Bebekli Anne Blogu

SiyasetTarihYAZILAR

Hindistan Örneği ve Dış Güçler Meselesi

Tarih boyunca dış güçler, sadece silah ya da ekonomik baskıyla değil; sömürgeleştirmek istedikleri toplumların kültürel ve sosyal dokusunu da kendi lehlerine manipüle etmişlerdir. Açık çatışmayı önlemek ve halkın birleşmesini engellemek için kültürel ve toplumsal yapıyı kendi çıkarlarına göre şekillendirmek, etkili bir strateji olmuştur. İngilizlerin Hindistan’daki yaklaşımından, 20. yüzyılda Ortadoğu’da radikal İslamcı grupların desteklenmesine kadar, bu stratejiler dikkat çekici paralellikler gösteriyor.


İngilizler ve Hindistan’daki Kast Sistemi

Hindistan’daki kast sistemi tarih boyunca esnekti; topluluklar sosyal ve ekonomik hareketlilik sağlayabiliyor, zamanla hiyerarşi içinde değişebiliyordu. İngilizler ise bu esnekliği ortadan kaldırarak kastları resmileştirdiler ve sabitlediler (Cohn, 1987).

  • Kastları Resmileştirme: Nüfus sayımları, yasalar ve idari düzenlemelerle kastlar resmi kategorilere ayrıldı (“Scheduled Castes” ve “Scheduled Tribes” gibi), toplumsal hareketlilik kısıtlandı.
  • Yozlaşmış Hiyerarşiyi Kendi İşine Yarar Hale Getirme: Kast sistemi zaten bazı bölgelerde aşırı hiyerarşik ve bölünmüş bir yapıya sahipti. İngilizler bu uçurumları kullanarak üst kastları vergi toplama, kolluk ve yerel yönetimde yetkilendirirken; alt kastları iş gücü olarak kontrol altında tuttular. Bu, toplumun birleşip sömürgeye karşı direnmesini zorlaştırdı.
  • Eğitim ve Bürokrasiyle Güçlendirme: Yüksek kast mensuplarına eğitim ve idari pozisyonlar verildi; bu hem kutuplaşmayı derinleştirdi hem de İngiliz yönetiminin işlemesini kolaylaştırdı.
  • Toplumsal Esnekliğin Kısıtlanması: Daha önce esnek olan sosyal yapı, İngiliz müdahalesiyle katı ve bölünmüş hâle geldi. Toplumsal yozlaşma ve sert hiyerarşi, İngilizler için bir “kontrol mekanizması” oldu.

Kısacası, İngilizler kast sistemini kültürel bir mirası yükseltmek için değil, toplumu içten bölmek ve kendi sömürge yönetimlerini kolaylaştırmak için resmileştirdiler. Bu, sömürü için kültürel manipülasyonun klasik bir örneği olarak görülebilir.


Siyasal İslam ve Batı’nın Rolü

Benzer bir strateji 20. yüzyılda Ortadoğu’da da gözlemlenebilir. İsrail’in kuruluş döneminde Netenyahu’nun Hamas’a dolaylı destek sağladığı iddiaları, Filistin’de gruplar arasında iç çatışmaları derinleştirmek için yorumlanabilir. Benzer şekilde ABD’nin Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde radikal İslamcı grupları desteklemesi, Sovyetler’e karşı ideolojik bir tampon yaratmayı amaçlıyordu (Kinzer, 2003).

Bu örnekler, Batı’nın siyasal İslam’ı tek boyutlu bir düşman olarak görmediğini, aksine kendi çıkarları doğrultusunda manipüle edebildiğini gösteriyor. Dışarıdan bakıldığında “kötü” görünen gruplar, aslında bazen kendi propagandalarının hedefi değil, bir araç olabilirler.


Kültürel Yozlaşma ve İçten Zayıflatma

Sömürü stratejileri sadece dış müdahalelerle sınırlı değildir. Kültürel yozlaşma ve toplumsal bölünmeler, bu süreçleri pekiştirir. Farklı dini veya sosyal gruplara bölünmüş bir toplum, dış müdahalelere karşı daha kırılgandır. İslam dünyasında veya diğer kültürel alanlarda grupların kendi içinde bölünmesi ve yozlaşması, dış güçlerin işini kolaylaştıran bir araç hâline gelir.

Sonuç

Peki, tarih bize ne öğretiyor?

İngilizlerin Hindistan’da kast sistemini resmileştirip toplumu böldüğünü, Batı’nın Ortadoğu’da radikal grupları kendi stratejik amaçları için desteklediğini düşündüğümüzde, siyasal İslamcıların sürekli “dış güçler bizi hedef alıyor” söylemleri farklı bir ışık altında değerlendirilebilir.

  • Acaba sürekli dış düşman vurgusu yapan gruplar, kendi propagandalarının farkında olmadan dış güçlerin stratejilerine hizmet ediyor olabilir mi?
  • Tarihsel örnekler, bir toplumu içten bölmenin ve kültürel yozlaşmayı derinleştirmenin dış müdahaleler için ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Bu durumda, kim gerçekten dış güçlere karşı mücadele ediyor, kim ise onları istemeden destekliyor?
  • Belki de siyasal ve dini çatışmaların çoğu, tek bir “düşman” değil, karmaşık bir manipülasyon ve çıkar ağı tarafından şekillendiriliyor.

Unutulmamalıdır ki, Kurtuluş Savaşı dış güçlere karşı verilmiş bir mücadeleydi. Ancak bugün, aynı grubun tarihsel gerçekleri çarpıttığını ve kendi propaganda söylemleriyle belki de bizzat dış güçler için hizmet ediyor olabileceğini görmek mümkün. Kim gerçekten dış güçlere karşı duruyor, kim ise farkında olmadan onların stratejilerini destekliyor, anlamak bu yüzden kolaylaşıyor.

Tek boyutlu anlatılara inanmak yerine, tarihsel ve kültürel manipülasyonun karmaşıklığını görmek, günümüz siyasal ve dini çatışmalarını anlamak açısından kritik önemdedir. Belki de en büyük sınav, sadece dışa değil, kendi içimizdeki yapıları, kültürel dinamikleri ve stratejik kör noktaları sorgulamakta yatıyor.

Kaynaklar:

  • Cohn, B. S. (1987). Colonialism and Its Forms of Knowledge. Princeton University Press.
  • Kinzer, S. (2003). Crescent and Star: Turkey Between Two Worlds. HarperCollins.
  • Said, E. W. (1978). Orientalism. Pantheon Books.
  • Chomsky, N. (1999). Profit over People: Neoliberalism and Global Order. Seven Stories Press.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir