
Bugünkü konum her sene şiddetle artan yılbaşı tartışması üzerine. Vatandaşın zaten yılda bir iki eğlencesi de var ona da göz dikiyorlar. Eğlence diyince de bu yazım aklıma geldi. Vatandaşın kanını öyle bir emiyorlar ki belediyeye bile vatandaşa eğlence düzenletmeyecekler. Gözlerinde vatandaş normal gıdayı bile hak etmiyor ki eğlenceyi hak etsin.
Her neyse her sene gitgide sayıları artan bu yılbaşı düşmanlarına yıllarca aynı şeyi söyledik “noel ile yılbaşı aynı şey değil.” Sonra da ama yılbaşını onlar kutluyor diyenlere de sürekli bu bizim de yılbaşımız dedik. Sanki kendileri farklı takvim kullanıyorlar. Zihniyeti anlamak gerçekten mümkün değil.
Yenice yeni bir argüman geliştirdiler. Başka kavimlere benzememek lazımmış. Bu argümanın da samimiyetsizliğinden bu yazımda bahsetmiştim. Başörtüsü Kuran’da yok diyince rahibeleri örnek göstermişlerdi.
İşin ironik kısmı noelin aslında hristiyanlıkla da bir alakası olmaması. Hz. İsa’nın doğumuna ithaf edilmesne rağmen gerçekte Hz. İsa’nın bu tarihte doğmadığı biliniyor. Aslında durum eski alışkanlıkların yeni dine uyarlanmasıydı. Semavi dinler öncesi bu bayram kışdönümü Yule olarak kutlanılırdı. Tıpkı paskalyanın da baharın gelişi olduğu gibi. İronik kısım biz de önceden aynı dine mensuptuk. Ve kış dönümünü kutlardık.
İslamın doğduğu çöllerde o mevsimlerde bir kış dönümü kutlanmıyor olması doğaldı. Bizim iklimlerdeki gibi bir kış dönümü yoktu çünkü. Ancak bizde dört mevsim vardı. Demek ki biz çok daha öncesinden başka kavimlere benzemişiz.