Yurt dışında yaşayan Türkler ve Türkler olarak kronik problemlerimiz
Yazmayı planladığım çok fazla eğitim ve gezi yazısı var ancak hem farklı bir yere taşındım yeni bir bölüm okumaya başladım hem de halen devam eden bilimsel projelerim var derken ancak yazıyorum. Evet yurt dışına taşındım. Bunun çok dillendirilmese de çok ilgilenilen bir konu olduğunu bliyorum. Nasıl yaptım nelerle karşılaştım yazacağım fakat yaşadığım bir tecrübe üzerine düştüğüm bir hataya başkası da düşmesin diye önce bu yazıyı yazmaya karar verdim. Tabii vereceğim örnek içinden yazmaya değer birkaç hikaye bulmamın da etkisi var.
Düştüğüm hata internetteki bilgi kirliliğiyle ilgili. Bu da ayrı bir konu aslında. İnternette paylaşım ve özgürlük arttıkça bilgi kirliliği artıyor. Çoğu insan paylaşımına bilgi kirliliği değil emek olarak baksa da bu bilgileri üreten ve tüketen insanların bilinç düzeyine göre paylaşılan bilgi faydalı ya da faydasız yani bilgi kirliliği haline gelebiliyor. Ben Dubai’ye taşındım. Youtube’da Dubai’de giderler diye aratınca bir kanala denk geldim. İşte bir çift gezgin olduğunu iddia eden ama aslında pek bir yeri gezmeyen sadece Dubai’de yaşıyor olup sadece bununla ilgili video yapan bir kanala rastladım. Dikkat ettiğim en önemli gider kalemi kiraydı. Arkadaşlar oturulabilecek, Türklerin de çok olduğu semtlerdeki kiralardan bahsetmişler. Ben de doğal olarak buradan öğrendiğim yerlerdeki kiralara baktım. Çok hesaplı gibi gelmiyordu. Sonuçta yurtdışına çıkma amaçlarımdan biri de rahat yaşamak, dünyayı gezmek, para biriktirmek gibi şeylerdi. Allahtan Dubai’de yaşayan bir hemşerim vardı. Ben kiralar şöyle semtler böyle deyince arkadaşım da “başka semtler de var ben oralarda oturmuyorum oralar da oturan Türk de tanımıyorum. En mantıklısı iş yerine yakın yerler bulmak. Kiralar çok daha düşük.” Meğer arkadaşların videoda bahsettiği yerler Dubai’nin en lüks semtleriymiş. Ayrıca videoda Dubai’de toplu taşıma olmadığından bahsediyorlardı. Ben de hemşerime bunu dedim “nasıl yapacağız?” diye sordum. Çok şaşırdı. Meğer gayet de metrosundan otobüsüne toplu taşıma varmış. Faturaları hemşerime sormadan videodan öğrendiğimle hesaplayıp geldim. Ve o da yanıltıcı çıktı. Faturalarım arkadaşların bahsettiğinin üçte birinden de az çıktı. Tabii herkes tüm dünyayı kendi gördüğünden ibaret sanabilir. Belki videoyu yapan arkadaşların dünyadan haberi yok. Ama ben videoya “ben geldim öyle değil şöyleymiş” dediğimde verdikleri agresif cevaptan belki de bilinçli olarak yanıltıcı bir video yayınladıkları kanısına vardım.
Türkler neden diğer Türkleri istemiyor?
Her ne kadar bu durum herkes için geçerli olmasa da böyle bir durum var ve bu benim bu durumla ilk karşılaşmam değil. Bunun iki sebebi üzerinde duruyorum. Biri kendi ülkemizi mahvettik burayı da mahvetmeyelim kafası. Bu benim fikrim değil. Bizzat insanlardan duyduğum bir şey. Yani tabii bunu diyenler muhtemelen Türkiye’de pek hoş şeylerle karşılaşmamışlar. Karşılaşılan deneyimin berbatlığına göre haklılık payları da olabilir. Ama ben de Türkiye’de yaşadığım onca berbat deneyimden sonra insanlardan özellikle de gençlerden ümidimi kesmedim.
İkincisi yurtdışına çıkmak zor olduğu için “bunu ancak ben yapabilirim öyle herkes yapamaz.” kafası. Bu da bir miktar doğru aslında. Vasıflı olarak yurtdışına çıkmak zor. Vasıfsız olarak çıkmak zaten mantıklı değil. Vasıflı olarak çıkmak zor olsa da mantıklı çünkü Türkiye’de bugün vasıflı işsiz sayısı gitgide artmakta. İş bulanlar da vasıfsız maaşı alıyor. Bu durumda aradan sıyrılabilen, kendini geliştirenler, iyi derecede dil bilenlerin yurtdışına çıkışı kaçınılmaz hale gelecektir. Peki neden zor? Bir kere bir miktar yatırım gerektiriyor. Bu yatırım Tl’ye çevrilince gayet yüksek miktarlara gelebiliyor. Yani işsizseniz, hiç paranız yoksa, borçluysanız imkansız gibi. Biz Y kuşağı olarak Türkiye’de ingilizceyi geç yaşlarda öğrenmeye başladık. İngilizce gramerde son noktaya geldiğinizde de pratik olarak geliştirmek istediğinizde sizden daha iyi ingilizce bilen bir ingilizce hocası bulmak zorlaşabiliyor. Bir noktada dil geliştirme konusunda kendi kendinize kalabiliyorsunuz ki bu da zor. Dil olmadan da denklik almak, sınav geçmek, kabul edilmek çok zor hale geliyor. Evet yurtdışında bir yerden kabul almak ciddi bir başarı olabilir fakat bu egoizmin dibine vurmak anlamına da gelmemeli. İnsanlara yardım edebilecekken kendini ulaşılmaz bir noktaya koymak yine kendi bacağımıza sıkmak olur. Türkler yurtdışına çıktıkça bizi daha iyi temsil edip daha tercih edilebilir hale getirebilirler.
Egoizm?
Yukarıda bahsettiğim sebepten ötürü egoizmin de dibine vurulabiliyor. Arkadaşlar benim kendi deneyimimden başka şey yazmadığım yoruma cevaben beni eziklemişler. İşte benim tercihlerim işe yaramazmış, o benim hayatımmış da kendileri lüks yaşıyormuş. Tabii şimdi sosyal medyanın da etkisi var. Birincisi yüzyüze değiliz. İnsanlar ne karşısındakini tanıyor ne de kendini tam olarak yansıtıyor. Her ne kadar psikoloji ve sosyoloji bilenler için ipucu verseler de çoğunlukla insanlar sosyal medyayı kendilerini mükemmel göstermek için kullanıyor. Basit insan psikolojisine göre kolay bir çıkış noktası. Çünkü bu insanlar eğitim hayatında ve iş hayatında bir birey olarak hissedemiyor, var olamıyorlar. Sonuç olarak bu gösterdikleri yalan hayat medya tarafından da desteklenince bu egosantrik insanlar öne çıkıyor. Onlar da beni ezikleyerek egolarını ve mükemmelliklerini (!) vurgulamış oldular.
Vizyonsuzluk?
Bilgilenme amaçlı izlediğim videonun ana konularından biri de Dubai’deki giderler yanında Türkiye’ye uçak bileti alacak parayı bulamamaktı. Dubai’de yılda bir kez uçak biletinizin işvereniniz tarafından yasal olarak karşılanması gerektiğinden bahsetmeyi unutmuş olmalılar! Tabii ben yorumumda belirtince o konuda da eziklediler beni. Onlar Türkiye’ye üç ayda bir gidiyorlarmış. Tabii uçak biletine para yetiremediklerinden şikayet eden, Dubai’nin de en lüks semtinden ev tutan bu arkadaşların gezip gördükleri yerleri yayınlayacakları bir kanal açtıktan sonra bu hevesleri Türkiye’ye üç ayda bir gitmeyle sonlanmış demek ki.
Maceralar
İnsanların basiretsizlikleri pek çok macera yaşamalarına sebep oluyor. Bana da epey malzeme çıkıyor. Ancak şunu belirtmek isterim. Bir insanın paylaşımına baktığınızda olaylara onun gözünden bakıyorsunuz. Peki sizin hiç görmediğiniz, tanımadığınız insanlar gözünde takip ettiğiniz bu kişiler nasıl tipler hiç düşünüyor musunuz? Çünkü siz onları kendilerini gösterdikleri kadar tanıyorsunuz. Muhtemelen çok farklı insanlar. Mesela bu arkadaşlar iki videoyu, eve aldıkları yardımcının özel hayatına girecek kadar anlattıkları bir maceraya ayırmışlar. Ama düşünmeden edemedim. Takipçilerine bile böyle saygısız konuşanlar evdeki yardımcılarına kimbilir nasıl konuştular. Evlerine yardımcı olarak Filipinli alacak bin dirhemi bile olmayan bu arkadaşlar muhtemelen ölü fiyata çalışacak birini bulmuşlar. Videoyu izlerseniz yok bardaklarımı çizdi, yok temizlik yaparken su harcıyor gibilerinden her türlü kıllığı yapmış olabileceklerini anlayabiliyorsunuz zaten. Sonunda da kadıncağızı ülkesine gönderirken ucuz diye evinin olduğu bölge yerine başka yerlere göndermeye çalıştıkları için karakolluk olmuşlar. Yani nasıl karakolluk olmuşlar? Polise gidip biz ucuz yollu kurtulmaya çalışıyoruz dememişler tabii. Benim anladığım kadarıyla polise gidip zina yapıyor diye şikayet etmişler. Videoda kadının “o zaman polise gidiyoruz” derken ki seri katil gülümsemesi tüyler ürpertici. Ama polis pek de bunları ciddiye almamış ve kadını da zannettikleri gibi hapse atmamışlar. Bir annenin başka bir anneye böyle bir kötülük yapabilmesi ne diyeyim Allah iyilerle karşılaştırsın. Ama durum bu kadar barizken, sosyal medya etkisi, izlediklerimizi sorgulamadan düşünmeden alıyoruz. Beni yaralayan şeylerden biri de az da olsa takipçilerin -eğer fake değillerse- bunlara arka çıktıkları mesajlarda sanki bir anneden, zor durumda kalmış muhtaç birini geçtim bir insandan bile bahsetmiyor gibi olmalarıydı.
Belki insanların hayatlarıyla ilgili yazmak etik değil gibi geliyor. Ancak insanlar hayatlarını internete açtıklarında otomatikman yoruma da açmış oluyorlar. Ayrıca kendileri hiç de internete açık olmayan yardımcılarının özel hayatına kadar 80 milyona duyurmuş durumdalar. Tabii bunu muhtemelen kendilerine hak görmüşler, ne de olsa o kadıncağı bir işçi. Ama işte insan düşünmüyor aslında kendileri de başkalarının altında çalışan işçiler. Değillerse bile her an o duruma düşebilirler. Daha o kadar çok bahsesilecek şey var ki. Mesela yabancı işçilerle ilgili ‘psikolojileri bozuk tabii’ diye ötekileştirirken bunu söyleyenin daha iyi şartlarda yaşamak icin kendi ülkesini terk ettiği ve psikolojisinin durumu sorgulanabilir. Ve maalesef bu arkadaslar şu an yazdığım internette bilgi kirliliği konusuna güzel bir örnek teşkil etmektelerdi ki internette bilgi kirliligi konusu gayet ciddi ve bilimsel çevrelerce de tartışılan bir konu. Bilgilendirici yazılarsa örnek gösterildiğinde oldukça tatmin edici olabiliyor.
Sonuç
Aslında ben yardımcı kadının başına gelene çok üzüldüm. Yine toplumsal kabul ihtiyacı, bunu sosyal medyayla desteklemek gibi sebeplerle sırf lüks semtte yaşıyorum diyerek hava atmak için maddi durumunun yetmediği bir hayat yaşayarak bunun sonucunda ucuza çalışacak işçi alip sonra da işçiden ucuz yollu kurtulayım derken insanlık yine unutulmuş. Aslında garip. Türkiye’de karşılaştığımız problemler de bununla ilgiliydi. İş kurmaya ya da istediği, ‘gibi’ gösterdiği hayata aslında parası yetmeyen insanlar tarafından kazıklanmak. Demek ki biz Türklerde kronik bir problem haline gelmiş. Yurt dışına çıksak da aynı.
Ve asıl sonuç ise internette her gördüğünüz duyduğunuza inanmayın, onlara göre hareket etmeyin. Yurtdışına yaşamak amaçlı çıkıyorsanız orada yaşayan iyi tanıdığınız Türklere sorun. Rastgele bulduğunuz bilgilere güvenmeyin. İnstagram’dan, Youtube’dan yurt dışına çıktım diye yayın yapanların amacı, yardım değil hava atmaktan öteye geçmeyebiliyor.