Nefis terbiyesi meselesi
Yine bir felsefeler çelişkisine nefis terbiyesi başlığıyla geldim. Herkes için konuşmuyorum ama bu dinde aşırı radikalleşmiş, sürekli kendi dini kurallarını insanlara dayatanlar, tersini yapanlara “nefsinize zor geliyor, o yüzden bıdı bıdı” yapıyorlar. Onların, kendilerine göre dinin adını kullanıp nefislerini terbiyede tuttukları şeylerle dinin asıl felsefesi arasında çelişki olduğunu düşünüyorum.
Bu özellikle dinde radikal şekilde muhafazakar olan kadınlar için geçerli. Bu kadınlar, çok bulunmaz hint kumaşı ve midye kabuğu içinde bir inci olarak kendilerini saklıyorlarmış ve bir şekilde evden dışarı çıkıp kendini gösteren kadınlara da diyorlar ki “nefsinize hakim olamıyorsunuz” çünkü onların nefisleri terbiyeliymiş.
Peki evden hiç çıkmadan, etliye sütlüye karışmadan, evde erkeğinden ekmek beklemek ve hayatta pasif bir şekilde hiçbir işe yaramadan yaşayıp gitmek gerçekten dinin gerekliliği mi?
Aslında “ilk emir oku” benim için önemli bir dönüm noktası. Çünkü bundan, ilk yapmam gereken şeyin ömür boyu eğitim ve kendini geliştirmek olarak algılıyorum. Ve herhangi bir insanın bu felsefeyi benimseyip evde pasif bir şekilde birinin kendini geçindirmesini bekleyeceğini sanmıyorum. Mutlaka belli bir noktaya ulaşınca çevresine faydalı olacağını düşünüyorum. Ve bu işin, bir midye kabuğunda kendini taş veya kum parçası sanıp saklanarak, sonuç olarak evden dışarı çıkmak ve bir insan olarak kendini göstermeden olmayacağı belli.
Nitekim İslam’ın ilk yıllarında pek çok İslam aydını araştırmış ve bilimsel çalışmalar yapıp insanlığa faydalı olmuş. Hatta o dönemki gelişmelerin tamamı İslam dünyası tarafından ortaya konulmuş. Ama işte bu yazımda da bahsettiğim gibi zaman geçtikçe Hz. Muhammed’in getirdiği dinin özü unutulmuş ve insanlar radikalleşip batıla kaydıkça geri kalmışlar.
Kadınların dikkatine
Bu sözde kendini inci veya elmas sanma tabii ki kadınlar için teselli. Aslında olay, erkekten daha düşük seviye bir insan—aslında insan da değil, maalesef hayvan kadar bile özgür olmadığı için taşa benzetilmesi—erkeklerin ayakları altında dolaşmasınlar, bir de erkekten daha aşağı olduklarını vurgulayıp erkeklerin egolarını beslesinler diye. Ben hâlâ kadınların bu amaçla beynini yıkayan erkeklerin, bu yazımda da yazdığım gibi hata ettiklerini, beraber olursak her şeyin daha kolay olacağını ve insanlığın daha iyi ilerleyeceğini düşünüyorum. Sonuçta aramızda bir yarış olmamalı.
Beyni kolay yıkanan kadın arkadaşlarımın da önce kendileri oturup düşünmesi gerekiyor. Baskı çoğunlukla ağır olduğu için o keşmekeşten kurtulmanın da kolay olmadığını biliyorum, ancak durumu kabullenip bu saçma felsefeyi diğer insanlara dikte edeceklerine, yine kendi mücadelelerini vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Sonra da Kur’an’ı okuyup anlarlarsa, aslında kadınları hapsedin ve saklayın diye bir ayet olmadığını göreceklerdir. Ancak maalesef genel rutin, Kur’an’ın Arapçasını okuyup Arapça bile öğrenmeden anlamamak. Zaten bu kesim, Kur’an’a uymamamız, kendimiz okuyup anlamamamız yerine başkalarının fikirleriyle yaşamamız gerektiğine inanıyor.
Bu yazımda uzun uzun bahsetmiştim: Ayrıca “ilk emir oku” sadece erkekler için değil, insanlar için inmiş. Hz. Hatice saklanarak yaşamamış; ticaret yapan bir iş kadınıymış. Bir gün bu kesimdeki kadın arkadaşlarımın, kendini cansız madde yerine koymaktan vazgeçip insan olduğunu—daha da önemlisi insanlık bütününün bir parçası olduğunu—fark edeceklerini ümit ediyorum.